MİMARİNİN POTANSİYELİ HAKKINDA
MİMARİNİN POTANSİYELİ HAKKINDA
MİMARİNİN POTANSİYELİ HAKKINDA
MİMARİNİN POTANSİYELİ HAKKINDA

MİMARİNİN POTANSİYELİ HAKKINDA

MİMARİ   24.11.2020

2009 yılında kurulduğundan beri geçen kısa sürede 14. Venedik Mimarlık Bienali ABD Pavyonu, 3.1 Phillip Lim Seul mağazası ve güncel olarak, Los Angeles LGBT Merkezi gibi projeleriyle çokça konuşulan Leong Leong, “genç” olana şüphe duyan mimarlık sahnesinde geçerli önyargıları kırıyor. Leong kardeşlerden Dominic'e, Chris ile hikayelerini, projelerini, “genç mimar” olmanın onlar için anlamlarını sorduk.

Yakınlarda, güzel bir haber aldık: Los Angeles LGBT Merkezi’nin Hollywood’daki kampüs yerleşkesini planlamak ve tasarlamak üzere seçildiniz.

Yeni Los Angeles LGBT Merkezi kampüsü için geliştirdiğimiz tasarım, LGBT topluluğunun şehir hayatı için farklı kuşakların bir araya geldiği yeni bir tipoloji öneriyor. LGBT Merkezi’ndeki farklı programların ve toplulukların her biri bağımsız formlara dağıtılmış olsa da, bu formların birlikteliği büyük ölçekte hem anıtsal, hem de domestik olan, kolektif bir mozaik oluşturuyor. Kampüs, yoksul gençler ve yaşlılar için bir çeşit sığınak olmanın yanı sıra, yerel topluluk ve Los Angeles’ın geri kalanı için bir arayüz niteliğinde. Statik, merkezi tek bir avlunun yerine, tasarlanan bir avlular ağı çeşitliliği, gözenekliliği, çoğulculuğu çağrıştırıyor. Bu avlular, merkezin kültürel-sosyal servisleri ile farklı yaş gruplarına hitap eden konut birimleri arasında hem tampon bölgeler oluşturuyor, hem de farklı aktiviteleri birbirine bağlıyor.

LGBT Merkezi’nden sözü açmışken, sosyal bir aygıt olarak mimarlık üzerine ne söyleyebilirsiniz?

Mimarlığın, yeni müştereklik biçimleri gerçekleştirmek için bir platform olduğuna inanıyoruz. Geçtiğimiz altı yıl süresince, mimarlığın sahip olduğu potansiyeli çok farklı ölçeklerde tecrübe ettik. Bu merkezde ise mimarlığın, gerçek potansiyelini; günlük yaşama dair algımızı, hissettirmeden değiştirebilme gücünü ve bize, önceden asla düşünemeyeceğimiz şekillerde yaşama, bir araya gelme ve birbirimizi destekleme özgürlüğü sunuşunu keşfettik.

Pratiğinizde, sıklıkla sanatçılarla, tasarımcılarla, “maker”larla işbirlikleri kuruyorsunuz. Son olarak, Miami Design District’teki City View Garage projenizde John Baldessari ile birlikte çalıştınız. Bu nasıl bir tecrübeydi?

Farklı disiplinlerle işbirlikleri kurmayı seviyoruz fakat City View Garage projesi vakasında, işverenin isteği üzerine her cephenin tasarımı, birbirinden bağımsız olarak gerçekleştirilmişti. Yine de, söyleyebiliriz ki, John Baldessari’nin büyük hayranlarıyız ve bu projede onunla birlikte yer almaktan büyük memnuniyet duyduk.

Başlangıca dönersek, Leong Leong nasıl ortaya çıktı?

Firmayı 2009 yılında, tam da ekonominin tepetaklak olduğu bir zamanda kurduk. Gerçekleştirdiğimiz birkaç proje, bize pratiklerimizi beraber uygulama fikri için ilham vermişti. Her şey öyle hızlı gelişti ki; başlangıç projelerimiz, bize başka kapılar açmaya devam etti. Şanslıydık ve kariyerimizin ilk adımlarında inşa edilmiş projeler gerçekleştirecek kararlılığa ve yoğunlaşmaya sahiptik. Bir şeyi yapmak için kendine güvenecek kadar çok, fakat daha önce yapılmamış olanı denemekten kaçınmayacak kadar az tecrübeye sahip olmak önemli.

İkiniz de, fazlasıyla genç olarak kabul ediliyorsunuz. Size göre, mimarlık alanında “genç” olmak ne anlama geliyor?

Bunu kim söylemiş ki? Mimarlık, statükoyla mücadele edebilecek gençlik iyimserliği ile, imkansızın gerçeğe dönüşebileceğine insanları inandıracak kusursuz yeterliğin eşsiz beraberliğini gerektiren bir disiplin. Mimarın paradoksu, aynı zamanda hem yaşlı, hem de genç olmak; yani yaş konusunda bir çeşit bukalemun olmak.

Mimarlık alanında “genç” olmaya dair, tarihçi, mimar ve eğitimci Pep Avilés şöyle söylüyor: “Mevcut üretim koşulları, mimarların mezun olduklarından sonra sahneye çıkışlarını sürekli geciktirme eğiliminde; çünkü toplum, kamu ya da özel sektör işlerinde deneyim kazanmaya başlamaları için genç pratiklere gittikçe azalan imkanlar sağlıyor. Bienallerin, akademilerin ve sanat fuarlarının son derece rekabetçi pazarları, onları, sahaları kontrol eden çoklu karar merkezlerine ve kültürel vekillere etkili bir mesaj yollamaya itiyor”. Bu koşullar altında, kendinizi yeterince şanslı mı sayıyorsunuz?

Evet, şanslıyız, fakat mimarların fikirlerini inşa edilmiş projelerle sunma imkanının sürekli geciktirildiği düşüncesine tamamıyla katılmıyoruz. Mimarların inşa etme şansları, hangi bağlamda çalıştıklarından fazlasıyla etkileniyor. Avrupa’daki birçok tarihi bölgeye, açık yarışmalar aracılığıyla genç mimarların müdahalesi ve inşası 2008’den beri yavaşlamış olsa da, dünyanın diğer kısımları halen, mimarlara görece daha genç yaşlarda inşa etme olanağı sunuyor. Yani, küresel bir ölçekte genelleme yapmak zor.

Kardeşinizle birlikte iş yapmak sizce nasıl?

Aileyle birlikte çalışmanın, her zaman karmaşık dinamikleri var. Şanslıyız ki, bu durum bizim için bir hediye gibi. İşimizde rol bölüşümü tanımlarından kaçınmaya çalışıyoruz; çünkü ikimiz de işimizi çok boyutlu ele alıyoruz ve tasarım sürecinin her aşamasında yer alıyoruz.

İki şehirde çalışıyorsunuz; peki sizce New York mu, Los Angeles mı?

İkisi de, elbette. New York da, Los Angeles da inanılmaz şehirler. İkisine birden bağlı olmaksa, ikisinin farklarını daha da takdir ettiriyor.

Bugünlerde ne üzerine çalışıyorsunuz, gelecekte ne göreceğiz?

LGBT Merkezi'nin planlaması dışında, konaklama, çalışma ve müştereklik etkileşimini yeniden tanımlayacak olan, San Francisco’daki bir otel konseptimiz var. Ayrıca, bir fotoğraf koleksiyoncusunun New York’un dışındaki konutu üzerine çalışmaya henüz başladık. Bir de, Ocak ayında, New York’taki Chamber Gallery’nin isteği üzerine, insan doğası üzerine bir seri nesneyi Steven Holl ile birlikte sergilemeye başladık.

XOXO The Mag izniyle yayınlanmıştır.

XOXO The Mag Sonbahar/Kış 2014-2015

#LeongLeong #mimarlık #röportaj


Sayfanın Başına Dön