MULTİDİSİPLİNER TASARIM YAKLAŞIMIYLA GEO_ID
MULTİDİSİPLİNER TASARIM YAKLAŞIMIYLA GEO_ID
MULTİDİSİPLİNER TASARIM YAKLAŞIMIYLA GEO_ID
MULTİDİSİPLİNER TASARIM YAKLAŞIMIYLA GEO_ID
MULTİDİSİPLİNER TASARIM YAKLAŞIMIYLA GEO_ID
MULTİDİSİPLİNER TASARIM YAKLAŞIMIYLA GEO_ID
MULTİDİSİPLİNER TASARIM YAKLAŞIMIYLA GEO_ID
MULTİDİSİPLİNER TASARIM YAKLAŞIMIYLA GEO_ID
MULTİDİSİPLİNER TASARIM YAKLAŞIMIYLA GEO_ID
MULTİDİSİPLİNER TASARIM YAKLAŞIMIYLA GEO_ID
MULTİDİSİPLİNER TASARIM YAKLAŞIMIYLA GEO_ID
MULTİDİSİPLİNER TASARIM YAKLAŞIMIYLA GEO_ID
MULTİDİSİPLİNER TASARIM YAKLAŞIMIYLA GEO_ID
MULTİDİSİPLİNER TASARIM YAKLAŞIMIYLA GEO_ID
MULTİDİSİPLİNER TASARIM YAKLAŞIMIYLA GEO_ID
MULTİDİSİPLİNER TASARIM YAKLAŞIMIYLA GEO_ID
MULTİDİSİPLİNER TASARIM YAKLAŞIMIYLA GEO_ID
MULTİDİSİPLİNER TASARIM YAKLAŞIMIYLA GEO_ID
MULTİDİSİPLİNER TASARIM YAKLAŞIMIYLA GEO_ID
MULTİDİSİPLİNER TASARIM YAKLAŞIMIYLA GEO_ID
MULTİDİSİPLİNER TASARIM YAKLAŞIMIYLA GEO_ID
MULTİDİSİPLİNER TASARIM YAKLAŞIMIYLA GEO_ID
MULTİDİSİPLİNER TASARIM YAKLAŞIMIYLA GEO_ID
MULTİDİSİPLİNER TASARIM YAKLAŞIMIYLA GEO_ID
MULTİDİSİPLİNER TASARIM YAKLAŞIMIYLA GEO_ID
MULTİDİSİPLİNER TASARIM YAKLAŞIMIYLA GEO_ID
MULTİDİSİPLİNER TASARIM YAKLAŞIMIYLA GEO_ID
MULTİDİSİPLİNER TASARIM YAKLAŞIMIYLA GEO_ID
MULTİDİSİPLİNER TASARIM YAKLAŞIMIYLA GEO_ID
MULTİDİSİPLİNER TASARIM YAKLAŞIMIYLA GEO_ID
MULTİDİSİPLİNER TASARIM YAKLAŞIMIYLA GEO_ID
MULTİDİSİPLİNER TASARIM YAKLAŞIMIYLA GEO_ID

MULTİDİSİPLİNER TASARIM YAKLAŞIMIYLA GEO_ID

MİMARİ   14.10.2022

Geo_ID kurucu ortaklarından Tuğçe Rizeli Bilgi ile multidisipliner tasarım stüdyosu Geo_ID hakkında bir söyleşi gerçekleştirdik. 2013 yılında GEO ortaklığında kurulan Geo_ID, İstanbul merkezli multidisipliner bir tasarım stüdyosu. Marka kimliğinden, iç mekan tasarımına, paketlemeden, ürün tasarımına kadar tasarımın farklı ölçeklerinde projeler geliştirerek özgün anlatılar geliştiren tasarım stüdyosu, projelerine duygu katan bir dil yaratmaya özen gösteriyor. Farklı disiplinlerden dinamik bir ekipten oluşan Geo_ID, çağdaş ve bulunduğu bağlamın kültürel değerlerini yansıtan tasarımlar ortaya çıkarıyor. 

Röportajımıza multidisipliner tasarım yaklaşımınızla başlayalım. Bir markanın iç mimari tasarımını, kimlik tasarımını, packaging ve ürün tasarımına kadar kurguluyorsunuz. Bu tasarım sürecine nasıl başlıyorsunuz ve nasıl ilerliyorsunuz? 

GEO_ID’nin kurulma amacı, kullanıcılara 360 derece tasarım deneyimi yaşatmak. Bundan kastımız şöyle; bir kullanıcının mekana girdiği anda gördüğü her şeyin aynı dilde olması, aynı hikayeyi tamamlaması. Bu sebeple GEO_ID, 2013 yılında bir iç mimari ekip ve branding ekibinin bir araya gelmesiyle kuruldu. Biz, bu iki disiplin olarak proje tasarım sürecinin başlangıcında konsepti birlikte geliştiriyoruz. Devamında iç mimariyle paralel bir şekilde kurumsal kimlik çalışmalarını yürütüyoruz. Böyle olduğunda branding ekibinin tasarladığı logonun küçük bir detayı mekanda farklı bir noktaya işaret edebiliyor ve bunlar mekanı deneyimledikçe farkediliyor. Bu yöntemle birlikte mekan deneyiminin daha uzun sürmesini, mekanı deneyimledikten sonra kişilerin oradaki detaylara hakim olmasını istiyoruz. Mimari ve grafik tasarım birbirine ilham vererek, yönlendirebiliyor. Logonun hikayesiyle mekanın hikayesini birbiriyle örtüştürmeye çalışıyoruz. Bu şekilde her şeyi aynı hikayeden çıkarıyoruz ve o mekan için üretilen tüm veriler o kimliğin bir parçası oluyor. 

Biz yeni bir proje üzerinde çalışmaya başladığımız andan itibaren müşteri profilini, oraya gelecek kitleyi, işverenin taleplerini ve bunun gibi birçok detayı oldukça kapsamlı bir şekilde analiz ediyoruz. Projeyi bu şekilde ele aldığımız için bütüncül, özgün tasarımlar ortaya çıkarabiliyoruz.

Son projeniz  CAJA by Maxx Royal'in, vernaküler mimariye çağdaş bir yorum getirdiğini gözlemliyoruz. Ege coğrafyası ve Ege mimarisini bu proje özelinde nasıl yorumladınız? 

Biz GEO olarak kardeş şirketlerden oluşan bir yapıyız. CAJA by Maxx Royal, mimari tasarım şirketimiz GeoMIM ile birlikte yaptığımız bir projeydi. İç mimari ve mimari tasarım birbirine paralel olarak ilerledi, ve tasarım süreçleri birbirini besleyerek yürütüldü. Projenin ilk çıkış noktası Bodrum yerel mimarisiydi. Bodrum silüetinde gördüğünüz beyaz kübik hareketlerin bir yansıması var ve o yansıma bir desen oluşturuyor. O desen ister istemez mimari projeye de yansıdı. Üç boyutta da plan düzleminde de topografya incelendiğinde geometrik bir doku oluşuyor. Biz de bu dokuyu iç mimariye taşımaya çalıştık. Restoran, resepsiyon, spa alanları gibi kamusal alanlarda o dokuyu farklı şekillerde yorumladık. Bodrum mimarisini anlatan ve Caja’nın mimarisinden de referans aldığımız bir desen tasarladık. O deseni resepsiyonda tavanda hasır ve ahşap malzemeyle kullandık, spanın girişinde beyaz lake üzerinde, fitness salonunda ise tavan ve duvarda kullanılan aynalarla  devam ettirdik. Restoranda ise dikdörtgen ve kare formlarında, üç boyutlu şekilde yer yer konumlandırılmış paneller olarak aynı deseni sürdürdük.

Evlerin içinde ise yalın bir tasarım dili kullanmaya dikkat ettik.Proje programında villalar kısa süre kullanılacak bir otel odası değil, uzun dönem kiralanabilecek mekanlar olarak kurgulandı. Bu sebeple, uzun süre kullanıma uygun, göz yormayan, sadelik ve konforun ön planda olduğu bir  yaklaşım tercih edildi.

Bodrum’un herkesin hafızasında yer etmiş, klasik bir mavi beyaz renk şeması vardır. CAJA’da bu renk paletini siyah ve beyaz olarak yorumlayarak daha lüks bir segmente taşıdık. Bodrum mavisi burada siyah oluyor, projenin tüm mekanlarında o kontrastı algılayabiliyorsunuz.

CAJA  bir otel ama aynı zamanda bir konut. Burada özel alanlarla kamusal alanlar nasıl ayrışıyor? Kullanıcı doğa ve denizle nasıl bir bağ kuruyor? Tasarım üzerinden bu süreçleri nasıl kurguladınız?

İç mimaride odaların devamına bir teras konumlandırarak, teras alanıyla iç mekanı birleştirmeye ve yaşam alanlarını dışarı çıkarmaya çalıştık. Bu senaryoyu tamamen mimariyle birlikte kurguladık. Restoranda da görsellere baktığınızda mekan açık alan gibi algılanıyor fakat kışın bütün doğramalar toplanıp kapatılıyor. Teras alanı ile kapalı alan orada da ayrışıyor.

Bununla beraber bütün zemin ve tavan malzemesini, iç mekanda ve dış mekanda aynı dilde devam ettirerek mekansal bir bütünlük sağlamaya çalıştık. Bir iç mekan tasarımında dışarıya çıktığınızda zemin malzemesinin, pergola malzemesinin vs. değişmesi mekanı kısıtlıyor ve ayrı bir kimlik oluşturuyor. Aynı kimlikte kalsa bile farklı bir tasarım dili oluşuyor ve dış mekan ile iç mekan hiçbir zaman birleşmiyor. CAJA’da farklı statik ve mekanik ekiplerle yaptığımız yoğun çalışmalar sonucu restoranda üç boyutlu hareketin de yardımıyla tavanı devam ettirdik. Zemin, tavan ve mobilyaları aynı şekilde sürdürünce tek bir mekan algısı oluştu.

 İç mekanda mobilya seçimi ve özel üretimlerde çıkış noktanız neydi?

Bodrum daha yazlık hisler yaratan bir ilçe. O sebeple hasırlar, bambular, doğal dokular, keten tonları ve keten malzemelere yöneldik. Caja, çok kısa sürede üretilmiş bir iş. Projesi ve inşasıyla birlikte 6.5 aylık bir süreç. O yüzden malzemeler ve mobilyalar konusunda hızlı ilerlemeye çalıştık ve günün sonunda kafamızdaki tasarımı gerçekleştirebildik.

CAJA by Maxx Royal için nasıl dönüşler aldınız?

Caja yaz sezonunun başlangıcında açılışını gerçekleştirdi ve sezon boyunca kullanıcılardan oldukça olumlu geri dönüşler aldık. “Evden uzak ev” hissiyatını lüks dokunuşlarla tasarlamış olduğumuz villalarda ziyaretçilere de yaşatabilmek bizi memnun etti. Bununla birlikte restoran tasarımımız da hem konaklayanlardan hem de dışarıdan gelen misafirlerden ekstra bir ilgi gördü. Yurtdışı basınından çok güzel tepkiler aldık. Bunu biraz da pandemi sonrasında doğayla iç içe olma eğilimimize bağlıyoruz. Bu değerler çok önem kazandı, Caja’nın bu talebi karşılaması, iyi dönüşler almamızı sağladı. 

İstanbul’un önemli tarihi yapılarından biri olan Maçka Palas’ta konumlanan Kapicciiiinoo da güncel projelerinizden biri. Burada markanın kimlik tasarımı ve mekan kurgusunu nasıl geliştirdiniz?

Kapicciiinoo, çok küçük bir alan ve çok özel bir bina içinde konumlanıyor. Bu projede binanın tarihi dilini içeriye taşımayı hedefledik. Kapicciiiinoo için birbirinden çok farklı iki alternatif hazırlamıştık. Biri çok modern, diğeri daha klasik ve yapının içerisine uygundu. İkinci alternatifle devam etme kararı alındı. İç mekan tasarımında binanın da bize verdiği referansla birlikte asıl çıkış noktamız kapiçino isminin kendisi oldu. Tamamen tek bir isim üzerine oynadık. Bir kapiçino bardağında üstten gördüğünüz süt köpüğü ve etrafında oluşan kahve izini bir desen olarak kullanarak Gorbon’la bir seramik çalışması yaptık. Kahve çekirdeğinin formunu biraz daha geometrik hale getirerek bir desen tasarladık ve bu desenden duvar kağıdı oluşturduk. Mekanın merkezine kapiçino fincanlarının farklı boyutlarda kullanılmasıyla oluşan bir tavan aydınlatması yerleştirdik. Kısaca marka kimliğinde kapiçinoyu öne çıkarıp, ürünün ‘tek’liliği üzerinden ilerledik, farklı desen ve yapı elemanlarıyla mekana entegre ettik. Mekana girdiğinizde büyük bir masa sizi karşılıyor. O masayla birlikte daha sıcak ve samimi bir ortam yakalamaya çalıştık. Masanın etrafında oturuyorsunuz, kahvenizi içiyorsunuz, yemekleri ortadan alıyorsunuz vs. Müşterinin de isteği herkesi bir alanda toplayabilmekti. Biz de bu doğrultuda bir plan kurgusu yaptık ve o şekilde ilerledik. Bu projede, branding ve mimari birbirini besleyerek ilerdi. Kapicciiiinoo logosunun ritmi, hem duvar kağıtlarına hem de zemine referans oldu.

 İç mekanın 40 metrekare olması kısıtı size tasarımınızda nasıl bir avantaj sağladı?

Böyle bir alanda tek bir ünite tasarlamış gibi oluyorsunuz; bir bar ve bar arkası. Mekan bu şekilde bitiyormuş gibi oluyor. Biz bu dezavantajı avantaja çevirmek için bütün hikayeyi o kurgunun üzerine yaptık.

Daha önce GEO, İstanbul’un en çok gidilen “gece hayatı mekanlarını” veya “eğlence mekanlarını” tasarlıyordu. Bugün, yaşanılan mekanlarını tasarlar oldu. Bu geçiş nasıl oldu, ve bu geçişten memnunlar mı?

GEO, bir dönem Mahmut Anlar ile birlikte bütün gece kulüplerini, eğlence hayatını tasarlayan, işletme modeli olarak da bu alanda piyasaya yön veren bir firmaydı. GEO o alanı ‘public entertainment’ olarak tanımlıyordu. Ancak günümüzde o dönemdeki gibi bir gece hayatı kültürü kalmadı. GEO_ID güncel trendleri takip eden, kendini sürekli yenileyen ve o dönemin ihtiyaçlarına cevap verebilen bir tasarım ofisi. Biz o geleneği çağımızın yaşam alanlarını tasarlayarak ve taleplerine çözüm ortağı olarak devam ettirmeye çalışıyoruz.  Ve bu mekanlar gündüz olduğu gibi gece yaşamaya da devam eden mekanlar.

GEO_ID olarak gelecekteki projelerinizden bahsedebilir misiniz?

GalataPort’da bulunan Frankie Restoran’ın yeni mekanının açılışını geçtiğimiz günlerde gerçekleştirdik. Frankie’de de  aynı şekilde kurumsal kimliğin de yenilenmesinin dahil olduğu bütüncül bir tasarım uyguladık. Tasarıma dair detayları ve süreci sosyal medya hesaplarımızdan da takip edebilirsiniz.

Bununla birlikte, İstinye’de de devam etmekte olan bir restoran projemiz var. Orada da aynı şekilde marka kimliği ve iç mimariyi bütün olarak çalışmaktayız. İki tane bitmek üzere olan ofis projemiz var; biri Ankara’da tamamlanmak üzere, diğeri ise Orka Holding’in genel merkezi.

Yakın zamanda açılacak bir Japon restoranı projemiz var. Logo ve iç mimari tasarım orada da birbiriyle örtüşüyor ve birbirini besliyor. 2025 için ise otel projelerimiz tasarım aşamasında…  

#geo_ID #Geomim #Tuğçe Rizeli #Mahmut Anlar #multidisipliner #CAJA by Maxx Royal #Kapicciiiinoo #mimari #tasarım #iç mekan tasarımı


Sayfanın Başına Dön