ORMANIN İÇİNDE KENDİ EVİNİ İNŞA ETMEK
ORMANIN İÇİNDE KENDİ EVİNİ İNŞA ETMEK
ORMANIN İÇİNDE KENDİ EVİNİ İNŞA ETMEK
ORMANIN İÇİNDE KENDİ EVİNİ İNŞA ETMEK
ORMANIN İÇİNDE KENDİ EVİNİ İNŞA ETMEK
ORMANIN İÇİNDE KENDİ EVİNİ İNŞA ETMEK

ORMANIN İÇİNDE KENDİ EVİNİ İNŞA ETMEK

DOSYA KONUSU   31.08.2021

Bu ayın dosya konusu kapsamında ortaya çıkan diğer yazıların da vurguladığı gibi kent hayatının değişen tür ve çaptaki zorlukları arttıkça farklı ev modellerini, hatta ev kavramının ta kendisini yeniden değerlendirmeye başladığımız bir dönemdeyiz. Belçika’dan Virginia Woolf’un Kendine Ait Bir Oda’sına selam gönderen bir alternatif ev modeli, konunun yaratıcı endüstrilerle kesişen noktaları açısından son zamanların en dikkat çeken örneklerinden birine işaret ediyor. Jill Mathieu’nün Gent’in yakınlarındaki bir ormanlık alanda kendine inşa ettiği "karabin"den bahsediyoruz.

Bir zamanlar Vice’ın yazı işleri müdürlüğünü yürüten, artık freelance metin yazarı olarak çalışan Mathieu, geçtiğimiz yıl kentin kalabalığından uzaklaşırsa daha iyi yazabileceğini fark etti. Çareyi de kendine bir "karabin" (caravane) inşa etmekte buldu. "Karavan" (caravan) ve "kabin" (cabine) sözcüklerinin İngilizce karşılıklarının birleşiminden türetilen bu ifadeyi karşılayan yapının içinde kentlilerin vazgeçemeyeceğini düşünebileceğimiz unsurlardan kablosuz internet yoktu, ancak "kendine ait bu karabin", Mathieu’nün tüm isteklerini karşılıyordu: "Güzel bir manzaraya bakan bir pencereye ihtiyaç duyuyorum. Düz duvara bakarken yazamıyorum. (…) Karabinde e-postalara, Zoom’a, toplantılara yer yok. Onların hepsini Gent’te bırakıyorum."

Mathieu’nün 2 yılda inşa ettiği bu ev, elbette Gent’te yaşadığı yer kadar büyük değil, hatta kendi söylediğine göre şehir merkezindeki evinin yaklaşık sekizde biri büyüklüğünde. Buna rağmen 2,5m’ye 8,5m’lik karabin, 3,5m’ye kadar yükselebilen tavan sayesinde biraz daha ferah bir his veriyor. Mathieu şehir merkezinde ne kadar büyük bir evde yaşarsa yaşasın, diğer evlerle iç içe, sıkışık bir düzende benzer bir ferahlığı yakalayamadığını belirtiyor.

Tasarım sürecinde Japonya’ya giden Mathieu, buradan epey ilham alıyor. Nitekim oturma odasının merkezine bir tatami’nin yerleştirilmesi de, mutfaktaki dolap kapaklarının yakisugi tekniğiyle karartılması da, ahşap oturma banyosunda ofuro’lardan esinlenilmesi de bu yüzden. Ahşap işçiliğinin inceliklerini öğrenmek için ise o kadar uzağa değil, Gent’te yaşayan tasarımcı ve marangoz Alexandre Lowie’nin atölyesine kadar gidiyor. Tabii bunu da bir yıl boyunca her perşembe yaptığını söylemekte fayda var.

Mathieu’nün inşa ettiği evde dikkate değer bir diğer unsur, kente dair duyduğu kaygıyı çevre hassasiyetiyle birleştirmesi. Son dönemde artan sayıdaki alternatif ev modellerinde de öne çıkan bu eğilim, onun karabininde geri dönüştürülmüş malzemelerle somutlaşıyor. Mathieu evin ön cephesi için kereste fabrikalarının atıklarını, ahşap döşemesi için ise eski bir otelden artakalan malzemeleri kullanırken kentten hem fiziksel hem de zihinsel olarak uzaklaşıyor. Neticede daha iyi bir dünya için bu tür yaklaşımların kentin içine de bir an önce aktarılması gerektiğini biliyoruz. Yine de Mathieu’nün karabini, ilham verici bir deneme olarak hafızalarımızda yer edeceğe benziyor.

- Can Koçak

Kaynak: The Guardian

#Karakabin


Sayfanın Başına Dön