TUTKULU BİR KARİYER: AMANDA LEVETE
TUTKULU BİR KARİYER: AMANDA LEVETE
TUTKULU BİR KARİYER: AMANDA LEVETE
TUTKULU BİR KARİYER: AMANDA LEVETE

TUTKULU BİR KARİYER: AMANDA LEVETE

MİMARİ   10.11.2020

Bir mimarlık firmasına gitseniz ve kapıda sizi karşılayan şey bir ayakkabı istifi olsa, aklınızdan neler geçer? Bahsi geçen ofis Amanda Levete'nin kurucusu olduğu AL_A ise, bilinçaltınıza, birlikte çıkacağınız heyecanlı bir yolculuğa dair ilk sinyallerin verilmeye başlandığı fikrine alışın. Kendinizi Amanda'nın ve ekibinin güçlü, kararlı, iddialı kollarına bırakın...

Murdochları geri çevirdiğiniz günkü kadar tutkulu olduğunuzu söyleyebilir misiniz?

Yaptığım kesinlikle onları geri çevirmek değildi. Onları jenerik bir ofis binasına sığmak yerine, Wapping'de kalmanın çok daha heyecan verici olduğu konusunda ikna ettim. James Murdoch, fikrini değiştirecek kadar kendine güvenli bir vizyona sahip biri olarak, en iyi müşterilerimden oldu. Önyargıları zorlamak, radikal olmak, işleri biraz karıştırmak bir mimarın rolleri arasında yer alıyor ve tutkulu müşteriler de her zaman buna açık bir tavır sergiliyor.

Londra depolarında çıplak ayak çalışmak gibi bir prensibiniz vardı. Bunu hala yapıyor musunuz?

Evet, AL_A'da ayakkabılarımızı çıkarırız. Bu bizimle ilgili çok şey söylüyor. İnsan ayakkabılarını kapıda bırakınca, kaygılarının bir kısmını da arkasında bırakıyor belki de. Bu aynı zamanda eşitlikçi bir yaklaşım ve çalışma şeklimizde belli bir informallik yaratıyor. Kapıdaki ayakkabı istifi, ekibimizdeki çeşitliliği gösteriyor. Diğer yandan hepimizin bu işte bir arada olduğumuza dair ortak bir gayret duygusu da var. Müşteriler içinse bilinçaltı mesaj, pasif bir yolculuk için burada olmadıkları. Zemin yumuşak kırmızı halıyla kaplı, alttan ısıtmalı ve bu hem akustik için harika, hem ucuz, hem de güzel görünüyor. Ayrıca çıplak ayak olmak halıyı da temiz tutuyor.

Güçlü bir kadın karakter olarak, profesyonel üretim süreciniz ve yaratıcılığımız üzerine etkili olan kişisel kodlarınız var mı? 

Kendim olmak… İçgüdülerime güvenmek... Sıkı çalışmak… Sinirlerime hakim olmak.

The Architects' Journal dergisinin LGBT araştırması, gay, lezbiyen, biseksüel ve trans mimarların İngiltere’de son iki yılda, öncesine nazaran iş kaybettiğini ortaya koydu. Bununla birlikte, meslekteki cinsiyet eşitsizliği geçtiğimiz yılın önemli tartışmalarından biriydi. 2018 Jane Drew Kadın Mimar Ödülü’nü kazanan mimar olarak, mesleğin etrafında cinsiyet üzerinden üretilen söylemle ilgili ne düşünüyorsunuz? 

Ekibimin seksüel oryantasyonu benim işim değil ve yaptığımız işle de tamamen alakasız. Günümüz mimarlığında bir kadın olarak var olma konusundaki deneyimim tümüyle olumlu. 30 yıldan fazla süredir bu mesleğin içindeyim ve bu süre zarfında iyi yönde çok büyük değişimler yaşandığını gördüm. İşimi yaparken gerçek anlamda herhangi bir bariyerle karşı karşıya kalmadım ve AL_A'da kariyerlerine başlayan kadınlar hiçbir zaman kendi potansiyellerini karşılamak konusunda engellenmezler. Vermek istediğim mesaj şu; bizim disiplinimizde istediğini elde ederken hiç kimse için bir limit yok. AL_A'da cinsiyet dengesi, direktör seviyesinde de, 50/50'ye yakın. Son birkaç yıldır bizimle çalışmak üzere daha fazla kadın başvuruda bulunuyor. Ofiste cinsiyet açısından denge olması, daha fazla kadını başvurma konusunda cesaretlendiriyor ve iki kadın direktörümüz olması da muhtemelen bir fark yaratıyordur.

Mimarlığın siyasetle arasında her zaman çok kuvvetli bir ilişki olmuştur. Bu ilişki zaman içinde nasıl gelişti? Ve gününüzde politik gücün temsiliyeti noktasında mimarlığın nasıl bir pozisyonu var? 

Bugünün toplumunda çok belirgin zorlayıcı yanlar var ve mimarların bu meselelerin ele alınmasına yardımcı olmakla ilgili bir rolü ve sorumluluğu büyük. Tasarımcılar olarak bizler, günlük hayatımızda karşılaştığımız meydan okumaların üstesinden geliyoruz. Bu, mimarlık disiplinin tam kalbinde yer alan bir konu. Mimar olarak geçirdiğim bunca yıl boyunca, sınırların açık olmasının ve çalışanların serbest dolaşımlarının disiplini ne kadar zenginleştirdiğini gördüm. Mimarlık, algı ve becerilerin çeşitliliğinden besleniyor.  Avrupa, ticaret ve göç etrafında dönen meselelerden çok daha büyük, sosyal ve kültürel bir proje. On yıllar boyunca politikacılardan, Avrupa ile ilgili hep olumsuz belagatler duyduk. Sürekli birlikte ne elde edebileceğimizden ziyade, Avrupa'dan ne ayıklayabileceğimiz üzerine konuşuldu. Şimdi bunun yarattığı etkiyle yüzleşmek zorundayız. Şimdi, sınırlar ötesi işbirliğinin bize olağanüstü binalar ve şehirler yaratma konusunda nasıl olanaklar sağlayacağına dair iyimser ve olumlu mesajlar içeren kampanyalar yürütmek bize bağlı.

Çokça ödül sahibi olan bir mimar olarak, sizce ödüller mesleki varoluşunuza ayrıca bir temsiliyet ekliyor mu? 

Ödül almak her zaman harika. Akranlarınız tarafından kabul ve destek görmek önemli. 

Sizce mimarlar farklı ve alternatif yaşam şekilleri sunma ve toplulukları bu anlamda güçlendirme konusunda ne kadar etkin? 

Mimarların kent seviyesinde bir bağlılık için daha fazla çalışması gerekiyor. Daha girişimci hale gelmek, normalde size verilmeyecek ama topluluklar için gerçek anlamda fark yaratacak projeler üzerine stratejiler geliştirmek yaklaşımlardan birisi olabilir.

Mimarın uyum sağlama, beceri ve yaratıcılık gibi doğal yeteneklerinin üzerine giderek bir değişimi harekete geçirmek mümkün. Kendi kendini idare eden küçük ölçekli projelerde, fikir geliştirmek, maddi kaynak yaratmak, çeşitlilik içeren işbirlikleri içinde çalışan topluluklarla birlikte üretmek ve projeleri bu sayede hayata geçirmek mümkün. Mimarların bu meydan okumanın üzerine gitmesi gerekiyor. 

CNN'de ‘Mimarlık bizi nasıl birleştirir?’ başlıklı bir konuşmanız olmuştu. Nasıl birleştirir?

Bizi neyin ayırdığı değil, neyin bir araya getirdiğini kutlamak hiçbir zaman şimdiki kadar önemli olmamıştı. Kültürün olduğu kadar, insanların da bir araya gelebileceği kamusal alanlar yaratmanın da bu noktada oynadığı rol çok önemli. 

Biz V&A ve MAAT işlerini yalnızca kültürel projeler olarak değil, kentsel projeler olarak görüyoruz. Sanat kurumlarının çağdaş yaşamla iç içe olması, birbiriyle ilişkili olmaları hayati. Bunun olması gerektiği yer, yaşamın en dinamik ve dönüşüm halinde olduğu yer olan, sokak. 

V&A müzesinin geçici sergi galerisi, kamuya açık avlu ve yeni müze girişinden oluşan projeniz 2017'de tamamlandı ve AJ Awards tarafından Yılın Kültür Projesi olarak ödüllendirildi. Bu işiniz üzerinden, mimari yaklaşımınızın, kullanıcı/ziyaretçi deneyimini nasıl değiştirdiğini açıklayabilir misiniz?

‘The Exhibition Road Quarter’, caddeyle müze arasındaki ilişkiyi yeniden çerçeveliyor ve bu ikisi arasındaki engelleri ortadan kaldırıyor. Caddeye olduğu kadar, müzeye de ait olan, yeni bir izleyiciyi çeken ve içine alan, erişim ve demokrasi konusunda fikir üretimini açık hale getiren, daha az resmi, daha kamusal bir mekan yarattık. ‘Exhibition Road’dan avluya geçişi kolaylaştırdık. Avlu, müzeyle ilgili sezgisel bir anlayış sunuyor. Müzenin algılanışını, düzeninin ziyaretçiler tarafından anlaşılmasını ve müze gezisi denetimini radikal şekilde değiştiriyor. Ziyaretçilerin koleksiyonla ilgili daha fazla şey keşfetmesini sağlıyor. Yeni galeriye avludan değil, halihazırda olan binadan girmek, eskiyle yeniyi iç içe getiriyor. Bu sayede tarihi binanın potansiyeli açığa çıkarmış oluyor, sanatsal mirasını kutsamış, geleceğe bakarak, Victoria ve Edward kumaşına yeni bir hayat üflemiş oluyoruz. Eski-yeni, geçmiş-gelecek şimdi ayrılmaz şekilde bağlılar. 

Dünya üzerinde yaşamayı isteyeceğiniz ideal yer neresi olurdu?

Londra'yı diğer bütün kentlerden daha fazla seviyorum. Fantezi olarak hayal edeceğim ev, Londra'daki Apsley House, No 1 olurdu. Küçük oğlumla önünden geçerken, burasının bizim olduğunu hayal ederdik. Bir adacığın üzerine konumlanmış, Hyde Park Corner manzarasına sahip, muhteşem bir yer. Mekanın tarihsel dış görünüşünün ihtişamını dengelemek için, içinde her yeri, her şeyi modern hale getirirdim. 

2018'den hem kişisel, hem mesleki olarak ne bekliyorsunuz? 

Sevdiğim işi yapmaya devam etmek ve ofisimizin inşa ettiği binalarla gurur duymak.

XOXO The Mag izniyle yayınlanmıştır. 

Tarih/Sayı: XOXO The Mag İlkbahar/Yaz 2018

#AmandaLevete #AL_A #röportaj


Sayfanın Başına Dön