HUMBERT & POYET'İN RAFİNE VE GÜÇLÜ TASARIM ÇİZGİSİ

Farklı stilleri ve dönemsel referansları kendince yorumlayarak dengeli iç mekanlar yaratabilmek Humbert & Poyet’nin tasarım çizgisini çok iyi bir şekilde ifade ediyor. Bununla birlikte çok katmanlı atmosferleri üç boyuta aktarabilme de bu tasarım ikilisinin en güçlü özellikleri arasında. Projelerinde yalın bir lüks ifadesi sergileyen stüdyo zarif renk kullanımları ile de zamansız bir estetik yakalıyorlar.

Paris’in Marais Mahallesi’nin kuzey bölgesinde yer alan Apartment Turenne isimli projelerinde iki katlı bir apartmanı yalın bir mizanpaj ve yüksek seviyedeki bir estetik algısı ile özgün bir şekilde tasarlıyorlar. Ağırlıklı olarak 1920li ve 30lu yıllarda etkisini sürdüren Art Deco Stili’ni rafine lüks bir tavırla yorumluyorlar. Yaşam alanındaki kendi tasarımları olan Grand Theodore isimli dairesel ve elektrik mavi kanepe etrafında kurgulanan düzen pirinç, mermer ve lake ahşap kullanılan, dairesel formlardan oluşan bir sehpa ile bütünleniyor. Pirinç detaylı siyah mermer şömine ve yine pirinç detaylı Art Deco izleri taşıyan küre aplikler ile kapı doğramaları  ‘Hollywood glam’ ruhunu Parisli bir şekilde yorumluyor. Bu da aslında zarif ve dengeli bir lüks iç mekan tavrını ortaya koyuyor. Mermer şömine gibi kendi tasarımları olan birçok obje tasarım duosunun artizanal üretim ile mükemmeli arayışının bir sonucu olarak karşımıza çıkıyor. Aynı zamanda bu tavırları ile artizanal üretim yapan atölyeleri de desteklemiş oluyorlar.

Mutfakta kullandıkları Arabescato mermeri koyu mint yeşili mutfak dolapları, mat pirinç detaylar, terrazzo zemin ve koyu ahşap bar sandalyeleri ile dengeleyen Humbert & Poyet, mekanı atanmış fonksiyonun ötesine taşıyor. Bu hissin oluşmasında malzeme ve renk seçimi kadar antika şamdanların kullanımı ve mermer rafın bir konsol gibi kullanılması da etkili oluyor.

Yemek odasında Gio Ponti tasarımı Superleggera sandalyeler Humbert & Poyet’nin kendi tasarımları olan Apolline isimli masa ile eşleştiriliyorlar. Ceviz ahşap, hasır dokuma ve pirinç metal birlikteliği Katja Strunz’un bir duvar heykeli ile daha güçlü bir ifadeye bürünüyor. Mavi rengin asil algısı mermerin zengin dokusuyla birleşerek büfe üzerindeki kullanımıyla, yemek masası ve sandalyeler için etkileyici bir arka plan oluşturuyor.

Terrazzo zemini gömme dolap kapaklarına taşıyarak boyutlar arasında bir oyun yaratan koridor, yine terrazzo merdivenlerle üst kata açılıyor. Farklı renklerdeki mermerlerin pirinç vitrifiye detaylar ve aynalarla birlikte açık mint rengi ahşap dolaplarla bir araya getirildiği ana banyo, projenin en çarpıcı mekanlarından birisi. Muhteşem bir Art Deco örneği olan Milano’daki Villa Necchi Campiglio’yu hatırlatan bu tavır adeta günümüze uyarlanabilmiş, zamansız bir estetiğin simgesi haline dönüşüyor.