EVDE ÇALIŞIRKEN MUTLU OLMAK MÜMKÜN MÜ?
EVDE ÇALIŞIRKEN MUTLU OLMAK MÜMKÜN MÜ?
EVDE ÇALIŞIRKEN MUTLU OLMAK MÜMKÜN MÜ?
EVDE ÇALIŞIRKEN MUTLU OLMAK MÜMKÜN MÜ?
EVDE ÇALIŞIRKEN MUTLU OLMAK MÜMKÜN MÜ?
EVDE ÇALIŞIRKEN MUTLU OLMAK MÜMKÜN MÜ?

EVDE ÇALIŞIRKEN MUTLU OLMAK MÜMKÜN MÜ?

MİMARİ   30.05.2021

Aşı tedarikiyle ilgili gelişmelerin hızlanmasıyla birlikte dünyanın pek çok ülkesinde COVID-19’un olmadığı bir dünyaya dair hayaller yavaş yavaş gerçeğe dönüşmeye başladı. Öte yandan geçen yılla birlikte yaygınlaşan evden çalışma uygulamaları pandemiden sonra da devam edecek gibi görünüyor. Örneğin Birleşik Krallık’ta ofisler yavaş yavaş açılmaya başladıysa da fiziksel mevcudiyetin zorunlu olmadığı pek çok iş için verilen ilanlar, uzaktan çalışmanın mümkün olduğu vurgusuyla yayımlanıyor. BBC Culture yazarı Clare Dowdy dünyanın farklı yerlerinde yaşayan tasarım ve mimarlarla oluşturdukları ya da uyarladıkları çalışma alanları üzerine sohbet etti, biz de onun sunduğu örnekler içinden bir seçki yaptık. Nitekim mimar Richard Parr’a göre iş ve evin iç içe geçtiği bu zamanları lehimize çevirmek de mümkündü: "Geçtiğimiz yılın olayı idare etmekti, artık doğru dürüst bir mekân inşa etme zamanı geldi."

Parr kendi çalışma düzeninin temellerini, 15 yıl önce Birleşik Krallık’ın Cotswolds adlı kasabasında satın aldığı samanlığı, inek ahırını, sağmal ahırı ve boğa ağılını bir araya getirerek attığını belirtiyor. "Ofisinin" konumundan ve iş için yolculuk etme mecburiyeti olmamasından memnun, aile ile iş hayatının birbirine karışmasını ve klostrofobik hissiyatı ise pek sevmiyor. Tavsiyesi bu tür kendin-yap ofis ortamlarını tasarlarken evin artakalan tüm malzemelerini kullanma hırsına kapılmamak ve uygun çalışma araçlarını belirlemek. Kendisi de tasarladığı büyük cam masayla bu önerisini doğrudan uygulamış gibi görünüyor.

Parr gibileri minimalliği tercih ederken Beyrut merkezli sanat ve tasarım stüdyosu 200Grs’in kurucuları Rana Haddad ve Pascal Hachem için tam tersi söz konusu. Onlar her gün sabah 9’dan akşam 11’e dek kaldıklarını söyledikleri ofislerini bir yaşam alanı olarak tasarlamış, atölyelerini eve çevirerek bitkilerle, mezatlardan aldıkları eski mobilyalarla, bit pazarından aldıkları eşyalarla doldurmuş. Bu da bize hem en verimli çalışma ortamlarının minimal bir tasarıma sahip olması gerekmediğini, hem de eve çalışma hayatının unsurlarını katmak yerine işyerine evin unsurlarını katmanın da işleyebileceğini kanıtlıyor.

Üçüncü ve son örnek ise Sapporo kentinin yakınlarındaki Hokkaido adasında birbiriyle hem ayrık hem de kesişen yapılar inşa eden Japon mimar Makoto Suzuki. Ahşap kaplı bu yapılarda Sapporo’nun çalışma alanının yanı sıra eşinin ofisi, babasının hafta sonları kullandığı bir ev ve heykeltıraş Takenobu Igarashi’nin stüdyosu yer alıyor. Suzuki’nin tasarımı ortak alanların yanı sıra yandaki odaları inceleme imkânı sunan ufak pencereler barındırıyor, böylelikle herkesin farklı ihtiyaçları gözeterek üretilen, biraz ortaklık biraz mahremiyet barındıran, hem birbirinden bağımsız hem de iç içe geçmiş çalışma ve yaşam alanları ortaya çıkıyor.

Dediğimiz gibi, "normalleşme" ne zaman gelirse gelsin, uzaktan çalışma modelleri bir süre daha devam edecek gibi görünüyor. Dolayısıyla belki de buna alışmaya, "idare etme" döneminin ardından geçilen "inşa etme" dönemine ayak uydurmaya çalışmak en doğrusu. Tabii işi mekânları tasarlamak olanlar, bu konuda biraz daha avantajlı olabilir.

Kaynak: BBC Culture

- Can Koçak

#Covid-19 #BBC #ClareDowdy #RichardParr #çalışma alanı


Sayfanın Başına Dön