HOMO CELLULAR
HOMO CELLULAR
HOMO CELLULAR
HOMO CELLULAR
HOMO CELLULAR
HOMO CELLULAR
HOMO CELLULAR
HOMO CELLULAR
HOMO CELLULAR
HOMO CELLULAR
HOMO CELLULAR
HOMO CELLULAR
HOMO CELLULAR
HOMO CELLULAR

HOMO CELLULAR

KONUK YAZAR   28.10.2016

Sabah kalktığımızda ilk dokunduğumuz ve akşam yatağımıza girerken elimizden en son bıraktığımız tasarım objesi: Cep telefonlarımız... Kendimize soruyoruz; acaba modern insanın hayatında yaşadığı en samimi ilişki, her daim özel dünyasına bir kapı açan ve kendi kabuğuna çekilmesini izin veren cep telefonuyla mı?

 

"Dünyada 8 milyar cep telefonu var. Yani insanlardan fazla!" diye sitem ediyor 3. İstanbul Tasarım Bienali küratörleri Beatriz Colomina ve Mark Wigley.

 

Galata Rum İlköğretim Okulu'nun çatı katına çıkan merdivenleri tırmanırken duvarla aynı boyutta bir fotoğraf sizi karşılıyor. Gün batımında çekilmiş. Ufukta sarı, turuncu, mor ışıklar üst üste oturmuş. Karenin solunda ayın silueti var. 6 kişi olmasına rağmen, sadece bir kadının ve kaşları çatık bir adamın suratları seçiliyor, ellerinde tuttukları cep telefonundan yansıyan ışık sayesinde... Öğreniyoruz ki, Türkiye'den Kos Adası’na varır varmaz cep telefonlarına bakan mültecilerin bir fotoğrafına bakıyoruz.

 

Çatı katı, 1983'te keşfedildiğinden bu yana insan biyolojisi ve zihniyetini yeniden tasarlayan cep telefonu adını verdiğimiz icat, yani "tasarım" ve "insan" arasındaki ilişki üzerine. Madridli mimar Andrés Jaque ve the Office for Political Innovation ile beraber düşünülmüş "Homo Cellular" enstalasyonu, kendini selfie kraliçesi ilan eden Amerikalı magazin yıldızı Kim Kardashian'ın selfieleri, Vice haber ajansının cep telefonlarının nasıl hack edildiğini anlattığı bir video ve dünyada kaç tane "Homo Cellular"ın olduğunu gösteren sayaç gibi parçalardan oluşuyor.

 

Aynı ekip, Alt Bomonti sergi alanında kurdukları "2 Saniyede Tasarım" isimli çalışmalarında, 21. yüzyılın belki de en önemli tasarımlarından biri olan ve 2000 yılından önce var olmayan, sosyal medya konseptini mercek altına alıyor. Bir sosyal medya kapsülüne girmiş gibi hissettiren odanın iki duvarı, ortasına yerleştirilen bembeyaz masanın yüzeyi ve çatısı, 2 saniyede bir değişen imaj karmaşasında sosyal medya ağının gelişimini görselleştiriyor. "Avatarım benden çok benim gibi mi?" ve benzeri sorulara ışık tutan ekranlar, bu çağın içine doğanların elektronik dünyayı doğal, vücutlarını, yaşadıkları şehirleri ve sosyal yaşama alanlarını ise doğal olmayan ortamlar olarak tanımladığını iddia ediyor. "Sosyal medya sadece dijital ortamlarımızı değil, dilimizi, şehirlerimizi, ortak yaşamımızın mimarisine yön veriyor" diye açıklayan Princenton Üniversitesi Mimarlık Fakültesi profesörü Colomina'nın projesi, sosyal medya üzerine yapılan en kapsamlı arşiv çalışmalardan biri.

 

Alt Bomonti'nin girişinde yer alan İstanbul merkezli PATTU Mimarlık tarafından hazırlanan "Düş Nesneleri", sarı fonlar üzerine oturtulmuş, tarih boyunca var olan ya da var olduğu düşünülen aletlerin parçalarına ait değişik taşlardan oluşuyor. Yerleştirmenin sol tarafında ise çalışmanın özünü anlatan, İrlandalı yazar George Bernard Shaw'dan bir alıntı var: "Hiç olmamış şeyler düşlüyorum; sonra da 'neden olmasın?' diyorum". Bu fikirden yola çıkarak, "düşünceyi dışsallaştırmanın insana özgü bir özellik olduğunu" belirten PATTU Mimarlık'ın kurucu ortaklarından Cem Kozar şu soruyu soruyor: "1,5 milyon yıl önce dünyada daha lisan ya da bir dil oluşmadan önce el baltası vardı. Etrafımızdaki her şey insan eseri. O zaman ortalama 10 sene önce hayatımıza giren cep telefonları bizi ne kadar himayesi altına aldı?"

 

"Biz İnsan Mıyız?" sorusuna cevap arayan 3. İstanbul Tasarım Bienali, tarih tabakaları üzerinde büyümeye devam eden İstanbul'un karmaşık ruh halini yansıtan katmanlı arkeolojik bir proje. Eğitimci duruşlarından olsa gerek, "bienal" konseptini bir tartışma çağrısı olarak kabul eden küratörler, "tasarım" ve "insan" arasındaki ilişkiyi anlamlandırmaya çalışırken, kışkırtıcı ve yenilikçi bir bienale imza atıyor.

 

Sonuç olarak İstanbul Tasarım Bienali çağdaş sanat çevrelerinde alışkın olduğumuz, izole edici "çalışmadan gelmesin" tavrının yerine geniş açılı, kapsayıcı ve samimi bir ortam sunuyor. İstanbul'un ihtiyaç duyduğu bu ferahlatıcı ruh hali, izleyicileri her adımda içinde bulunduğumuz çağın problemleri üzerinde düşünmeye sevk ediyor ve soru sormaları için bir temel sunuyor. "Tasarım tekrar tasarlanmalı" ama nasıl?

#3. İstanbul Tasarım Bienali #Beatriz Colomina #Mark Wigley #tasarım bienali #Biz İnsan Mıyız? #Homo Cellular #İKSV #VitrA #konuk editör


Sayfanın Başına Dön