TARİHLE TASARIMI SENTEZLEYEN SÜRDÜRÜLEBİLİR BİR YAPI : ’TECHNIQUE’

Günümüzde ofis yapıları; çalışma alanı sunan strüktürler olmanın ötesinde kurum kültürü yaratan enstitülere dönüşüyor. Markalar, çalışma alanlarındaki bu kültürü; sanat ve tasarım alanlarını sahiplenip destekleyerek oluşturabiliyorlar. Buna en güncel örneklerden biri de içinde Formafantasma’nın da çalışmalarının yer aldığı, yaratıcı endüstrileri sahiplenen Technique ofis binası.

Gayrimenkul geliştiricisi General Projects ve Buckley Gray Yeoman (BGY) mimarlık stüdyosunun iş birliği olan Technique, Clerkenwell'de sanat odaklı, yaratıcılığa kapıları açık bir ofis binası.

General Projects’den Jacob Loftus, "Technique için hedefimiz her zaman sınırları zorlamak ve özel bir şey yaratmak olmuştur. Technique ‘in çarpıcı mimarisi; yalnızca binaların yeni girişine değil, aynı zamanda etkinlikler ve sergilere de ev sahipliği yapacak yeni bir yerel mücevher olacak. Mevcut bina, yaratıcı endüstriler için son teknoloji çalışma alanları yaratmak üzere yeniden keşfedildi ve genişletildi.” diyor.

Eski bir banka & içki fabrikasını, yeni inşa edilmiş ek bir strüktürle zarif bir şekilde birleştiren kompleks, binanın tarihini dillendirirken; cömert, aydınlık ve ham karakterle dolu bir alan yaratıyor. Technique'in tamamen yenilenmiş binası, yüksek tavanlı ve cömertçe açık hacimlerle 850’den fazla kişiyi ağırlayacak geniş bir modern ofis alanı sunuyor. Yapıdaki bazı sürdürülebilir mimari referanslar ve mekanın cömertliği yaratıcılıkla buluşuyor.

Binaya girdiğimizde bizi, kendi içinde bir sanat enstalasyonu olarak işleyen dinamik ve yaratıcı bir lobi karşılıyor. Burada, Formafantasma ‘nın iş birliğiyle, binanın ana lobisinde kullanılan İtalyan volkanik kalıntılarından yapılmış karolar, ileri dönüşümü mekansallaştırarak binaya çarpıcı bir giriş yapılmasını sağlıyor. Chambers ‘Biz lobi alanına yeni bir bakış açısı sunmak ve her zamanki fonksiyonel kullanımın ötesinde, alanı cesaretlendiren, insanların ilgisini çeken bir mekan yaratmak istedik.’ diyor.

Profesyoneller, projenin ilk aşamalarında yapılan bir karbon analizinin, varolan yapı dokusunu koruyarak 1.709 ton karbon salınımından kaçınılabileceklerini belirlediğini açıkladı. Bu yüzden ekip, mimarlarla birlikte hacim ve ışık ilişkisi oluşturmak ve iç mekanı esnek kullanıma hazırlamak için mevcut binaların çıplak kemikleriyle çalıştı. Orijinal beton çerçeve temizlendi ve açıkta bırakıldı, böylece iç mekanın kapasitesi en üst düzeye çıkarken, ham ve dürüst bir hissiyat eklendi. Fakat binanın ana yapısı ve genel yaklaşımı, projenin sürdürülebilir kimliğinin tek özelliği değil. Eski ve yeninin kontrastını bir araya getiren iki katlı uzantı, aynı zamanda sürdürülebilir ilkelerle çalışıyor. Ek yapı, beton veya çeliğe kıyasla karbon emisyonlarını en az %50 azaltan çapraz lamine ahşapı malzeme tercihi olarak sunuyor. Cephenin malzemesi, Hollandalı StoneCycling şirketi tarafından özel olarak yapılmış geri dönüştürülmüş tuğlalardan oluşuyor;  büyük açıklıklar, iç mekanı doğal ışıkla doldururken; ekili bir avlu ve çatı terası, kullanıcı için yeşil bir öğe ekliyor ve mevcut yapının derin bir şekilde yenilenmesi bina yapısının yüzde 69'unun korunmasına izin vererek binanın BREEAM Excellent sertifikasını kazanmasını sağlıyor.

Clerkenwell'in kalbindeki iki tarihi binadan yaratılmış; çevreye ve geçmişine saygı duyan, geleceği ise zenginleştiren binanın, bölgenin gelişimi için bir mihenk taşı olacağına şüphe yok.