DENİZLİ

Yrd. Doç. Dr. Işıl Uçman Altınışık

Pamukkale Üniversitesi
Mimarlık Bölümü Öğretim Üyesi

Mimarlığı Kentsel Söylemlerle Yeniden Kurgulamak

VitrA’nın kurgulayarak mimarlara sunduğu Kentin Hayalleri programı kapsamında düzenlenen “Denizli’nin Hayali: Kent Merkezini Mimarlıkla Yeniden Kurgulamak” başlıklı etkinlik, Cafer Sadık Abalıoğlu Vakfı Konferans Salonu’nda 17 Ekim 2017 tarihinde gerçekleşti. Söz konusu etkinlik; İzmir, Adana, Ankara, Kayseri, Antalya, Bursa, Kayseri ve Konya’nın ardından dokuzuncu olarak Mersin’le sonlandırılması planlanan bir dizinin içinde yer aldı.

“Kentlerin ihtiyaç, beklenti ve hayallerine odaklanan tartışma dizisi” olarak lanse edilen “Kentin Hayalleri”, bir başka hayal olarak tespit edilebilecek “kenti kentlilerle birlikte tartışmak” jesti üzerinden alımlanması istenen bir kurguya sahip. “Kentte mimarlık pratiğini sürdüren veya kent üzerine yaratıcı düşünen mimarlar ile kamuoyunun tanıdığı mimarlık dışı isimlerin yanı sıra akademisyenler, meslek örgütü temsilcileri, mimarlık öğrencileri ve kentlilerle birlikte, her kent için belirlenen tema çerçevesinde yapılan çok katılımlı tartışmalar” olarak tanımlanıyor. Bu yönüyle mimarlık gündemi ile yazımı ve görselleştirmelerine kentsel bağlamda katkı sunan bir proje olarak değerlendirilebilecek “Kentin Hayalleri”, bir diğer yönüyle Anadolu’ya açılarak mimarlık söylem ve uygulama alanının pazarını, İstanbul dışındaki zemin ve potansiyellerle birlikte genişletme hedefinin bir ön araştırma, karşılaşma ve tanışma platformu olarak da okunabilir. Her iki yönün ortak noktası, mimarlık alanının bir süredir barındırmakta olduğu sessizlik ve durgunluğu, sunduğu “hayal” önerisiyle hem söylem hem uygulama düzeyinde aşmaya yönelik bir çağrı olarak tespit edilebilir. Bu çağrının Denizli bağlamındaki etkinlik programının kavramsal çerçevesini “Kent Merkezini Mimarlıkla Yeniden Kurgulamak” oluştururken “Kentte mimarlık pratiğini sürdüren veya kent üzerine yaratıcı düşünen mimarlar ile kamuoyunun tanıdığı mimarlık dışı isimler” olarak tanımlanan aktör ve rol dağılımlarını ise aynı sırayı takiben İbrahim Şenel, Nevzat Sayın ve Faruk Göksu oluşturdu.

Şenel, tarihsel anlamda birer röper noktası olan Denizli Lisesi, Çınar Meydanı, Hükümet Konağı, Bayramyeri Meydanı ve Kaleiçi’ni birleştiren bir aksı mimarlıkla yeniden kurgulanabilecek kent merkezi olarak tarif etti. Bir dönem (kabaca 50’li-70’li yıllar arasında) barınma, üretim ve tüketimin, yani bir başka deyişle gündelik hayatın ana güzergahı olarak tanımlanabilecek; günümüzde ise bu gücünü kaybeden söz konusu merkez hayalinin lokasyonunu böylelikle ilk konuşmacı olarak işaret etti. Geçmişi yeniden canlandırmaya yönelik bir hayal olarak değerlendirilebilecek bu öneri, büyük ölçüde eskiden var olanın kaybına yönelik bir yeniden kavuşma fikrine işaret ediyordu.

Göksu, Şenel’in geçmişe yönelik yeniden canlandırma önerisinin söylemsel anlamda aksi bir istikamette, gelecek projeksiyonlu ve girişimcilik vurgulu bir bakış açısı sundu. Hem literal hem de metaforik anlamda eski kent merkezinden uzağa düşen Pamukkale Üniversitesi-Laodikeia Arkeolojik Alanı güzergahını, üzerinde yeni senaryoların yazılabileceği kentin hayal kurma istikameti olarak çizdi. Şenel’in iktisadi anlamda yeniden canlandırma olarak ortaya koyduğu eski kent merkezine yönelik hayale eklemlenebilecek tek önerisi ise daha çok romantik ve pastoral bir peyzaj unsuru niteliğinde değerlendirilebilecek “arıklarda eskiden olduğu gibi suların akıtılması” fikriydi.

Sayın, Göksu’nun çizdiği sosyo-ekonomik güzergahı hem söylemsel hem retorik anlamda üreterek Laodikeia-Denizli, kent kimliği, gündelik hayat ve hazza yönelik programlar ve davranış ile görünürlük kalıpları ilişkilerine dikkat çekti. Söz konusu ilişkiler bağlamında kentte hem fiziksel hem zihinsel “mesafe ve eksiklikleri” değerlendirdi. Sayın, Laodikeia’dan Denizli’ye bakıldığında kurulan görünürlüğü, Denizli’den Laodikeia’ya bakıldığında da kurulması gereken bir ilişki olarak sundu. Sayın’a göre bu ilişkinin kurulabilmesi için kentin aşması gereken mesafe ve eksiklik Apolloncu akıl ve Dionysoscu hazzın kent merkezinde buluşamamasından; bunun yerine çeperleri tercih etmesinden kaynaklanıyordu. Sayın’ın kent merkezini tarihsel veya lokasyon olarak işaret etmek yerine önerdiği “Neresi kent merkezi olmak istiyor?” sorusunu merkeze alan bir çalıştay fikri, programı sonlandıracak olan bir eşik olarak belirdi. Kent merkezini mimarlıkla tanımlamak hayalinin gerçekleşmesi için Sayın’ın öne sürdüğü yapı ve insanların süperpoze edilmesi gerekliliği tespiti, bir başka ifadeyle gündelik yaşamın davranışsal çeşitliliği ile kent merkezi yoğunluğunun çakıştırılması durumu, idealize edilen bir strateji olarak belirdi. Bu anlamda Sayın’ın “mahcup ve mahzun kent Denizli” tespiti kapanışı işaret etmek için bir kez daha seslendirildiğinde, salon sanki hayal kurmaktan çok düş içinde gördüğü bir düş yıkımına daha yakındı.

Kentin Hayalleri’ni, VitrA bünyesindeki proje geliştirme, araştırma ve organizasyon ekibinin çalışmaları ile oluşan, mimarlık söylem ve uygulama alanının hedef kitlesini İstanbul dışındaki zemin ve potansiyellerle birlikte genişletme projesi olarak nitelendirmek mümkün görünüyor. Müge Cengizkan’ın koordinasyon ve editörlüğündeki mimarlık yazımına sunulan çeşitli görsel ve metinsel çıktılar ise projenin bir diğer ayağını oluşturuyor. Ancak ağırlıklı olarak mimarlık perspektifinden sunulan kurguları, kentsel mekanın yeniden üretiminde sosyo-psikolojik, iktisadi ve politik konulara temas eden, toplumsal alanda çeşitli rollerde bulunan diğer aktörlerin de katılımıyla gerçekleştirilebilecek tartışma, çalıştay ve benzeri platformların oluşturulması ve kurgusal çeşitliliğin sağlanması gerekliliğini görünür kılıyor. Bu genel görünüme eklemlenebilecek bir diğer nokta ise İstanbul bağlamı dışındaki kentlerin eksiklikler ve yoksunluklar biçiminde ele alınmasının, en başta hayal kurmanın önünde belli bir tıkaç olarak çalıştığı... Bu açılardan değerlendirildiğinde kentsel bağlamlar üzerinden üretilen kurgular ve söylemler verimli çalışma konuları olarak öne çıkıyor.

VitrA ile Kentin Hayalleri Denizli’ye konuk oldu.

Kentlerin ihtiyaç, beklenti ve hayallerine odaklanan tartışma dizisi VitrA ile Kentin Hayalleri'nin 8. durağı Denizli oldu. "Kent Merkezini Mimarlıkla Yeniden Kurgulamak" temalı program, 17 Ekim'de Cafer Sadık Abalıoğlu Eğitim ve Kültür Vakfı'nda gerçekleştirildi. Moderatörlüğünü Yekta Kopan'ın yaptığı etkinliğe; mimar İbrahim Şenel, şehir plancısı Faruk Göksu ve mimar Nevzat Sayın konuşmacı olarak katıldı. "Denizli'ye yeni bir hikaye mi lazım?" sorusunu cevaplayan Faruk Göksu, Denizli'nin geleceği için genel bir hikayeye ihtiyaç olduğunu, geleneksel kent merkezinin canlandırılması için yeni proje senaryoları üretilmesi ve merkezdeki odak noktalarının bütünleştirilmesi gerektiğini söyledi.

Panelde ilk sözü alan İbrahim Şenel, Moğollar'ın istilasından bu yana işgal yaşamayan Denizli'nin, kale kent değil de lineer bir aks üzerinde saçaklanan bir kent yapısına sahip olduğunu söyledi. Mimari yenilenmenin bu aks üzerinde planlanması gerektiğini vurgulayan Şenel, "Gerçek anlamda bir yayalaştırma düzenlemesine ihtiyaç var. Ardından bu aksın etrafını çeşitli kültürel öğelerle desteklememiz lazım. Kent kültürünü yansıtacağımız objelere, bir kent ve arkeoloji müzesine ihtiyacımız var. Müze yapılırsa, onu besleyecek sergi salonu, yeme-içme ve toplantı yerleri gibi bağlantılı mekanlar da kendiliğinden gelişecektir" dedi. Çok ciddi bir üniversite nüfusu olmasına rağmen gençlerin kent merkeziyle ilişki kurmadığından bahseden Şenel, kamusal düzenlemenin kamu kurumlarına bırakılamayacak kadar önemli olduğuna dikkat çekti.

2010 yılında Denizli'nin 2023 vizyonunu hazırladıklarını belirten Faruk Göksu, "Kentlerin geleceğiyle ilgili hayal kurmak ve kentlerin geleceğini planlamak artık çok önemli çünkü kentlerimizi birbirine benzettik. Bereket ve birikimin bu kadar çok olduğu bir kentte, Denizli bence bir girişim becerisini kazanmış, bunu sanayi ve tekstilde göstermiş, bir başarı hikayesi yazmış. Bu başarı hikayesi, kenti yeniden planlarken bir kez daha yazılabilir mi diye düşündük" dedi. Kentin en önemli odağı olan üniversitenin, tarih ve kültürü temsil eden Laodikeia ile buluşması sağlanırsa farklı kazanımlar elde edileceğini anlatan Göksu, kenti bir sapana benzeterek "Denizli; Ankara, İzmir ve Antalya otoyollarının tam ortasında gelişmiş bir yer; bunun artısı ve eksisi var. Buna bağlanan merkez aksın nasıl canlandırılacağını kurgulamak gerekiyor. Bunu tartışırken, bilinen bazı şeyleri yeniden keşfetmeliyiz. Örneğin Denizli'nin mahallerinde akan suları, tarihi ve kültürel mirası, bazı simge mimari yapıları..." dedi. "Kentsel Rönesans" akımından söz eden Göksu, Avrupa kent merkezilerinin son 15 yılda yaşadığı değişim ve canlandırmadan, gençlerin kent merkezine çekilmesinden bahsetti.

Laodikeia'dan bakınca Denizli'nin göründüğünü ancak Denizli'den Laodikeia'nın görünmediğini söyleyen Nevzat Sayın, Türkiye'deki başka şehirlerde de eski kent ile yeni şehir merkezinin ilişkilenmediğine dikkat çekerek "Kentin geleceğini hayal ederken bu körlüğün önemli bir eksiklik olduğunu düşünüyorum" dedi. "İyi bir tasarım için, bir tasanız olmalı" diyen Sayın, sözlerine şöyle devam etti: "Denizli'de ne eksik? Her şey var gibi görünüyor. Ancak Denizli'nin kadim geçmişinin bir bölümünü ele aldığınızda, geriye kalanları hiçe saymış oluyorsunuz. Her şeyin olduğu bir şehirde, ayrımcılık olmamalı. Mal sahipleri, yöneticiler ve kullanıcıların ortak bir masaya oturması, ortak akıl üretmesi şart".

VitrA ile Kentin Hayalleri 17 Ekim’de Denizli’ye konuk oluyor.

“Kent Merkezini Mimarlıkla Yeniden Kurgulamak”

VitrA'nın katılımcı ve özgün tartışma dizisi VitrA ile Kentin Hayalleri'nin 2017 yılındaki üçüncü etkinliği Denizli’de gerçekleşiyor. “Kent Merkezini Mimarlıkla Yeniden Kurgulamak” teması çerçevesinde Denizli’nin hayallerinin tartışılacağı program, 17 Ekim Salı günü saat 18.30'da Cafer Sadık Abalıoğlu Eğitim ve Kültür Vakfı’nda gerçekleşecek. Müge Cengizkan’ın koordinatörü, Yekta Kopan’ın moderatörü olduğu programda, Denizli’nin hayalini tartışacak konuşmacılar ise Faruk Göksu, Nevzat Sayın ve İbrahim Şenel olacak.

Denizli, Ege’nin Anadolu’ya geçiş bölgesinde sanayisi, turizmi ve arkeolojik değerleriyle öne çıkan bir kent. Kente karakterini veren en üst doku olarak Osmanlı ama özellikle Cumhuriyet dönemi mimari katmanını özverili biçimde koruma mücadeleleri göze çarpıyor. Son dönem tartışmaları ise genelde kent merkezi üzerinde yoğunlaşıyor. Denizli’ye özgü kent morfolojisinde, kentin “merkezi” bölgesinden çok, Denizli Garı’ndan Atatürk Stadyumu’na bükülerek ilerleyen bir “kentsel omurgadan” söz etmek mümkün: Bu omurga, üzerinde kentin belirgin odak noktalarını taşıyor. Kente özgülüklerden, kentin kendi pratiklerinden, ekonomi döngüsünden ve kültürel kimliğinden beslenen, kültür eksenli bir dönüşümün odağı ve yaşanabilir bir kent merkezi önemli bir gereksinim olarak bir adım öne çıkıyor. Denizli turizminin temelini oluşturan kentin çeperindeki Hierapolis, Laodikeia ve Pamukkale’ye gelen ziyaretçiyi kentin merkezini de görmeye teşvik edecek ama hepsinden önce kentliye gece-gündüz hizmet edecek kentsel ve meansal düzenlemelere ihtiyaç duyuluyor.

Mimarlık her zaman yapmak ya da inşa etmek üzerine kurulu değil. Mekansal pratiklerin karşıt ve dönüştürücü pozisyonu, beklentileri doğru algılamak ve iyi yapılı çevreleri kurmak üzere zaman içinde iyi stratejiler geliştirmiş durumda. Kentin yapılarla oluşan dolulukları da parkla, meydanla, otoparkla yaratılan boşlukları da yeniden kurgulanmayı, hatta azaltma önerilerini bekliyor.

Stadyumdan gara uzanan bu kent omurgası üzerinde bir iyileştirme, canlandırma, yeniden kurgulama yapılmak istendiğinde “iyileştirilebilir yerler” ve “potansiyel taşıyan yerler” nerelerdir? Denizli kent merkezinin yalnızca yönetsel programlarla tanımlanmaması, burada iyileştirici etki yaratacak kente özgü başka hangi işlevler, ihtiyaçlar, programlar olmalıdır? Kent merkezi kültürle nasıl canlanır, nasıl iyileştirilir? Bunun mimari karşılıkları nelerdir? VitrA ile Kentin Hayalleri Denizli programında konuşmacılar ve katılımcılar ile enine boyuna masaya yatırılacak.