HİÇ BİTMEYEN BİR SERÜVEN: GÜL GÜVEN
HİÇ BİTMEYEN BİR SERÜVEN: GÜL GÜVEN

HİÇ BİTMEYEN BİR SERÜVEN: GÜL GÜVEN

MİMARİ   10.10.2020

İstanbul ve Ankara ofislerinde yıllardır ürettiği projeleri ile bol ödüllü VEN Mimarlık’ın kurucusu Gül Güven’e, VEN’in hikâyesini, kendisini ve “hiç bitmeyen bir serüven” olarak gördüğü mimarlığı sorduk. 

İstanbul'daki öğrencilik yıllarınızın ardından Ankara'da eğitiminize devam ederek, bu süreçte kendi ofisinizi açmışsınız. Hem yeni bir şehirde, hem de öğrenci iken ofis açmanın, epey radikal bir karar olduğu söylenebilir. Bu sizin için nasıl bir deneyim oldu?

Ofisimin kuruluşu yüksek lisans sürecine, tez dönemime, rastlar. Proje ofisi açmak için erken bir tarihti gerçekten... Mimari çalışmaların içine bir an önce girme hevesi ile, küçük bir proje teklifi karşısında, çok tasarlanmamış hızlı bir karardı diyebilirim. Yeni mezun arkadaşlara tavsiye edeceğim bir yol değil, önce mimarlık ofislerinde deneyime yatırım yapmalarını öneririm. Ayrıca projeler artık ekipler ile üretiliyor, öncelikle tasarım ve uygulama süreci başka ofislerde belirli bir süre deneyimlenmeli, ekipler içinde yer alınmalı kanaatindeyim.

Kendi adıma hem eğitim sürecimin devam etmesi ve yeni bir şehirde yaşamanın hem de deneyimsizliğimin sonuna kadar zorluklarını yaşadım. Bu nedenle daha çok çalıştım, pazar günleri dahil hayatımı ofiste geçirirdim.

VEN Mimarlık bugün hem Ankara, hem de İstanbul ofislerinde çalışıyor. İki ofisin birlikte nasıl bir işleyişi var? Sizce Ankara'da ve İstanbul'da çalışmanın nasıl ayrımları var?

VEN'in geçen süre zarfında bir çalışma kültürü oluştu, bu da işleyiş ve davranış birliğini oluşturuyor. Her iki ofiste ekipler bu oluşum içinde hareket ediyor. Günümüzde kullandığımız teknoloji alt yapısı sayesinde, ofisler, aynı projeyi birlikte yürütebilme pratiğine de sahipler. Ekip oluşumu önemli, günümüzde projeler bireyden çok yetkin ekipler tarafından şekillendiriliyor.

Proje süreçlerinde görevlendirmeleri yeteneklerine/ birikimlerine göre şekillendiğinden bazen Ankara'da yapılacak yatırımı İstanbul ofis, İstanbul'dakini ise Ankara ofis ekibi yönetebiliyor. İnternet ortamında her iki ofisin birbirleriyle paylaşımları çok güçlü olduğu gibi bu iki ofis arasında ekip üyeleri birbirlerine sık sık ziyaretler de gerçekleştiriyor. Ankara ve İstanbul da çalışmanın en büyük ayrımı karar süreçlerinin hızı olarak görüyorum. İstanbul'da kararlar hızlı alınıyor, Ankara'da oldukça yavaş.

Konutlardan adalet saraylarına, restorasyonlardan ofislere çok çeşitli işlevlerde ve oldukça fazla sayıda projeniz var. En keyif aldığınız projeler, sizin için hangileri, neden?

Nitelikli işveren ile buluşulan projeler en keyifli projeler oluyor. Ne kadar iyi mimar olursanız olun iyi işveren olmadan iyi yapı olmaz. Aslında proje süreci her işte keyif alarak ilerliyor, ancak ya yapım aşamasında keyif kaçıyor veya yapım aşamasını da geçiyorsunuz, bu seferde bina hatalı işletme kararları ile müdahalelere uğrayıp bizi daha çok üzebiliyor.

2010 - 2011 yıllarında Tripoli ofisimizde yaşadığımız proje süreçleri keyifliydi.  Mimarın liderliğinin işverence koşulsuz kabulünün mutluluğunu yaşama fırsatı verdi. Güncel projelerimizden biride Ankara'da yapımı devam eden yedi bahçe projesi, kontrolü elimizden kaybetmediğimiz bir proje oldu, iyi sonuçlanacağını düşünüyorum.

Mersin ve Kayseri Adalet Sarayları, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, MEB Eğitim Kampüsleri gibi çok sayıdaki kamu yapılarınız dikkat çekiyor. Ulaştırma Bakanlığı Merkez Binası projeniz, 2014 yılında hem Chicago Athenaeum'dan "Green Good Design", hem de International Property Awards'tan "Highly Recommended" ödülü aldı. Türkiye'de kamu binaları tasarlamak ve yapmak üzerine ne söyleyebilirsiniz?

Yapı üretimi ve inşaat yatırımları uzun vadelidir. Bu nedenle projeler, sürdürülebilirlik ilkeleri göz önüne alınarak, profesyonel bir şekilde gerçekleştirilmelidir. Kamunun mimarlığa verdiği değer ile ülkesinde liderlik yapması önemlidir. Buna erken cumhuriyet döneminde mimariye verilen değer ve Ankara’da yansımalarını da örnek oarak gösterebilirim. Kamu binaları tasarlayan bir mimar olarak birinci sıkıntı olarak oldukça prestijli yapılar olmasına karşın, projenin uygulama sürecinde, müellif mimardan kontrollük hizmetinin alınmaması ve bu yol ile mimarın tümüyle sürecin dışına atılması büyük bir problemdir. Hayal ettiğimiz mekanlar uygulama aşamasında değişmekte ve mimarın üzüntüsünü artırmaktadır. İkinci ve absürt sıkıntı ise günümüzün idarecilerinin ülkemizde kamu yapılarında arzu ettikleri kimliği belirleyici, oryantalist biçimler için zorlayıcı baskılarıdır. Bu baskı nedeni ile kamu yapılarını projelendirmek epey zorlaşmakta. Ek olarak doğru imalatlar için ön görülen bütçelerin son derece düşük olmasını da problem olarak söyleyebilirim.

Soruda adı geçen projelerimden Kayseri Adalet Sarayının 2- 3 yıl önce inşaatı tamamlandı. O dönemde idarenin kendi kontrolünün verdiği karar ile 60,000 m2'lik yapının şeffaf cepheleri lacivert cam giydirme cepheye dönüştürüldü. Yine uluslararası birçok ödül alan Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı binamız ise maliyetin yüksek bulunması sebebi ile yatırım bütçesinin yükseltilmesini beklemekte.

Kadın mimar olmak üzerine, Türkiye'de öğrencilik yıllarından itibaren ofis sahibi bir kadın olarak ne söyleyebilirsiniz? The Architectural Review'un 2016 yılı Women in Architecture araştırmasına göre, katılımcı kadınların %72'si cinsiyetlerinden ötürü kariyerlerinde negatif ayrımcılığa ve istismara uğradıklarını belirtiyor, %67'si inşaat sektörünün, kadın mimar otoritesini hâlen tamamı ile kabullenmediğini söylüyor, %35 ila %60'ı, kadınların mimarlık disiplininde iyi bir iş-hayat dengesine sahip olmadığını düşünüyor.

Kadınların cinsiyetlerinden ötürü istismara uğradığına katılıyorum. Ancak cinsiyetten ötürü mimar olarak kariyerimde farklılaştırıldığımı hissetmedim.

Güncel mimarlık ve tasarım sahnesinden kimi takip edersiniz?

Başarılı kadın mimar olmanın ötesinde, en önemli ve yetenekli mimarlardan biri olarak iz bırakan Zaha Hadid'i bu soruda anmadan geçemeyeceğim. 

Deneysel ve farklı projeleriyle Rem Koolhaas takip ettiğim mimardır. Ayrıca mimarlık alanında nitelikli ürün veren, adlarını sayamayacağım kadar çok mimar var. İnternet, basılı medya ve seyahatlerde birçoğunun yapılarını inceliyor ve takdir ediyorum.

Bugünlerde ne üzerine çalışıyorsunuz, VEN'in yakın geleceğine dair fikirleriniz nedir?

Fransız Kültür Merkezinin iç ve dış alanlarının yeniden düzenlenmesi üzerine çalışmaktayız, Ankara'da bir karma yapı projemiz var. Ayrıca yapımı süren ve kontrollüğümüzün devam ettiği Beyler Ofis Binası ve Yedi Bahçe projelerimizi söyleyebiliriz. Mimarlık benim için hiç bitmeyen bir serüven… Geleceğe dair isteğim ise uluslararası platformda daha çok proje serüveni yaşamak.

 

XOXO The Mag izniyle yayınlanmıştır. 

Tarih/Sayı: XOXO The Mag Sonbahar/Kış 2016-2017

 

#VEN #GülGüven #mimarlık #röportaj


Sayfanın Başına Dön