BİR KENT HANGİ GÖRSELLER İLE TEMSİL EDİLEBİLİR?
BİR KENT HANGİ GÖRSELLER İLE TEMSİL EDİLEBİLİR?
BİR KENT HANGİ GÖRSELLER İLE TEMSİL EDİLEBİLİR?
BİR KENT HANGİ GÖRSELLER İLE TEMSİL EDİLEBİLİR?
BİR KENT HANGİ GÖRSELLER İLE TEMSİL EDİLEBİLİR?
BİR KENT HANGİ GÖRSELLER İLE TEMSİL EDİLEBİLİR?
BİR KENT HANGİ GÖRSELLER İLE TEMSİL EDİLEBİLİR?
BİR KENT HANGİ GÖRSELLER İLE TEMSİL EDİLEBİLİR?

BİR KENT HANGİ GÖRSELLER İLE TEMSİL EDİLEBİLİR?

MİMARİ   12.06.2021

Bükreş Üniversitesi’ndeki doktora çalışmasında Avrupa Birliği Kültür Başkenti programını görsel iletişim tasarımı açısından inceleyen Cosmin Marinescu’yla, programa dahil edilen kentler için kullanılan tanıtım görsellerine dair sohbet ettik. Aynı zamanda Romanya Kültür Bakanlığı’nda iletişim ve basın danışmanlığı görevini yürüten Marinescu, araştırmasında “standart” ve “uluslara özgü” görseller gibi bir kavramsal ayrım benimsiyor, kültür başkentlerinin görsel iletişim stratejilerinin Avrupa Birliği’nin temel değerleriyle örtüşecek şekilde standart görsellerle şekillendiğini belirtiyor.

Kendisinin röportaj boyunca Avrupa Birliği ve değerleri konusunda belki konumunun da getirisiyle fazla umutlu bir manzara çizdiğini düşünmek mümkün, ancak Marinescu’nun araştırması görsel iletişim tasarımının bize kentlerle ilgili algıya dair ne söyleyebileceğine ilişkin ilginç tartışmalar ortaya atması bakımından oldukça değerli. 2010’da Avrupa Kültür Başkenti olan İstanbul’un bu doğrultuda nasıl kullanıldığı ise ileride incelenebilecek bir diğer örnek vaka olarak karşımızda duruyor.

Kentlerin tanıtımında kullanılan fotoğraflar için standart ve uluslara özgü unsurlar ayrımını nasıl yapıyorsun?

Araştırmama Avrupa Kültür Başkenti (AKB) programında, birliktelik ya da “farklılıkta birlik” fikirlerine dayalı bir sembolik kimlik oluşturmaya odaklanan bir süreç, yani bir tür standartlaştırma trendi olduğunu gözlemleyerek başladım. AKB’lerin görsel iletişiminde iki farklı trend gözlemledim: Dikkat çeken kültürel özelliklerin öne çıkarılması ve standartlaştırma. Örnek vaka olarak Matera ve Filibe (2019’un AKB’leri) ile Valetta ve Leeuwarden (2018’in AKB’leri) için kullanılan görselleri ele aldım. Bu görsel analizi yapmak için de çoklu modalite ve toplumsal göstergebilim çalışmalarından esinlenen bir kodlama sistemi oluşturdum. Bu sistem sayesinde bugüne dek incelediğim 400 fotoğraftaki standart ve uluslara özgü dikkat çeken unsurları ayırt edebildim. Göz önüne aldığım standart unsurlar insanlar (erkekler, kadınlar, çocuklar, yaşlılar), mekânlar (benzer mimari ve kentsel mekânlar, stüdyo fotoğrafları), standart giysiler ve nesneler, fotoğrafta ilgili ulusun renklerine yer verilmemesiydi. Uluslara özgü unsurlar için ise kenti temsil edebilecek kişileri, ulusal ve tarihi kıyafetleri, nesneleri, mimariyi ve mekânları göz önüne aldım. Her unsuru ayrı ayrı inceleyemiyor, analizi diğer unsurlarla bağlantıları, örneğin fotoğrafların çekilme ya da düzenlenme tarzı (renkler, çerçeveleme, katılımcıların eylemleri ve fotoğraftaki diğer unsurlarla ilişkileri) üzerinden yapabiliyordum. Unsurların bu anlamlarını incelerken karşıma iki tip fotoğraf çıktı: Standart fotoğraflar (bağlamdan koparılmış konsept fotoğraflar) ve belirli bir zamana ve mekâna ait fotoğraflar (belirli bir kentin belirli bir fotoğrafı).

"Farklılıkta birlik" fikri Avrupa Kültür Başkenti programı kapsamında kullanılan görsellerin tasarımına nasıl yansıyor?

Avrupa Kültür Başkenti (AKB) programı Avrupalılığı ve bu tanım altında ortak değerleri paylaşan insanları birleştiren farklı kültürleri kutluyor. Avrupa Kültür Başkenti programının rolü Avrupa kültürlerinin zenginliğine ve eşsizliğine odaklanarak Avrupa vatandaşlarını bir araya getirmek, böylelikle tarihe ve ortak değerlere olan farkındalığı artırmak. Ben bu farklılıkta birlik kavramının Avrupa Birliği’nin tüm programları tarafından aşılandığını düşünüyorum. Bu mottodan bahsederken AB, Avrupalıların barışı ve refahı geliştirmek için bir araya geldiğini, Avrupa kıtasının farklı kültürlerine, geleneklerine ve dillerine açık olmayı kabul ettiklerini belirtiyor. Avrupa Kültür Başkenti programının resmi belgelerine göre birlik, kaynağını kültürden alıyor. Kültürel çeşitlilik bu birliği, katılan kentlerin uzun vadeli gelişimiyle birlikte sağlayabilir. Kentler böylelikle yeniden doğuyor, yeni altyapılara, daha yüksek bir uluslararası profile kavuşuyor, turizm artıyor, kentlilerin gözündeki algı gelişiyor. Kültürel tanıtımı öne çıkaran bu programda insanların kültür aracılığıyla, yurttaşlarla devletler arasındaki ortaklık fikriyle birbirlerine yaklaştığına inanıyorum. Bu kavram her kentteki Avrupa Kültür Başkenti projesini geliştirmekte aktif rol oynayan topluluklar arasında yakın ilişkilerin kurulması anlamına da gelebilir. Öte yandan benim çalışmam için farklılıkta birlik aynı zamanda kent imgesinin yerel merciler, Avrupa başkentlerinde yaşayan vatandaşlar ve turistlerin bakış açısından ortaklaşa yaratılması anlamına geliyor. Dolayısıyla farklı farklı kent imgeleri var, biri resmi web sitesindeyken bir diğeri sosyal medyada ya da sokaklarda karşımıza çıkabiliyor.

Araştırma yönteminden biraz daha bahsedebilir misin?

Araştırmaya içerik analiziyle başladım. İçerik analizi 2018 ve 2019’daki Avrupa Kültür başkentlerinin görsel söylemini iki ayrı seviyede incelememi sağlıyor: 1) Yetkililer tarafından kullanılan tanıtım görsellerine odaklanan yukarıdan aşağıya inceleme, 2) Turistlerin ya da kent sakinlerinin Instagram paylaşımlarına odaklanan aşağıdan yukarıya inceleme. Bu araştırmanın verileri, 800 adet (her kent için toplam 200; resmi web sitesinden 100, Instagram’dan 100 görsel) rastgele seçilen görsele dayanıyor. Nicel verilerin analizini QDA Miner 5 adlı bir yazılım kullanarak yapıyorum.

Nitel araştırma yöntemi olarak ise mülakatlar yapıyorum, kentin görsel kimliğini oluşturmaktan sorumlu temsilcilerle görüşüyorum. Bu mülakatların temel amacı her bir kentin iletişim kampanyasının nasıl oluşturulduğunu tespit etmek. İletişim kampanyalarının ardındaki mantığı anlarsak, görsel iletişimde hangi unsurların öne çıkarılıp hangilerinin bastırıldığını da keşfedebiliriz.

Kullanılan “makbul görselleri” değerlendirdiğinde, kentler arasında nasıl benzerlikler ve farklara rastlıyorsun?

AKB Avrupa Birliği’nin himayesi altında olduğu için, kentler kendi tanıtımlarını yapsalar da bahsi geçen dört örneğin tanıtımında farklılıktan çok benzerlikler dikkat çekiyor. Program kültür tanıtımıyla ilgili olduğu için kentler, onları diğerlerinden ayıran özelliklerden çok kültürel hayatları öne çıkarmak istiyormuş gibi görünüyor. Araştırmamda şimdiye dek programdaki başkentlerin iletişim çalışmalarında farklılığı öne çıkaran unsurlardansa standart unsurları tercih ettiklerini, zamansızlığa, dikkat çekmeyen yöntemlere, bağlamdan kopartılmış görsellere, modellere ve ortamlara odaklandıklarını gördüm. Böylelikle stok görsel sitelerinden alınmış gibi daha sembolik ve kavramsal fotoğraflar ortaya çıkıyor. Bunun da kültürlerarası iletişimi kolaylaştırdığı, dil bariyerlerini yok ettiğini, bakanlara bir tür aşinalık hissi verdiği söylenebilir. AKB’lerin tanıtımını yapanlar canlı kültürel hayatı, performans sanatlarından müziğe ve sokak sanatlarına dek sanatın tüm formlarını, ayrıca zanaati ve sanatsal performansların gerçekleştiği sahneleri gösteren makbul görsellere yer vermek istiyor. Özellikli görselleri azaltarak AKB kentleri bireyleri, dünyanın neresinde olurlarsa olsunlar fotoğraflarda kendilerini tespit etmeye davet ediyor. Böylelikle fotoğraflara bakanlar için kentte düzenlenen kültürel etkinlik programını keşfediyormuş hissi uyandırmaya çalışıyorlar. Aynı zamanda bu standart unsurlar Avrupa Birliği’nin çeşitlilik, birliktelik, birlik gibi değerlerinin iletişimini yapan tekrara dayalı semboller kullanıyor. Kentler bu kavramları doğrudan almış ve görsellere çevirmiş gibi görünüyor: Birlikte vakit geçiren gençler, kamusal alanlarda oynayan çocuklar, gülümseyen yaşlılar, yeni ufuklara doğru bakan kâşif ruhlu bireyler… Kentlerin kullandığı fotoğrafların büyük çoğunluğu fiziksel mekânlardan çok turistik aktivitelere ve tarihsel bağlam aracılığıyla ön plana çıkan ruh hâllerine, hislere, deneyimlere odaklanıyor. Araştırmamda şu ana dek Avrupa Kültür Başkenti programına Avrupa Birliği’nden bir sembolik ve çağrımsal unsurlar aurasının miras kaldığını söyleyebilirim.

Bahsettiğin yukarıdan aşağıya uygulanan iletişim ve tasarım stratejileri arasında kentlerin özel yönlerinin kaybolma riski yok mu?

Bence Avrupa Kültür Başkenti programı özelindeki yukarıdan aşağıya uygulanan stratejiler, aşağıdan yukarı uygulananlarla yakın ilişkili. Öncelikle yurttaşlar hem kentin görsellerini ve görsel kimliklerini hem de kültürel etkinlik programlarını oluşturma sürecine dahil ediliyor. Nitekim genel olarak kente özgü kültürel unsurlara değil standart kültürel etkinliklere ya da deneyimlere odaklanmaya dönük bir eğilim var. Henüz araştırmamın yarısındayım, uygulanan stratejilerin kentlerin özgün yapılarını korumaya yetmediği gibi anlaşılacak bir şey söylemek istemem.

 

Röportaj: Can Koçak

#CosminMarinescu #AvrupaBirliği #KültürBaşkenti


Sayfanın Başına Dön