MARKALARIN SEVGİLİSİ: PIERRE OLISSONI
MARKALARIN SEVGİLİSİ: PIERRE OLISSONI

MARKALARIN SEVGİLİSİ: PIERRE OLISSONI

MİMARİ   15.11.2020

Piero Lissoni, tartışmasız, İtalya'dan çıkma en yetenekli, üretken ve çok yönlü tasarımcılardan biri. Kariyerini 1978 yılında yeni mezun bir mimar olarak Milano’da ateşleyen Lissoni, 80’li yıllarda kurduğu Lissoni Associati firmasıyla tekneden otele, mutfaktan banyoya, mobilyadan aydınlatmaya, dolayısıyla akla gelen her ürüne ve alana dokundu. Aynı zamanda, sanat yönetimi, kurumsal kimlik, logo ve ambalaj tasarımı üzerine de hayli tecrübe sahibi olduğunun da altını çizelim. İş konusunda hayli çapkın oluşu dünyaca ünlü pek çok markayla isminin aynı anda anılmasından, anılmaya da devam edişinden... Zengin müşteri portföyünde Alessi, Cappellini, Knoll International, Kartell, Boffi, Fritz Hansen, Poltrona Frau, Benetton, ve Elie Tahari gibi marka ve isimlerin yer aldığı Lissoni bu markalardan bazılarının genel merkez yapılarına da imza attı. Harbiye’deki Bentley Hotel ve Suadiye’deki Benetton’un aralarında bulunduğu İstanbul merkezli projeleriyle de dikkat çeken bu tasarım duayeni ile projeleri, tasarım anlayışı ve İstanbul üzerine hızlıca söyleştik.

Dikkat çekici bir şekilde, neredeyse tüm çalışmalarınız müşteri projeleri üzerine yoğunlaşıyor. Bu bağlamda, tasarımcı-müşteri ilişkisinde en önemli faktörler nedir?

Ben önce müşteri, sonra proje seçmenin önemli olduğuna inanıyorum ve genel başarının da anahtarının bu yaklaşımda saklı olduğuna kaniyim. Sonuçta müşterilerimle projelerimiz sıkı bir iletişim üzerine kurulu, ayrıca onların ihtiyaçlarını bir objeye ya da alana dönüştürüyorum. Elbette bunu yaparken her şeyi kendi vizyon ve stil süzgecimden geçiriyorum. Bu benim orijinalliğimden ya da onların beklentilerinin niteliğinden kaynaklanmıyor, haliyle bunun sebebi, en iyi sonucu elde etmek için ortak bir araştırma süreci içinde olmamızdan.

O zaman, bu açıklanızdan yola çıkarsak, bugüne kadar imza attığınız işleri göz önünde bulundurarak, sunmakta olduğunuz yaşam tarzını kısaca nasıl tanımlarsınız?

Projelerim belirgin ve radikal tercihlerin birer sonucu, hepsinin özünde sadelikteki güç var. Yani, işin aslı, mimari anlamda, tarzım güncel materyallerin tüm gereksiz dekoratif detaylamalardan arındırılması üzerine kurulu. İstanbul’u sık sık ziyaret ediyorsunuz.

Tasarım ve mimari açısından burada sizi en çok ne etkiliyor?

Gözlemlerim beni yanıltmaz, ve bana İstanbul’un süreğen bir dönüşüm kenti olduğunu söylüyorlar. Odak noktası her daim gelecek olan bir şehir ve bu odaklanmanın sonuçları da kendilerini bir dizi etkileyici ve inovatif tasarım üzerinden açığa çıkarıyor. İstanbul’daki projelerinizden biri Suadiye’deki Benetton mağazasıydı.

Bu proje, markanın yeni global tasarım stratejisi çerçevesinde gerçekleştirilen bir dizi mağaza yenileme çalışmasının ilk halkasıydı. Bize biraz bu değişimden ve taşıdığı mesajdan bahsedebilir misiniz?

Kendimi sürekli olarak değişen bir kentin içinde hayal ettim ve neredeyse tamamlanmamış bir bina görüntüsü ortaya koyma yolunda çalıştım. Sekiz katlı yapı, birbiri üzerine düzensiz bir biçimde yerleştirilmiş, tamamen camdan hazırlanmış zemin katın üzerinde yüzüyormuş izlenimi bırakan, dinamik bir görünüme sahip. Kafamdaki imge bir ışık kütlesi üzerine yerleşmiş, sağa sola sürüklenip duran konteynerlerdi. Üç katı kot altında kalan bu sekiz katlı yapıyı ekranlardan oluşan bir enstelasyon olarak tasarladım. Bu ekranlar mekanın kendi hareket halindeki görünümünü dış cepheye yansıtıyor. Yani bir nevi ışıldayan, değişken bir kule; şehrin gözlemlediği ve karşılığında gözlemlendiği düzensiz bir ekran yığını. 

Bu arada, İstanbul ilk tasarım bienalini gerçekleştiriyor. Dışarıdan bakan biri olarak Türkiye’deki tasarım kültürü ve faaliyetlerinde son dönemde gözlenen yükselişi nasıl yorumluyorsunuz?

İstanbul canlı bir mimarinin ve iş dünyasında inovasyonun simgesi haline geliyor. Türkiye’nin İstanbul’u merkezine alan tasarımsal atılımını ilginç ve özel kılan unsurlar arasında küresel ekonomik gerilemenin büyük rolü olduğunu düşünüyorum. Zira bu, iyimser bakış açılarının ve geleceğe yatırım yapma arzusunun dışa vurumu niteliğinde.

Bizzat tasarlamış olmayı istediğiniz bir tasarım klasiği var mı?

Spesifik bir tasarım işinden bahsedemem, ancak, modern klasikler söz konusu olduğunda favori tasarımcılarım arasında Achille Castiglioni, Charles ve Ray Eames, Le Corbusier, Dieter Rams ve tabii ki Mies van der Rohe’yi sayabilirim. 

Gelecek projelerinizi nasıl bir yaklaşım şekillendirecek?

Bir yerin mevcut mimarisiyle yarış içine girmektense onunla birlikte hareket ederek nitelikli kentsel alanlar yaratmak istiyorum.

Bitirmeden, farklı ilgi alanlarına sahip tasarımcı adaylarına ne gibi tavsiyelerde bulunursunuz?

Malumunuz, bugünlerde herkes ekoloji ve çevre hakkında konuşuyor. Ancak daha önemlisi, daha iyi üretebilmek için daha az üretiyor olmak. Plastik de ahşap kadar ekolojik olabilen bir malzeme. Demek ki, mevzu sadece malzemenin ne olduğu değil, aynı zamanda o malzemenin de nasıl kullanıldığı. Benim tavsiyem, dürüst kalmaları, yenilikçi olmaları ve çevreye her zaman duyarlı olmaları. 

XOXO The Mag izniyle yayınlanmıştır. 

Tarih/Sayı: XOXO The Mag İlkbahar/Yaz 2013-2014

#PieroLissoni #İtalya #Mimari


Sayfanın Başına Dön