LAXMI INTERIORS: SANAT, DOĞA & TASARIM
LAXMI INTERIORS: SANAT, DOĞA & TASARIM
LAXMI INTERIORS: SANAT, DOĞA & TASARIM
LAXMI INTERIORS: SANAT, DOĞA & TASARIM
LAXMI INTERIORS: SANAT, DOĞA & TASARIM
LAXMI INTERIORS: SANAT, DOĞA & TASARIM
LAXMI INTERIORS: SANAT, DOĞA & TASARIM
LAXMI INTERIORS: SANAT, DOĞA & TASARIM
LAXMI INTERIORS: SANAT, DOĞA & TASARIM
LAXMI INTERIORS: SANAT, DOĞA & TASARIM
LAXMI INTERIORS: SANAT, DOĞA & TASARIM
LAXMI INTERIORS: SANAT, DOĞA & TASARIM
LAXMI INTERIORS: SANAT, DOĞA & TASARIM
LAXMI INTERIORS: SANAT, DOĞA & TASARIM
LAXMI INTERIORS: SANAT, DOĞA & TASARIM
LAXMI INTERIORS: SANAT, DOĞA & TASARIM
LAXMI INTERIORS: SANAT, DOĞA & TASARIM
LAXMI INTERIORS: SANAT, DOĞA & TASARIM
LAXMI INTERIORS: SANAT, DOĞA & TASARIM
LAXMI INTERIORS: SANAT, DOĞA & TASARIM
LAXMI INTERIORS: SANAT, DOĞA & TASARIM
LAXMI INTERIORS: SANAT, DOĞA & TASARIM
LAXMI INTERIORS: SANAT, DOĞA & TASARIM
LAXMI INTERIORS: SANAT, DOĞA & TASARIM
LAXMI INTERIORS: SANAT, DOĞA & TASARIM
LAXMI INTERIORS: SANAT, DOĞA & TASARIM
LAXMI INTERIORS: SANAT, DOĞA & TASARIM
LAXMI INTERIORS: SANAT, DOĞA & TASARIM
LAXMI INTERIORS: SANAT, DOĞA & TASARIM
LAXMI INTERIORS: SANAT, DOĞA & TASARIM
LAXMI INTERIORS: SANAT, DOĞA & TASARIM
LAXMI INTERIORS: SANAT, DOĞA & TASARIM
LAXMI INTERIORS: SANAT, DOĞA & TASARIM
LAXMI INTERIORS: SANAT, DOĞA & TASARIM
LAXMI INTERIORS: SANAT, DOĞA & TASARIM
LAXMI INTERIORS: SANAT, DOĞA & TASARIM
LAXMI INTERIORS: SANAT, DOĞA & TASARIM
LAXMI INTERIORS: SANAT, DOĞA & TASARIM
LAXMI INTERIORS: SANAT, DOĞA & TASARIM
LAXMI INTERIORS: SANAT, DOĞA & TASARIM
LAXMI INTERIORS: SANAT, DOĞA & TASARIM
LAXMI INTERIORS: SANAT, DOĞA & TASARIM
LAXMI INTERIORS: SANAT, DOĞA & TASARIM
LAXMI INTERIORS: SANAT, DOĞA & TASARIM
LAXMI INTERIORS: SANAT, DOĞA & TASARIM
LAXMI INTERIORS: SANAT, DOĞA & TASARIM
LAXMI INTERIORS: SANAT, DOĞA & TASARIM
LAXMI INTERIORS: SANAT, DOĞA & TASARIM
LAXMI INTERIORS: SANAT, DOĞA & TASARIM
LAXMI INTERIORS: SANAT, DOĞA & TASARIM

LAXMI INTERIORS: SANAT, DOĞA & TASARIM

İÇ MEKAN   30.09.2022

Laxmi Interiors kurucusu Pınar Hacıraifoğlu ile mekan tasarım stüdyosu Laxmi Interiors hakkında bir söyleşi gerçekleştirdik.

2016 yılında Pınar Hacıraifoğlu tarafından kurulan Laxmi Interiors, İstanbul, Bebek’te konumlanıyor. Özgün ve işlevsel mekanlar yaratmayı hedefleyen mimari tasarım stüdyosu, doğayı, kültürü ve sanatı; tasarımın merkezine koyuyor ve çağdaş tasarıma farklı bir bakış açısı getiriyor. Dinamik bir ekipten oluşan stüdyo, bu doğrultuda duyusal mekanlar yaratıyor.

Özellikle içinde bulunduğumuz dönemde çevresel ve kültürel sürdürülebilirlik ile mimarlık&tasarım ilişkisini nasıl değerlendiriyorsunuz?

İnsan merkezli dünya modelinin çöküşüne tanık oluyoruz. Şimdi sadece diğer canlılara değil cansız varlıklarla da saygıyı ilke edinen bir mimarlık ve tasarım pratiği geliştirmenin sorumluluğunu duyuyoruz. Atık ve çöp üreten değil, dünyaya saygılı davranan bir tasarım anlayışına yönelmemiz gerekiyor. Kültür ve doğa arasında açılmış uçuruma düşmeden, paylaşıma, dostluğa ve zarafete dayalı bir ilişkinin hayal edilmesi hayati bir zorunluluk. Bu nedenle Laxmi’de bitkileri olduğu kadar maddeyi, taşı, toprağı, iklimi, güneşi, rüzgarı da gözeten bir anlayış benimsiyoruz. İnsanın yeryüzüne yeniden yerleşebilmesi için ilhamımızı dünya ile duyusal teması kesilmemiş sanatçılardan alıyoruz.  Sanatsal yaratıcı düşüncenin ufkunda insan bedeninin içinde diğer canlılarla temas halinde hissedeceği mekanlar tasarlıyoruz.

Projelerinize baktığımızda, ayrışan en önemli noktanın; doğayı, kültürü ve sanatı; mimari tasarımın merkezine konumlandırmanız. Tasarımlarınız, olduğu coğrafyanın renk kodlarını, kültürünü yansıtıyor. Ayrıca farklı stillerdeki sanat eserlerini projelerinizde görebiliyoruz: Emre Namyeter, Ekrem Yalçındağ, Şahin Demir, Ergin İnan gibi... Hem de Kuruçeşme'deki Goose'un tavanına Sedef Gali'ye yaptırdığınız site specific eserler gibi çalışmalar da görebiliyoruz. Bu ayrışan tasarım yaklaşımınızı bizimle paylaşabilir misiniz?

Anlatacak öyküsü olan ve bu öyküyü ziyaretçileriyle yıllar içinde yeniden ve yeniden yazacak hoşsohbet mekanlar düşlüyoruz. Kültür ve sanat bu sohbetin rengini, dokusunu, kahramanlarını belirliyor. Fizik mekanın belleğini ve hikayesini oluşturuyor. Ayrıca konuk severlik etiğini benimsiyoruz. Sadece mekanın davetkarlığına odaklanmıyoruz, yarattığımız mekanın yeryüzünde konuk olduğu fikriyle de hareket ediyoruz. Mekan asla boş bir yapı değildir. Başta doğa olmak üzere ondan önce var olanlar ve ondan sonra var olacaklar arasında bir buluşma noktasıdır ve bu nedenle tasarım geçmişi ve geleceği aynı anda misafir edebilmelidir. Sanat eserlerini benzer bir mantıkla seçiyor ve yerleştiriyoruz. Her birinin hem kendisi olmasına hem de birlikte konuşmalarına dikkat ediyoruz. Ancak bu biçimde ahenkli bir bütünlüğe ulaşabiliriz. Bu bütünlük güzelliğin tanımını verir. Byunk Chul Han’ın Güzeli Kurtarmak kitabında dediği gibi “Güzellik bir kurucu unsur, parçaların kendileri için birlikte veya bütünlükteki özgürlüğüdür.” 

Son dönemde özellikle ağırlama, gastronomi ve eğlence sektöründe projeler üretiyorsunuz: Nefes Alaçatı, Yuzu Beach, Pigalle Suadiye, Clavis Alaçatı, The Towhouse gibi…

Günümüz dijital çağında kendimizle bağımızı güçlendiren, doğa ile iletişimimizi tazeleyen kültürel, seyahat, gastronomik deneyimler ile beş duyunun ötesinde 6. ve 7. duyularımızı geliştiriyoruz. Maison&Objet Paris Fuarı'nın bu Eylül'deki temalarından biri olan “Hyper Sensible” teması da; bize nitelikli içerikler sunan, yeni şeyler öğreten, yerel değerleri önemseyen kişiselleştirilmiş deneyimlere odaklanıyor. Bu da aslında Yeni Lüks tanımına giriyor; lüks artık 5 yıldızlı bir otel değil; ayrıcalıklı deneyim sunan her şeyi kapsıyor. Bu doğrultuda ağırlama, gastronomi ve eğlence sektöründeki projelerinizdeki deneyimler hakkında konuşmak isteriz.

Bugün insanın ihtiyacı hayal gücünü tetikleyen üretici ve yaratıcı buluşmaların deneyimi içinde olmak gibi geliyor bana. “Hyper Sensible” temasının yabancılaşmaya karşı küresel bir ihtiyacın ifadesi olduğunu düşüyorum. Bu ihtiyacı duyusal uyanış anlamında estetik kavramıyla açıklayabilirim. Duyusal bir tür hassasiyeti harekete geçiren, insanın kendisi ve çevresiyle ilişkisi tazeleyen, derinleştiren, zenginleştiren deneyim mekanlarında yaşaması lüks olmanın da ötesinde bir haktır. Bu tür bir yaşam deneyimi insanı çevresine daha hassas kılarken geleceğin kentlerini daha yaşanabilir kılacak diye düşünüyorum. Mimarlar binalar değil dünyalar yaratırlar. Bu dünyalar günümüz kültüründe birer cehennem de olabildiği gibi kavuşma, karşılaşma ve keşif mekanları da olabilirler.

Globaldeki yaşam alanı trendlerine baktıığımızda “ev” kavramının değiştiğini gözlemleyebiliyoruz. Evlerimiz artık birer “showroom” alanı gibi, zevkimizi ve karakterimizi yansıyan kürate edilmiş mekanlara dönüşüyor. Bu doğrultuda konut projelerinizdeki fikir ve tasarım süreçleri nasıl gelişiyor?

İçinde yaşadığı ev insanın mizacını ve ilişki biçimlerini sadece yansıtmaz aynı zamanda da belirler. Bizim ilkemiz birlikte üretmek. Yani biz kürate etme sürecinin “ev sahibinin” kendisini “evin sakini” gibi yani “yuva”sında hissedeceği, içinde kendini keşfedeceği ve hatta yeniden yaratacağı bir “yerleşme” deneyimi olmasını önemsiyoruz. Vitrinlerde yaşayan insanların mutsuzluğunu yerleşen insanların sağduyulu özgüveni ile değiştirmek istiyoruz.

5- Gelecekteki projelerinden bahsedebilir misiniz?

Önümüzdeki projelerimiz yine birbirinden heyecanlı, bizi farklı serüvenlere taşıyan yolculuklar. Şu anda üzerinde çalıştığımız konut projelerimiz ağırlıklı olarak devam ediyor.

Hepsinin ötesinde Laxmi’nin ortak yaşama saygılı bir dünya görüşünü yansıtan, tutarlı bir estetiği olan çalışmalarla yoluna devam etmesini arzuluyoruz.

#laxminteriors #Pınar Hacıraifoğlu #iç mekan #iç mimari #tasarım #mimari


Sayfanın Başına Dön