'GENİŞLETİLMİŞ GERÇEKLİK' DÜNYASI
'GENİŞLETİLMİŞ GERÇEKLİK' DÜNYASI
'GENİŞLETİLMİŞ GERÇEKLİK' DÜNYASI
'GENİŞLETİLMİŞ GERÇEKLİK' DÜNYASI
'GENİŞLETİLMİŞ GERÇEKLİK' DÜNYASI
'GENİŞLETİLMİŞ GERÇEKLİK' DÜNYASI

'GENİŞLETİLMİŞ GERÇEKLİK' DÜNYASI

İNOVASYON   18.09.2020

Koç Üniversitesi bünyesinde 2019 yılının başında İstanbul Kalkınma Ajansı desteğiyle kurulan KARMA Mixed Reality Lab, geçtiğimiz günlerde gerçekleşen 77. Venedik Bienali kapsamındaki ‘VR Expanded’ bölümünü İstanbul izleyici ile buluşturduğu proje ile gündeme geldi. KARMA Lab bünyesinde, özellikle tasarım, mimarlık ve kültürel miras alanında yürütülen pek çok uluslararası proje var. Kültürel miras alanlarının üç boyutlu modellenmesi ve arşivlenmesi, arkeologların üç boyutlu kaynaktan faydalanması yönünde çalışılan projeler, veri arayüzlerine yapay zeka ile yeni bir bakış açısı getirilmesi bunlardan bazıları..

KARMA Mixed Reality Lab’de yürütülen çalışmaların detayları ile ilgili eş direktörler Asım Evren Yantaç ve İvon Bensason ile konuştuk. Yantaç 2015 yılında Medya ve Görsel Sanatlar Bölümü ile ilişkili olacak şekilde Arçelik desteğiyle kurulan KUAR, Yaratıcı Endüstrilere Araştırma ve Uygulama Merkezi’nin öğretim üyelerinden biri. Telif Hukuku ve Yeni Medya teknolojileri alanında ileri araştırmalar yürüten yurtdışı kurumlar ile ortaklık kurarak bu çalışmaları Türkiye’de ilerletecek işbirlikleri oluşturmak isteyen Bensason ise bu iki alanda uzman.

KARMA Mixed Reality Lab’de üzerinde çalıştığınız konuları ve mixed reality / karma gerçeklikler konseptini biraz açar mısınız?

Kurulduğu günden bu yana KARMA Lab’de, artık dünya genelinde etkileşimli arayüzler için önemli bir konsept haline gelen ‘artırılmış ve sanal gerçeklik’ konusunda Türkiye’deki potansiyeli ortaya çıkarabilmek için faaliyetler yürütüyoruz. Uluslararası literatüre katkı yapacak araştırma ve yayınlar; yaratıcı endüstrideki aktörlerin AR/VR alanında üretkenliğini artıracak eğitimler; farkındalığı artırmaya yönelik sergiler, paneller, çalıştaylar; Türkiye’deki ekosistem paydaşlarını bir araya getirecek etkinlikler; öncelikli alanlarda proje üretimi ve danışmanlıklar yapıyoruz. 

Sık sık kullandığımız artırılmış, sanal, karma, genişletilmiş gerçeklik gibi terimler kafa karıştırıcı görünse de, kelime anlamlarına biraz kafa yorunca kolayca anlaşılıyor. İçinde yaşadığımız fiziksel dünyanın üzerinde geçirgen arayüzler yardımı ile ilgili bilgi yansıttığımızda bu artırılmış gerçeklik oluyor. Tamamen sanal ve kapsayıcı; bizi içinde olduğumuz gerçeklikten başka bir yere, zamana, veya gerçekliğe götüren deneyime de sanal gerçeklik diyoruz. Karma gerçeklik ise sanal aktörlerin veya nesnelerin gerçek dünyanın üzerine yansıtılması ya da kapsayıcı bir şekilde sanal dünyanın içindeyken gerçek dünyaya ait olguların görülmesini sağlayan göreceli olarak daha yeni teknolojiler. Hologram bunun bir örneği.

Tüm bu gerçeklikler arası deneyim akışını ise bir üst başlık olarak “Genişletilmiş Gerçeklik” olarak adlandırmaya başladık. Teknolojiyi değil, kullanıcı deneyimini ve hikaye anlatısını ön planda tutan KARMA Lab’in bakış açısıyla “genişletilmiş gerçeklik” çok daha ifadeli ve geniş pencereden bakmayı sağlayan bir konsept. Anlaşılma kaygısı ve kelime oyunu için laboratuvatın adının KARMA Lab koymuş olsak da, kendimizi bir “Genişletilmiş Gerçeklik” laboratuvarı olarak görüyoruz. 

Kimi zaman bu konular gelip geçici teknolojik eğilimler, teknoloji odaklı konular olarak ele alınıyor. Evet teknoloji bize bu olanakları sağlıyor. Fakat konuya deneyim odaklı bakınca, bu kavramların bizi doğadan, analogdan uzaklaştırmaktan öteye, tam tersi daha etkili, daha derin, daha akılda kalır şekilde dahil olmamızı sağlayan, yeni hikaye anlatımı üzerinden iletişim biçimlerini dönüştüren, fiziksel, beşeri imkanlar nedeniyle oluşabilecek deneyim kısıtlarını ortadan kaldırabilen, incelemeye, araştırılmaya çok açık bir konu olduğunu görebiliyoruz. Medyayı iki boyutlu arayüzler/ekranlar üzerinden deneyimlemenin ve etkileşime girmeyi öğrenmenin ötesinde içinde yaşadığımız fiziksel, uzamsal dünyanın içine doğal bir şekilde yerleştirilmesi ve medya ile gündelik eylemlerimizle etkileşime girebilmekten bahsediyoruz.

Projeleri üretme ve iş geliştirme modeliniz nasıl?

İki farklı proje geliştirme modelimiz var. Öncelikle biz bir araştırma laboratuvarıyız. Dünya’da olan biteni proaktif bir şekilde takip edip değişen ihtiyacın ne olduğu okumak, etkileşimli, doğal arayüzlerin geleceğinin nereye gittiği konusunda söz sahibi olabilmek için literatürü takip ediyor, ulusal ve uluslararası düzeyde çalıştaylar, odak gruplar organize edip ihtiyaçları belirliyor, bu ihtiyaçlara yönelik katılımcı tasarım yöntemleri kullanarak çözümler, deneyimler, yöntemler tasarlıyor ve geliştiriyoruz. Bu çalışmaları önemli uluslararası konferans ve dergilerde yayınlıyoruz. 

Diğer modelde ise, çoğunlukla Türkiye’den, fakat kimi zaman da yurt dışından gelen spesifik proje ihtiyaçlarını karşılayacak ekipler oluşturuyor, ekibin projeyi zamanında ve doğru teslim etmesini destekleyerek, ihtiyaçlara çözümler üretiyoruz. Ekiplerimiz genelde hibrit bir yapıda oluyor. Bunların bazıları özel sektörde uzman aktörler, bazıları üniversite bünyesinde uzman hocalarımız ve onların ekiplerini de barındırıyor.

Mümkün olduğunca fazla Üniversite-Özel Sektör işbirliği kurmaya gayret ediyoruz, çünkü alan henüz endüstri normları oturmuş bir alan değil, en basit artırılmış gerçeklik uygulamasının bile kullanıcı etkileşimi çalışması yapılmadan ve deneyimi testlerini geçirmeden piyasaya sunulması akılcı olmaz.

Geçtiğimiz günlerde gerçekleşen Venedik Film Festivali VR Expanded bölümü kapsamındaki işbirliği ilgi çekiciydi. Nasıl bir program ve işbirliği yaptınız?

KARMA Lab Eş-Direktörü Ivon Bensason’un bir süredir iletişim halinde olduğu, Avrupa’daki XR ekosistemi içindeki isimlerle yürüttüğü bağlantı üzerinden Lab Koordinatörümüz Michael Barngrover altı aydır düzenlenen bir online XR-ağı buluşmalarının kilit isimlerinden biri oldu. XR alanından araştırmacılar, küratörler, girişimciler, geliştiriciler ve sanatçılar iki haftalık periyodlarla bir araya gelerek XR’ın geleceğini ve pandemi sonrası olası yol haritalarını tartışıyorlar. 

77. Venedik Bienali’nin küratörleri de bu ağın bir parçası. Pandemi nedeniyle Venedik Bienaline insanların farklı ülkelerden gidemeyeceklerini düşünen organizasyon ekibi bu yıl festivali “Venice VR Expanded” teması ile uydu lokasyonlara açma kararı aldı. Bize de Portland, Amsterdam, Barselona, ??Berlin, Kopenhag, Cenevre, Hangzhou, Modena, Montreal, Moskova, Paris, Taipei ve Venedik İle birlikte İstanbul da bu yaratıcı ağın bir parçası yapmayı önerdiler. Bienal için seçilmiş, aynı zamanda yarışmaya katılarak prömiyeri yapılan 40’ın üzerinde VR işi farklı şehirlerdeki lokasyonlarda kurulmuş VR istasyonları ile 2-12 Eylül tarihleri arasında sergilendi.

Biz de İstanbul’da KARMA Lab ve Soho House İstanbul işbirliği ile ev sahipliği yaptık. Ayrıca İstanbul Planlama Ajansı, Raptor Dance Studios, Muse VR, X Topia, KUTTAM, Hub21 ve Virgile Film de bu güzel işbirliğinin bir parçası oldu. Pandemi döneminde bir çok etkinlik iptal olurken, ziyaretçilerin VR cihazları takacakları bir etkinliğe ev sahipliği yapmak ve bu etkinliği iki hafta içinde organize etmek bizleri çokça düşündürtse de, Venedik Bienali gibi çok önemli bir etkinliği İstanbul’a getirerek, bu çok özel seçkiyi İstanbul’lulara deneyimletebilmek fikri bizi motive etti.

Zaten uzun zamandır takip ettiğimiz VR deneyimleri için hijyen prosedürlerinin üzerinden geçerek kapsamlı bir prosedür oluşturduk ve 200 kadar kişi Soho House İstanbul’a gelerek “Venice VR Expanded”’ı deneyimleme fırsatı yakaladı.

Tasarım ve mimarlık alanında yürüttüğünüz işbirlikleri ve gerçekleştirdiğiniz projelerden bahseder misin?

Özellikle tehlike altında olan Fransa menşeli masif kültürel miras alanlarının fotogrametri tekniği ile üç boyutlu modellenmesi ve arşivlenmesi konusunda UNESCO ile çalışan ICONEM isimli firma ile yaptığımız üç boyutlu geniş alan taramaları projesi söz konusu. Geyre Vakfının sponsorluğunda Aphrodisias Antik Kenti’nin tamamen modellenmesi çalışması ve arkeologların üç boyutlu kaynaktan faydalanması yönünde Arkeoloji ve Sanat Tarihi Bölümümüz ile ortak yürüttüğümüz çalıştaylar da var. Koç Üniversitesi Kampüsünün dijital ikizinin çıkarılması için uyguladığımız KU Campus Modelleme projemizde de aynı tekniği kullanıyoruz. Bu proje sonunda elde ettiğimiz model sayesinde Üniversite’nin 25. yılı kutlamaları vesilesi ile yarattığımız mekan giydirme de projelerimiz arasında yer alıyor.

Diğer bir çalışma alanı ise okunması, algılanması, yorumlanması güç, kalabalık, kent bilgisinin nasıl sunulduğu üzerine. İngiliz araştırmacı Alisa Lebow’a ait, Hüseyin Kuşcu ile birlikte çalıştığımız ve tasarımını yaptığımız https://www.filmingrevolution.org/ Stanford Üniversitesi koleksiyonuna kabul edildi. Koç Üniversitesi Bizans Araştırmaları Merkezi olan GABAM için yaptığımız bir çalışmada Tarihi Yarımadada yer alan Surlara ait verinin sunulduğu arşiv arayüzü; Salt Dijital Arşivi’ne yapay zeka ile yeni bir bakış açısı getirilmesi ve verinin görselleştirilmesi gibi başka bir çok çalışma da hali hazırda devam ediyor.  

Geliştirdiğiniz teknoloji ve çözümlere en fazla ihtiyaç olunan ve deneyimin ötesinde net fayda sağlayabileceği alanlar hangileri sence? Özellikle sağlık ve doğa ile ilgili çözümler geliyor benim aklıma...

Evet, sağlık XR’ın öncelikli gündemlerinden biri. Biz de Koç Üniversitesi Psikoloji Bölümü ve Tıp Fakültesi ile birlikte yürüttüğümüz birçok çalışmada bu alanda araştırma faaliyetleri yürütüyor, insanların gündelik hayatına katkıda bulunabilecek, yenilikçi, yaratıcı çözümler üzerine çalışıyoruz. 

Diğer bir önemli alan ise kültür, sanat ve kültürel miras. XR hem yeni anlatı biçimleri sağlıyor, hem de kültürel mirası ‘dijitalize’ etmeyi, üç boyutlu şekilde arşivlemeyi, ve bunları insanların deneyimleyebileceği ortamlara erişimi sağlıyor. Bugün bir sanat eserinin hikayesini, bir binanın yapı detaylarını, yapılış hikayesini çok etkileyici görseller ve hikaye anlatım biçimleri ile izleyebiliyorsunuz. Bu aynı zamanda çok farklı disiplinlerden eğitim branşları için de çok büyük bir olanak.

Aslında XR’ın bir çok kullanım alanı olsa da, bizim temel odağımızda olan diğer bir konu ise XR yardımı ile uzaktan birlikte öğrenme ve üretme olanakları. Son dönemin önemli ilgi alanlarından biri olan Sanal Kolaboratif Üretim/Tasarım/Çalışma/Öğrenme Ortamları pandemi sonrası daha da öncelikli bir konu haline geldi. Farklı şehirlerdeki bir tasarımcı ve bir mühendis birlikte aynı ürünün tasarımı üzerinden VR ortamında geliştirme yapabiliyor, ya da farklı konumlardan 5 kişi bir araya gelip kapsayıcı bir VR çalışma ortamında fikir geliştirebiliyorlar. Piyasadaki bir çok mimari veya tasarım yazılımı bu tip çözümleri geliştirme sürecinde. Biz de KARMA Lab’de bu ortamlardaki etkileşimin nasıl daha efektif ve doğal olabileceği üzerine araştırmalar yapıyoruz. 

Sanal gerçeklik, interaktif teknolojiler gittikçe daha fazla gündelik hayatın içine girmeye başlayacak gibi görünüyor. Sence farklı coğrafyalar ve yaş grupları için daha yaygın olarak kullanılması ne zaman ve nasıl mümkün olacak?

Eğlence, kültür-sanat, öğrenme, sağlık ve üretim gibi alanlarda XR yaygın bir araç haline gelecek. Burada en önemli gelişmelerden biri 5G’ye geçiş ile ağlara sürekli yüksek hızda erişim, diğeri ise akıllı telefonun yerini alacak geleceğin giyilebilir ürünlerinin piyasaya sürüleceği an olarak görünüyor. Google, Facebook, Apple, HTC, Huawei gibi piyasa devleri bu ürünleri ilk geliştiren olarak hakim duruma gelmek için alana milyar dolarlık yatırımlar yaparak yarışıyorlar. Zamanını öngörmek zor, fakat yeni jenerasyonlar bu yeni şartlar içinde yaşayacaklar, bunu biliyoruz. Biz de KARMA Lab olarak yakın gelecekte bizi bekleyen bu dönemi hazırlıklı şekilde karşılayabilmek, Türkiye’yi Dünya’da bu alanda söz sahibi bir konuma getirebilmek için çalışmalar yürütüyoruz. 

Pandemi dönemi bu anlamda insanların bu dünyaya biraz daha yakınlaşmasını sağlamış olabilir mi?

Kesinlikle.. Şu anda senelerdir yollarda kaybettiğimiz vakitlerin hesabını yapıyoruz. Dünyanın her tarafı ile saat farkının elverdiği ölçüde toplanıyoruz. Etkinliklerimiz eskiden yüzyüze ama belli bir coğrafya ile kısıtlı katılımcı ile gerçekleşirken, şu an Avrupa’dan Asya’dan NewYork’tan dostlarımız ile sık sık çevrimiçi ortamda bir araya geliyoruz. Örneğin Yeni Zellanda, İsveç ve Belçika’dan araştırmacılarla yaz boyu “sosyal dronelar” hakkında bir çalışma gerçekleştirdik, yedi ayrı çevrimiçi çalıştayda, farklı konumlardan yirmi katılımcı ile “Miro” aracını kullanarak, birlikte fikir tartışması yürüttük. Bunu artık tüm çalışma ve sosyal faaliyetlere yaymak normal olarak kabul görüyor, Pandemi sonrası hem daha çok insan bu dünyaya yakınlaştı, hem de dünya biraz daha küçüldü diyebiliriz rahatlıkla. Tabii ki bundan sonra her şey çevrimiçi olarak yapılacak anlamına gelmiyor bu, yine fikir üretmek için, ellerimizi kullanarak birlikte üretim yapmak için yüzyüze bir araya geleceğiz. Ama şartlar uzaktan çalışmayı gerektirdiğinde, hatta uzaktan çalışmanın daha verimli olduğu durumlar için bu yeni sosyalleşme, çalışma, iletişim kurma biçimlerine karşı daha açık görüşlü olacağız. Belki bu sayede biraz da dünya kaynaklarını daha az tüketir hale geleceğiz.  

Önünüzde heyecan verici yeni projeler var mı? 

Önümüzdeki heyecan verici projelerden biri, Liderlik ve Örgüt Psikolojisi alanında dünya çapında bilinen Prof. Dr. Zeynep Aycan ile birlikte TÜBİTAK'a başvurusunu yaptığımız bir proje. XR teknolojileri sayesinde, duygu durum farkındalığı ve geri-besleme yöntemleri ile geleceğin yöneticilerine alan açmayı hedefleyen bir proje. Gündelik hayatta birçok alanda insanların iletişim becerilerini geliştirmeye yönelik akıllı sanal karakter uygulamaları ile ilgili öncü nitelikte bir proje olacak.

Bunun dışında ev hayatında insanlara eşlik edecek XR uygulamaları, uzaktan birlikte fikir geliştirme ve üretime imkan sağlayan kapsayıcı deneyimler, şehir ölçeğinde kültürel miras verisinin, yapıların XR teknolojileri ile deneyimlenmesi, hikayeleştirilmesi gibi farklı konularda da çalışmalarımız devam ediyor. 

Son olarak, Türkiye’de ekosistemin oluşmasına katkı sağlamak ve farkındalığı artırmak amacıyla 2020’nin devamında ve 2021 boyunca çok sayıda etkinlik (webinar, çalıştay, sergi) düzenlemeyi planladığımızı da paylaşalım. 

Röportaj: Bahar Turkay

#KARMA Mixed Reality Lab #VR #virtual reality #sanal gerçeklik #genişletilmiş gerçeklik #yapay zeka #ArtırılmışGerçeklik #Venedik Film Festivali #Aphrodisias Antik Kenti #Afrodisyas #UNESCO #Koç Üniversitesi #XR


Sayfanın Başına Dön