EMPATİYE DÖNÜŞ
EMPATİYE DÖNÜŞ
EMPATİYE DÖNÜŞ
EMPATİYE DÖNÜŞ
EMPATİYE DÖNÜŞ
EMPATİYE DÖNÜŞ

EMPATİYE DÖNÜŞ

KONUK YAZAR   29.09.2020

İstanbul Tasarım Bienali’ni gerçekleştirmenin, olağan kabul ettiğimiz pek çok zorluğu var. Bir liste çıkarıp hepsini sıralasak, pek çoğu sınırlı zamanda, kısıtlı bir bütçeyle hareket etme mecburiyetinden doğan endişelerle şekillenecek maddelerin hiçbirinde tüm dünyayı etkisi altına alan bir pandemiden söz edilmediğini görürüz. Geçmiş yıllarda atlattığımız ekonomik ve politik krizlerden sonra 2020, dünyanın tümü için olduğu gibi, İstanbul Tasarım Bienali’ni beşinci kez düzenlemeye çalışan bizlerin de hayallerinin ötesinde, olağandışı zorluklarla tanıştığı bir yıl oldu.

Ağustos 2019’da küratörümüz Mariana Pestana’yı duyurduk, Aralık 2019’da ise yeni bienalin başlığını Empatiye Dönüş: birden fazlası için tasarım olarak açıkladık. Hem empati kavramını hem de yeni tasarım biçimlerini, insan merkezli bakış açılarından uzaklaşmaya çalışarak incelemeye koyulduk. Birden fazlası, insandan fazlası anlamına geliyordu. Bir ana sergiyle birlikte mutfakları yalnızca yemek hazırlanan odalar değil, insanları sofra sözcüğünden aldığı ilhamla bir araya gelmeye teşvik eden etkileşim alanları olarak kabul eden kapsamlı bir kamusal programa ev sahipliği yapmayı planlıyorduk. Bizi kendimize, birbirimize, insan dışındaki türlere ve cansız varlıklara empatiyi ve özeni merkeze alarak bakmaya davet eden bir tasarım biçimi sunacak, temas etmeye her zamankinden fazla ihtiyaç duyduğumuz bir dönemde bunun yeni ve kapsayıcı yollarını arayacaktık. Bu yolculuk ve sunacağı imkânlar bizi çok heyecanlandırıyordu. 

Sonra 2020 geldi, seyircilerimiz için farklı yaklaşımlarla geliştirmeye çalıştığımız teması "fiziksel mesafelenme" kurallarıyla birlikte tamamen kaybettik. Ardından kültür sanat sektörünün tümü için bir belirsizlik hâli egemen olmaya başladı, değişimlere uyum sağlamak için her günün koşullarını yeniden değerlendirmek zorunda kaldığımız, hâlâ da devam eden bir döneme girdik. Öncelikle şanslı bir azınlıkta yer aldığımızı bilerek evlere çekildik, zor zamanlarda sığınılabilecek bir liman olarak kültür ve sanatı devam ettirmenin yollarını aramaya başladık. Bizim için temel soru şuydu: Teması tamamen kaybettiğimiz bir dönemde temasın yeni biçimlerini konu eden bir bienalin anlamını nasıl koruyabilir, halk sağlığından taviz vermeden onu nasıl gerçeğe dönüştürebiliriz?

İşe İstanbul Kültür Sanat Vakfı’nın tüm etkinliklerinde geçerli olacak bir modus operandi hazırlamak adına araştırma yaparak başladık. Kullandığımız mekânlara giriş ve çıkış şablonları, dezenfeksiyon çalışmaları, ekiplerin koordinasyonu, sahadaki günlük akış ve "yeni normalin" getirdiği hijyen kurallarını aktaran uyarılar; çalışanlar, ziyaretçiler ve sanatçı ya da tasarımcıların sağlığı gözetilerek planlandı. 

Eşzamanlı olarak içeriklerimizi de tekrar düşünmeye başladık. Titizlikle seçilen projeleri yeniden gözden geçirdik, günümüzde anlamlarının ne olduğunu ve dünyaya yeniden baktığımızda nasıl bir farkındalık yaratabileceğimizi baştan düşündük. Bir yandan sergi mekânlarında ziyarete açmayı düşündüğümüz bienali, ana başlığın çağrışım kümesindeki kavramları kaybetmeden farklı mecralara yaymanın yollarını ararken öte yandan bir bienalin zaman kavramını genişletmeye denedik. Sonuç olarak ARK Kültür’de Kara ve Deniz Kütüphanesi adlı bir arşiv, İstanbul sokakları ve Pera Müzesi’ne yayılan Yeni Yurttaşlık Ritüelleri adlı müdahaleler, bir de İKSV’nin YouTube hesabında yayınlanacak Eleştirel Yemek Programı adlı video serisinden oluşan üç ayaklı bir programa kavuştuk. Ayrıca yine Pera Müzesi’nin oditoryumunda Empati Seansları adlı film gösterimleri sunacak, İstanbul’un farklı yerlerine ve çevrimiçine yayılan Uydu Projeler’de farklı kişi ve kurumlarla işbirliği yapacağız. Bu yıl bienal 15 Ekim’de ziyarete açılacak, farklı zamanlarda etkinleştirilecek işlerle birlikte Nisan 2021’e dek devam edecek. Umuyoruz ki açık alanlarda yer alacak işlerimiz bu zamanı aşar, bienal sonrası hayatlarına devam ederler. 

Özellikle dijitalleşmenin gelecekte ne kadar önemli olacağını her zaman biliyorduk. Bu konuda zaten bir eşikte duruyorduk, ancak öte tarafa geçmek konusunda biraz çekingen davranıyorduk. Pandemi, bu eşiği atlamak konusunda bizi zorladı. Eleştirel Yemek Programı bu açıdan bizim için bir ilk olacak, bu yüzden de büyük bir heyecan duyuyoruz. Seçkinin büyük ölçüde Mutfak programı için yapılan açık çağrıdan oluşturulması ve mecra değişse de aynı temaları sorgulayan işlere yer vermesi bizi özellikle empati çağrısını hâlâ yapabileceğimize, hatta bunun için eskiye kıyasla daha özgün yollar bulabileceğimize dair fazlasıyla umutlandırdı.

Bu süreç boyunca dijitalleşme konusunda attığımız adımlardan bir diğeri de Tasarım Bienali Sohbetleri adlı podcast serisini başlatmak oldu. VitrA’nın desteğiyle hazırladığımız programda bugüne dek geçmiş bienallerin küratörleri ve katılımcılarını ağırladık; evlere kapanmak zorunda kaldığımız, üretimin ve zamanın önce durduğu, sonra biçim değiştirdiği bu tuhaf zamanda onların çalışma biçimlerine, projelerinin mirasına göz attık. Bienalin dört ila altı haftalık süresi boyunca başka birçok işle birlikte sergilenen projelerin ister istemez gözden kaçmış bazı ayrıntılarını yakalamak ve tekrar hatırlamak, bazı konuların güncelliğini kaybetmediğini, bazı konularınsa gündelik hayatta yeni yeni karşılık bulmaya başladığını görmemizi sağladı. Yani her zaman teknolojinin getirdiği hızla bağdaştırılan dijital dünya, bizim için biraz durmanın, geçmişe yeni bir gözle bakmanın aracı hâline geldi.

5. İstanbul Tasarım Bienali’nin 2019’un ortalarında başlayan ve değişen koşullara göre her geçen gün tekrar şekillenen bu yolculuğu bize şunu öğretti: Empatiyi merkeze alan yaklaşımlara her zamankinden daha çok ihtiyaç var, bu çerçevede bir aracı olabilen tasarıma da belki her zamankinden daha farklı bakmaya başlamamız gerekiyor. Bienalin pratiği üzerine de uzun süredir düşünüyor ve farklı deneylere yer veren bir platform olarak nereye gidebileceğini sorguluyorduk. Artık bienalin kendisi bir deney oldu ve nasıl bir yolda devam edeceğini daha da cesurca düşünebildiğimizi gördük. 

15 Ekim’den itibaren birbirimize, diğer türlere, mikroorganizmalara, canlı ve cansız varlıkların tümüne farklı mekân ve mecralarda yeniden bağlanmak için hepinizi bekliyoruz.

-Deniz Ova, İstanbul Tasarım Bienali Direktörü 

-Can Koçak, İstanbul Tasarım Bienali İletişim Koordinatörü 

 

Not: İKSV tarafından, VitrA sponsorluğunda ve Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın desteğiyle düzenlenen 5. İstanbul Tasarım Bienali'yle ilgili daha fazla bilgi için tıklayın.

#5. İstanbul Tasarın Bienali #İstanbul Tasarım Bienali #Tasarım #Deniz Ova #Can Koçak #Pandemi #Empatiye Dönüş #İstanbul Kültür Sanat Vakfı #Pera Müzesi #Mariana Pestana


Sayfanın Başına Dön