MİMARİ GİRİŞİMLER ÜSSÜ: JİMENEZ LAİ
MİMARİ GİRİŞİMLER ÜSSÜ: JİMENEZ LAİ
MİMARİ GİRİŞİMLER ÜSSÜ: JİMENEZ LAİ
MİMARİ GİRİŞİMLER ÜSSÜ: JİMENEZ LAİ
MİMARİ GİRİŞİMLER ÜSSÜ: JİMENEZ LAİ
MİMARİ GİRİŞİMLER ÜSSÜ: JİMENEZ LAİ

MİMARİ GİRİŞİMLER ÜSSÜ: JİMENEZ LAİ

MİMARİ   26.10.2020

Jimenez Lai’nin mimari girişimler üssü, Los Angeles merkezli Bureau Spectacular, diğer dünyalara dair spekülatif ve çokça absürt hikayelerini oyunbaz temsil, teori ve eleştiri deneyleriyle anlatıyor. Çizgi romanları yerleştirmeler, maketler ya da binalar halinde mimariye büründürüyor, kah MoMA’nın koleksiyonunda, kah Venedik Bienali’nde karşımıza çıkarıyor.

"Olağanüstü büronuzdan" biraz bahsedin. Genellikle önce grafik işler olarak ortaya çıkan senaryolarınız, sonraları inşa edilmiş strüktürler halinde fiziksel çevrede var ediliyor.

Çizgi roman projesi, alternatif gerçekliklere dair bir tahayyül mekanı olarak ortaya çıktı. Mimari hakkındaki çizgi romanlar ile çizgi romansı mimari arasında bir ayrım var. İlkinde, çizgi roman bir mecra olarak ele alınır ve önem taşıyan konu mimaridir. İkincisinde ise, mimari mecranın kendisidir ve hassasiyetlerini çizgi roman grafiklerinden ödünç alır. Bunların ikisi de, ilginç keşif yollarıdır ve şimdiye dek iki izin de üzerinde durduk.

İşlerinizde hikaye anlatımı/teori ile inşa etme/uygulama arasındaki etkileşimler dikkat çekici -mimari pratiklerde genellikle bunların biri, ya da diğeri göz ardı edilir.

Bizim için, mimarlık, kültürel bir çıktı. Hatta, kültürü belgeleyen, iletişimsel bir enstrüman. Bu yüzden de, mimarlığın retorik boyutunun özenli öğrencileri olarak kalmayı önemsiyoruz. Yalnızca inşa etmek yeterli değil; önemli olan, neden ve nasıl inşa ettiğimiz üzerinde düşünmek. Eğer ortada bir fikir olmazsa, mimarlık yalnızca ekonominin ve ergonominin en temel ihtiyaçları üzerinden şekillenir. Hem teoriyi, hem de pratiği birlikte ele almaya gayret ediyoruz; tasarladıklarımız hakkında anlamlı kararlar verebilmemizin yolu bu.

Politik aygıtlar olarak illüstrasyona ve çizgi romana nasıl yaklaşıyorsunuz?

Gazetecilikte eleştirel ve oyunbaz olabilmenin tek yolu, politik karikatür segmentindeki çizgi romanlar. Tasarlanmış bir yanıtı üretirken, içinde yaşadığımız gerçekliği belgelemek için çizimleri kullanıyoruz.

Hefner/Beuys House projenizin, Londra’daki Architecture Foundation’da gerçekleştirilmesi için gerekli tüm kaynağı Kickstarter üzerinden toplamıştınız. Bir müştereklik denemesi miydi bu? 

Kickstarter kampanyası için, içtenlikle özür diliyorum; böyle bir şey bir daha asla olmayacak. Başlangıç tasarımımızın uygulanabilmesi için yeterli fona sahip olabilmemizi dilerdim; fakat aldığımız toplumsal desteğe rağmen, başlangıçta yapmayı dilediğimiz şeyi uygulayamadık. Bize bu projede yardım eden herkese, bir kez daha, teşekkür ediyorum.

Proje, kamusal ve özel elementleriyle  bir 'toplum içinde yaşama çağdaş performansı' idi. Kendi deyişinizle, mimarinin temel orijinlerinden biri olarak domestisite üzerine araştırmanız, küratörü olduğunuz Township of Domestic Parts sergisi ile sürerek, 2014’teki Venedik Mimarlık Bienali Tayvan Pavyonu’nda karşımıza çıktı. Projenin sergilendiği mekanın da, “Esirler Sarayı” Palazzo delle Prigioni oluşu, ilginç bir tesadüf -ya da, öyle mi?

Evet, bu tamamen bir tesadüftü. Tayvan Pavyonu, bir gelenek olarak bu mekanın içinde yer alıyor. Fakat, bu tesadüfün, dünyanın geri kalanı tarafından tanınamamış bir ülkeyi, süslü bir hapishanenin içinde kilitliyor oluşu, ilginç.

"Mimarlar siyah giyer", ama kişisel tarzınız, en az Township of Domestic Parts’ın evleri kadar renkli.

O sıralar rengin algısı üzerine bir kavrayış geliştirmeye uğraşıyorduk. Rengin uygulanışı, üzerinde birçok mimarın çalıştığı, başlı başına bir konuşma konusu; bir renk olarak altın da, beyaz ya da siyah da buna dahil. Biz, renklerin doğru karışımını kavramaya çalışıyorduk; doğru karışım ile bir iyimserlik algısına ulaşmak istiyorduk.

İlham için kime, ya da neye bakarsınız?

Şu sıralar David Hockney, Bruce Nauman, Ed Ruscha, Luis Barragan, SO-IL, Andres Jaque…

Hefner/Beuys House projesi ile, 2012 yılında Architectural League Prize for Young Architects ödülünü kazandınız. Mimarlık alanında genç olmak, size ne ifade ediyor?

25, jimnastikte emekli olma yaşı. Mimarlıkta ise, 50 iseniz hala acemisiniz. Genç olmaktan yoruldum, ve bir çıkış yolu arıyorum.

Sizi, ilk defa 2011 yılında Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nin "Teori, Teori İçindir" temalı ARCHTHEO konferansında izlemiştim. Şehir üzerine gözlemlerinizi duyabilir miyiz?

İstanbul, katmanlara sahip bir şehir. Zaman, kültür, politika katmanlarını gerçekten de teker teker okuyabiliyorsunuz. İnsanlık tarihindeki en muhteşem anlardan bazıları ile, değişim arayan genç şehirlilerin yeni zeminlerini karşı karşıya getiren, kompozit bir mozaik. Arkadaşım Ishtiaq Rafiuddin ile, Rex Architects’in tasarladığı Vakko binasını görme fırsatım olmuştu. Metropolün doğusuna giden vapura binince, bu katmanlar hissi daha da belirginleşmişti. İki dünya arasında seyahat etmenin farkını duyumsamıştım. İçine yeni teknoloji ve hassasiyet aktarılmış, bir fon olarak zaman kapsülünü anlamaya başladığımı hissetmiştim. Doğu ile batının, eski ile yeninin bu karışımının, başka şehirlerde de var olduğunu söyleyenler çıkacaktır. Fakat, İstanbul bu durumun çok geniş bir örneği; ve yeni deneyleri sürdürebileceği hacme sahip.

Şu sıralar ne üzerinde çalışıyorsunuz, gelecekte ne göreceğiz?

Bina ölçeğindeki bir projeyi uygulama aşamasındayız. Çizimlerden, maketlerden ve yerleştirmelerden daha büyük kimi projeler geliştirmeye, önümüzdeki birkaç yıl da devam edeceğiz.  

XOXO The Mag izniyle yayınlanmıştır. 

XOXO The Mag İlkbahar/Yaz 2015-2016

#JimenezLai #mimarlık #röportaj


Sayfanın Başına Dön