GELECEKTE NEYİ, NASIL YİYECEĞİZ?
GELECEKTE NEYİ, NASIL YİYECEĞİZ?
GELECEKTE NEYİ, NASIL YİYECEĞİZ?
GELECEKTE NEYİ, NASIL YİYECEĞİZ?
GELECEKTE NEYİ, NASIL YİYECEĞİZ?
GELECEKTE NEYİ, NASIL YİYECEĞİZ?
GELECEKTE NEYİ, NASIL YİYECEĞİZ?
GELECEKTE NEYİ, NASIL YİYECEĞİZ?
GELECEKTE NEYİ, NASIL YİYECEĞİZ?
GELECEKTE NEYİ, NASIL YİYECEĞİZ?

GELECEKTE NEYİ, NASIL YİYECEĞİZ?

İNOVASYON   19.08.2020

Gelecekte gündelik yaşantımızın nasıl şekilleneceği ile ilgili öngörülerin en fazla yapıldığı alanlardan biri yiyecek konusu. Yiyecek insanoğlunun en temel ihtiyacı. Dolayısıyla olası gelecek senaryolarında geleceğin yiyecek formları, hangi yiyeceklerin tükeneceği, neleri yemeye başlayacağımız gibi sorular zaman zaman gündeme yeniden geliyor. Silikon Vadisi, gıda inovasyonu için küresel bir merkez haline geldi bile.

Bu alanda ortaya atılan teorilerin, geliştirilen prototiplerin ve üzerine çalışılan projelerin çoğu şu aşamada hayli spekülatif. Ancak önümüzdeki yıllar belki de bu projelerin gerçek anlamda geleceğin yiyeceklerine yönelik birer ön çalışma niteliğinde olduğunu ortaya çıkarabilir de... Bu konuyla ilgili 2014 yılında gerçekleşen 2. İstanbul Tasarım Bienali’nde de iki proje yer almıştı. Zoe Ryan küratörlüğünde ‘Gelecek Artık Eskisi Gibi Değil / The Future is Not What It Used To Be’ teması altında düzenlenen bienalde yer alan ‘LEPSIS: Çekirge Yetiştirme Sanatı’ ve ‘Sadece Su Ekle’ (Just Add Water) adlı projelerin odağında geleceğin yiyecek formları vardı. Togolu sanatçı Mansour Quarasanah, ‘LEPSIS: Çekirge Yetiştirme Sanatı’ başlıklı projesinde 'dünyadaki nüfus artışı ve kronik açlığa çare olarak insan tüketimi için evlerde çekirge yetiştirmeyi' öneriyordu. 'Çekirgeyi geleceğin en etkin, protein değeri etten daha yüksek ve ucuz besin kaynağı olarak ele alan' Quarasanah’ın, geleceğin mutfaklarında kullanılması öngörüsüyle geliştirdiği çekirge yetiştirme ünitesinin prototipi bienalde sergilendi. 2014 yılındaki bienalde yer alan bu alandaki diğer iş de Defne Koz ve Marco Susani’nin ‘Sadece Su Ekle’ (Just Add Water) adlı projesi idi. 'Fast food’un slow food’dan daha lezzetli olduğu' bir dünya hayal eden Koz ve Susani, geliştirdikleri ‘lezzet hapları’yla yemeğin kendisinden onu hazırlamaya yarayan aletlere kadar bütün bir yemek deneyimini tasarlamışlardı.

Yiyecek Basma

Gelecek ve yiyecek konusu söz konusu olduğunda ilk akla gelen teknolojik olasılık, evlerde kendi yiyeceklerimizi kendimizin basacağı fikri üzerine. 3D yazıcıların mutfaktaki varlığı daha fazla erişilebilirliğe ulaşma hedefinden ziyade daha yaratıcı yemek tasarımları ortaya çıkarmak bağlamında sunuluyor şu anda. Örneğin bir restoran mutfağında şefe yardım elini uzatan bir robotik kol olması veya sizin eve giderken, evdeki 3D yazıcı robotunuza akşam yemeğini sipariş etmeniz ve eve geldiğinizde yemeğinizin hazır olması gibi...

Yeni Baştan Tasarlanacak Besinler

Geliştirilen öngörülerden bir diğeri, yiyeceklerin ‘daha besleyici’ olacak şekilde ‘yeniden tasarlanacak’ olması. Bugün dahi kullandığımız mevcut ürünlerin neredeyse hiçbirinin doğal dünyada bu halleriyle var olmadığını biliyoruz. Yediğimiz meyve ve sebzeler, binlerce yıl içinde özel olarak yetiştirildi, orijinal yabani mahsulün dışında mutasyona uğradı. Hatta bunu sonraki yıllar için önlemeye ve yüzlerce yıllık tohumları koruma altına almaya çalışan girişimler de var. Diğer yandan şimdiye kadar yapılanların bir adım ötesine geçerek, mevcut yiyeceklerin besleyiciliklerini artırmak için yeni birleşimler deneme de olası senaryolardan biri. Örneğin geçtiğimiz yıllarda, Avustralya'da araştırmacılar, meyvede normalde bulunmayan önemli bir besin olan provitamin A'nın yüksek oranda bulunduğu bir muz sergilediler. Bu meyveyi oluşturmak için araştırmacılar, doğal olarak provitamin A'nın yüksek olduğu belirli bir Papua Yeni Gine muzundan genleri çıkarıp, bunları yaygın muz çeşidine yerleştirdiler. Benzer şekilde daha fazla protein içeren patates, mısır, pirinç; daha fazla omega-3 ve omega-6 yağına sahip keten tohumu, aslen aslanağızlarında bulunan antioksidanları içeren domatesler ve vücut tarafından kolay sindirilebildiği iddia edilen bir formda demir taşıyan marul gibi denemeler de yapılıyor. Tarım alanlarını yapay formlardan uzak tutacak şekilde geliştirmek ve toprağın üretiminin devamlılığını sağlamak yerine yapay formlar üretmek için yapılan bu çalışmalar bir yandan da yoğun tartışmalar yaratıyor.

Yeni yiyecek formları

Ayrıca, plastik şişelerin yerini alacak yenilebilir su damlaları ve laboratuvar ortamında üretilen et gibi yeni formlar üretmeye yönelik araştırma ve girişimler de var, ki bunlar da tartışmaların içinde yer alıyor. Bahsi geçen su damlaları, içme suyunun yosun özü kapsülü içindeki küçük porsiyonları ve 4-6 hafta içinde biyolojik olarak çözünebilecekleri iddia ediliyor. Laboratuvar ortamında üretilen etlerse, inek, boğa gibi büyükbaş hayvanların kas dokularının yapay olarak ekilmesiyle üretiliyor. 2013’te ilk yüksek teknoloji ürünü et, 325.000$ maliyetle üretildi. Bilim adamları şu sıralar maliyeti düşürmeye çalışıyor.

              Görsel / gizmodo.com

Kişiselleştirilmiş beslenma

Bütün bunların yanı sıra, yapılan genetik deneylerle birlikte gelecekte pek çok insanın kendi DNA’sına ve genetik özelliklerine uygun olarak beslenebileceği de öngörüyor. Yiyeceklerimize sonradan eklenebilecek yeni tatlar, aromalar da gündemdeki konulardan biri. Bu çalışmalara göre, önümüzdeki 10 yıl içinde, ortaya çıkan 'kişiselleştirilmiş beslenme' alanı, kişiye özel sağlıklı beslenme rehberliği sunmak için genetik testleri kullanacak.

Yiyeceğin geleceği alanındaki çalışmalar bir yandan ilgi çekmeye devam ederken, bir yandan da günümüzde hala milyonlarca insanın açlıkla mücadele ettiği ve açlığın kitlesel ölüm nedenlerinden biri olmaya devam ettiği bir dünyada yaşıyoruz. Dolayısıyla meseleye fırsat eşitliği perspektifinden yaklaşıldığında, ortaya atılan bütün bu öngörülerin, geliştirilen çalışmaların ve bu bağlamda üretilen projelerin kitlesel anlamda çok da heyecan yaratmadığını ve yeni tartışmalar doğurduğunu söylemek de yanlış olmaz.

#yemek #yiyecek #tasarım #geleceğin besinleri #gelecek #2. İstanbul Tasarım Bienali #Defne Koz #Marco Susani


Sayfanın Başına Dön