PİRİNÇ TARLALARI ARASINDA GELENEKSEL BİR OTEL

Geleneksel yaklaşımını günümüz modern estetiğiyle harmanlayan Japon mimarisi, yalınlık ve minimalizm etrafında şekilleniyor. Kengo Kuma & Associates imzalı KAI Yufuin, Japonya’nın kaplıcalarıyla öne çıkan Oita Eyaleti’ndeki bir çiftçi köyü ve pirinç tarlalarının oluşturduğu manzaralardan ilham alarak, yerel malzemelerle tasarlanıyor.

Japonya’nın geleneksel değerlerine verdiği önem, mimari bağlamda da sürdürülüyor. Mimarinin gelişmesiyle birlikte modern mimarlık yaklaşımını ağırlıklı olarak benimseyen Japon mimarisi, geleneksel yaklaşımını günümüz modern estetiğiyle harmanlıyor. Yalınlık ve minimalizm etrafında şekillenerek yerel ve doğal malzemelerin kullanımına özen gösteren yapı anlayışı, iç-dış mekan olarak değil bir bütün olarak düşünülüyor. Bu bağlamda Japonya’nın pirinç tarlaları arasında tasarlanan KAI Yufuin, tasarımı, çevresiyle oluşturduğu bağı ve üretimde kullanılan malzemeleri ile Japonya’nın geleneksel ve modern mimari anlayışlarını harmanlıyor.

Kengo Kuma & Associates mimarlık ofisinin son projelerinden biri olan KAI Yufuin, Japonya’nın Beppu şehri ve çevresindeki kaplıcalarıyla ünlü Oita Eyaleti’ndeki Kyushu Adası’nda konumlanıyor. Bölgede bulunan basamaklı pirinç tarlaları arasında yer alan proje, geleneksel Japon mimarisini, çiftlik yaşamıyla harmanlıyor. Pastoral hayatı yeniden tanımlayan Kengo Kuma, projenin Yufuin’deki bir çiftçi köyüne atıfta bulunduğunu belirterek, pirinç tarlalarının oluşturduğu manzaraya dikkat çekiyor.

Proje, bulunduğu alana dağılmış alçak binalardan oluşuyor ve Japon han otelleri anlamına gelen kaplıca ryokanı olarak şekilleniyor. Tasarımda, ana binada yer alan ve bağımsız süitler olarak tasarlanmış 45 konuk odası yer alıyor. İki tip süitten biri, pirinç teraslarında, geniş manzaraya karşı kurgulanıyor. Diğeri ise bölgedeki meşe ormanına bakıyor. Birbirinden farklı bu iki süit, mekanla farklı iletişimler kurarak farklı deneyimler sunuyor. Yerel bir ot olan shichitoi otundan yapılmış zeminler, süitler için doğal ortamı iç mekana taşıyan bir unsur oluyor.

Ana yapıda ise çakıl, toprak ve kireç karışımından yapılmış lobi zemini bir çiftlik evinin geleneksel toprak zemin girişini çağrıştırıyor. Lobinin organik formu, çiftlik evi mutfak ocağı olan kamado’dan ilham alıyor. Yapıda bulunan Seyahat kütüphanesinin zeminleri bambudan yapılırken, aydınlatma armatürleri tarlalardaki kelebeklerden ilhamla washi kağıdından tasarlanıyor. Kütüphanenin arkasında pirinç tarlalarına karşı konumlanan kamusal alan, ahşap zeminden ve kullanımı yeniden canlanmaya başlamış yerel malzeme aromatik shichitoi tatamiyle şekillenmiş oturma alanlarından oluşuyor.

Hamamda bulunan buharlı kapalı havuz, siyah ahşap panellerden ve siyah çakıllardan yapılmış duvar ve zeminden oluşuyor. Koyu ve hafif tonların hakim olduğu alan Yufu Dağı’nın manzarasına karşı konumlanarak dingin bir atmosfer yaratıyor. Yemek alanı, pirinç, bambu gibi malzemelerle üretilmiş washi kağıdından tasarlanan duvarlardan ve masaların üzerine sarkan washi kağıdından yapılmış aydınlatmalardan oluşuyor. Misafir odalarında, Japonya’nın yerel bambu el sanatlarına atıfta bulunan bambu yatak başları ve kanepeler bulunuyor. Shichitoi çim ustası Chika Iwakiri, misafir odaları için geleneksek ateşböceği sepetlerinden esinlenerek sarmal bir aydınlatma tasarlıyor.