USTALARA SAYGI
USTALARA SAYGI
USTALARA SAYGI
USTALARA SAYGI
USTALARA SAYGI
USTALARA SAYGI
USTALARA SAYGI
USTALARA SAYGI
USTALARA SAYGI
USTALARA SAYGI
USTALARA SAYGI
USTALARA SAYGI
USTALARA SAYGI
USTALARA SAYGI

USTALARA SAYGI

MİMARİ   12.09.2022

‘’Ustalara Saygı’’ belgesel dizisinin yaratıcısı mimar Banu Uçak ile Ekim ayında yayına girecek proje üzerine bir söyleşi gerçekleştirdik. 

İstanbul Serbest Mimarlar Derneği Türkiye kapsamında, VitrA sponsorluğunda hayata geçirilen ‘’Ustalara Saygı’’ projesi, mimarlığın önemli isimlerine ilişkin monografik bir belgesel. Bu belgesel kapsamında, Türkiye mimarlığı için öncü olmuş, ‘’usta’’ diyebileceğimiz mimarlarla yapılan söyleşiler, mimarlığın yakın dönemine dair bilgiler, tecrübeler, yapılı çevre ve kent kültürü gibi değerleri işleyerek Türkiye mimarlığı için dijital bir arşiv oluşturacak.

Mimar Banu Uçak tarafından hayata geçirilen proje, 25 Ekim’de Yaşar Marulyalı, Levent Aksüt, Doğan Tekeli, Doğan Hasol, Hayzuran Hasol, Cafer Bozkurt, Ertun Hızıroğlu, Erkut Şahinbaşve Ersen Gürsel’in konuşmacı olduğu ilk yedi bölüm ile VBenzeri ve İstanbul Serbest Mimarlar Derneği Youtube kanallarında erişime açılacak.

1- Öncelikle yeni monografik belgesel diziniz için tebrik ederiz. Toplum için çok değerli ve öğretici bir proje. Bize ‘Ustalara Saygı’ proje fikrinin çıkış noktasından ve sürecinden bahsedebilir misiniz?

Çok teşekkür ederim. Açıkçası Türkiye mimarlığının önde gelen isimlerinin hikayelerini kendilerinden dinleyebileceğimiz, ciddi bir araştırmaya dayalı ve editoryal olarak sağlam altyapıya sahip dijital bir içerik dizisine mimarlık alanında uzun zamandır ihtiyaç olduğunu düşünüyorum. Mimarlık ortamının etkileşim modeli çok değişti, benim kuşağımın etkinliklerde, toplantılarda olsun yüz yüze dinleme, görüşme şansı bulduğu bu kıymetli isimlerle yeni kuşakları buluşturmak, bunu da monografik bir belgesel kurgusuyla hayata geçirmek hep hayalimdi.

20. Yılını kutlayan İstanbul Serbest Mimarlar derneği, bu yılı “Dün, Bugün, Yarın” teması altında düzenlenecek etkinlik ve içeriklere ayırdı. Benim hayalimle, derneğin ve başkan Durmuş Dilekci’nin vizyonunun buluşması “Ustalara Saygı” monografik mimarlık belgesel dizisinin hayata geçmesini sağladı. 

VitrA’ nın katkılarıyla hayata geçirdiğimiz “Ustalara Saygı” 25 Ekim’den itibaren Yaşar Marulyalı, Levent Aksüt, Doğan Tekeli, Doğan Hasol, Hayzuran Hasol, Cafer Bozkurt, Ertun Hızıroğlu ve Erkut Şahinbaş’ın konuşmacı olarak katıldıkları ilk beş bölümü ile Vbenzeri.com platformu üzerinden erişime açık olacak. Bu içeriklere aynı zamanda İstanbul Serbest Mimarlar Derneği’nin youtube hesabından da erişilebilecek.

 

2- Bugün, teknolojiyle birlikte, özellikle gençlerin bilgiye kolay ve hızlı eriştiği ve dijital dünyada ilerlediği bir dönemdeyiz ancak bazı şeyler süreç içinde ve zamanla öğreniliyor. Bu noktada ‘usta-çırak’ ilişkisinin öneminden bahsedebiliriz. Bir işte ustalaşmak demlenme süreci gerektiriyor. Sizin bu konuya bakışınız nedir? ‘Ustalara Saygı’ projesindeki ‘usta’ sizin için ve proje için neyi ifade ediyor?

Açıkçası içinde yaşadığımız çağ gençliği neredeyse fetişleştiriyor. İnsanoğlunun gezegende en uzun ve görece en sağlıklı yaşadığı bu dönemde “gençlik” vurgusunun bu denli güçlü olması manidar. Mimarlık bu anlamda hala “olgun” kalmaya çalışan bir meslek. “Genç Mimar” ödülü bile “40 yaş altı” olarak tanımlanıyor. 40 yaş günümüzde bazı meslekler için neredeyse emeklilik yaşı… Dolayısı ile tecrübenin önemli olduğu, ancak gençlerin de meslek pratiği içinde kendine yer bulmakta güçlük çektiği bir dönem yaşıyoruz. Bu anlamda her meslekte olduğu gibi mimarlık alanında da bilginin, görgünün, kavramlar arasında ilişki kurabilmenin önemi gittikçe artıyor.

Usta-çırak ilişkisi modelinin mimarlık için eski anlamını koruduğundan emin değilim. O başka bir dünya düzeninin ifadesiydi. Ama mimarlık hala tarihsel bir bilgi. Üzerinde pratik yaptığımız kendi alanımızın yakın tarihini, bizden önceki kuşakların kendilerini, bugün bildiğimiz anlamdaki “serbest mimarlık pratiğini” nasıl inşa ettiklerini dinlemek, Türkiye’nin geçtiği tüm merhalelerin gerek bireysel düzlemde gerek eğitim ve mesleki alanda yansımalarını izlemek ufuk açıcı. Bizim sohbet ettiğimiz ustalar Türkiye’de mimarlık alanında, mimarlık yapma bilgisi anlamında, bazı teknolojilerin mimarlıkla buluşmasında, mimarlık mühendislik disiplinlerinin ortaklaştırılmasında, belirli tipolojilerin ilk uygulamalarında öncü olmuş, bugünkü ortamın oluşmasında önemli katkıları olan isimler ve neredeyse hepsi yarım asırdan uzun zamandır mimarlığın tam merkezinde yer alıyorlar. Bu bilginin aktarımını çok kıymetli buluyorum.

Bunun yanında ben gençliğin enerjisine gönülden inanıyorum. “Ustalara Saygı” projesi sayesinde Türkiye mimarlığının yakın dönemine ilişkin bilgi edinmenin yanı sıra, gençlerin oluşan bu külliyat ile nasıl bir geleneğe eklemlendiklerine ilişkin bir iç görü geliştirmelerini umut ediyorum.

 

3- Belgesel süreci kapsamında usta mimarlardan aldığınız en değerli öğreti / ler neydi?

Beni en çok etkileyen; görüştüğüm tüm mimarların ortak noktalarının mesleklerine duydukları bağlılık, kendilerini gerçekten iyi tanımaları, değişen koşullara esnek biçimde uyum sağlamaları ve çalışkanlıkları olduğunu söyleyebilirim. Tabii yaşamda noktalar yalnızca geriye doğru birleşiyor. Bugün geçmişi konuşurken anlamlandırmak, belirsiz bir geleceğe yelken açmaktan kolay. Ancak askeri darbeler, ekonomik buhranlar, dünyaya entegre olmayan içe kapalı bir ekonomi ve anarşinin içinden geçmiş, hatta defalarca bu sarmalın içinde mimarlık mesleğini icra etmenin yeni yollarını icat etmiş bu isimlerden kendi değerlerini oluşturmanın ve bu değerlerden ödün vermeden var olmanın mümkün olduğunu, umutsuzluğa kapılmamanın önemini öğrendim.

 

4- Türkiye’nin önde gelen ‘usta’ olarak nitelendirdiğimiz mimarlarıyla, proje kapsamında neler üzerine söyleşi yapıyorsunuz? Bu proje ile geçmişten günümüze gelişen mimariyi nasıl yorumlarsınız?

Ben her ismin içinde yetiştiği aileyi, kültürü, eğitim aldıkları okulları, mimarlık eğitimi aldıkları okulların geleneğini konuşarak söyleşiye başlıyorum. Özellikle mesleğe atılma hikayelerini, ilk işlerini elde edişlerini, meslek hayatlarında mimarlık pratiklerini tanımlayan vurgunun ne olduğunu da anlamaya çalışıyorum. Görüştüğümüz her ustanın hikayesinde birçok tesadüf, olgularla harmanlanarak, onların kişiliğinin güçlü yanlarının etkisiyle farklı bir “mimarlık” yapma biçimini tanımlıyor. Bu farklılıklar, bugün de hayli güncel ve çarpıcı. Bu sohbetlerin eşliğinde Türkiye’nin eşikleri ile mimarlık pratiklerindeki değişim ve sıçramaları, bugün artık ikonlaşmış mimarlık ürünlerini ve genel yapı külliyatlarını da ortaya koymak istiyorum. Her birine Türkiye mimarlığı içinde kendilerinin yerini, katkısını ve soruyorum. Oldukça ilgi çekici yanıtlarla karşılaştığımı söyleyebilirim. Hepsi bir araya geldiğinde ise gittikçe berraklaşan bir büyük resim ortaya koyuyor. İşin en heyecan veren yanlarından birinin bu olduğunu söyleyebilirim.

 

5- Mimarlık, bir proje geliştirmenin ötesinde, bir vizyon yaratmayı ve toplumları dönüştürmeyi de misyon ediniyor. Bu misyonu “Ustalara Saygı” kapsamında nasıl değerlendiriyorsunuz? Konuklarla sohbetlerinizden bu konuda verebileceğiniz örnekler varsa duymak isteriz. 

Uğur Tanyeli, mimarlık toplumun kalemidir der. Mimarlığın eski modernist ustalarının, belki konuşmacılarımızdan birçoğunun da inandığı gibi toplumu dönüştürecek bir gücü olduğundan emin değilim. Ancak toplumun dönüşümünün açık ve net olarak mimarlık üzerinden okunabileceğini düşünüyorum. Mimarlık doğası gereği sermaye ile omuz omuza kendini var ediyor. Bir yapı, “bizim ülkemizde böyle olamasa da” çoğunlukla mimarından uzun süre yaşıyor. Sadece kullanıcısı tarafından değil, tüm toplum tarafından deneyimleniyor. Örneğin Yaşar Marulyalı ve Levent Aksüt’ün Dumlupınar Zafer Anıtı projesi yarışması sürecini, Doğan Tekeli’nin  kafkaesk bir hikayeye dönüşen İstanbul Manifaturacılar Çarşısı yarışma ve inşaat sürecini, Ertun Hızıroğlu’nun bir gazete ilanına cevap vererek, akademisyen refleksiyle ele aldığı ve gencecik yaşında başarıyla hayata geçirdiği 15.000 metrekarelik fabrika yapısının öyküsünüErsen Gürsel’in marangoz babasının yanında, İstanbul Üniversitesi Amfisi’nde imalatı denetlemek üzere gelen ve sonradan hocası olacak Sedad Hakkı Eldem’in karizması ile genç yaşında ilk elden karşı karşıya kalmasını, Cafer Bozkurt’un Kapalı Çarşı esnafı bir ailenin Beyazıt’ta bir konakta büyüyen çocuğu olarak tarihi yapılarla olan ilişkisinin nasıl tüm mimarlık yaşamı boyunca peşinden geldiğini, Doğan-Hayzuran Hasol’un o güne dek yaygın olarak kamu tarafından gerçekleştirilen Üsküdar’daki Mimar Sinan Büyük Hamamı’nın restorasyon projesini oldukça genç yaşta üstelik büyük başarıyla tamamlama hikayelerini, Erkut Şahinbaş’ın İhsan Doğramacı ile kurduğu, örneği dünyada çokça olan işveren-mimar ilişkisinin dönüştürücü etkisini dinlemek heyecan vericiydi.

 

6- Usta-çırak ilişkisinin getirdiği bir eğitme sorumluluğu ve nesilden nesile aktarım söz konusu. Siz de bu proje ile usta-çırak ilişkisini dijital mecraya taşıyarak, bu aktarımı ve ilişkiyi günümüz dinamiklerinde sürdürüyorsunuz. Bu bağlamda ulaşmak istediğiniz kitle ve ilerleyen süreç için hedefiniz nedir?

Bu projenin her şeyden önce kolay ulaşılabilir, kolay tüketilebilir, titiz bir editoryal çalışma ile hazırlanması benim en önem verdiğim konu. Mimarlar, tasarımcılar, mimarlığa ilgi duyanlar kadar araştırmacılara da kaynak olabilecek bir içerik oluşturma hedefi ile Yüksek Mimar Zeynep İrem Küreğibüyük’ün de katkılarıyla titiz bir ekip çalışması yürütüyoruz. Bu alanda kıymetli monografik yayınlar, TV programları, filmler ve dijital içerikler var ancak sayıca hala oldukça az. Ayrıca bu şekilde birlikte çalışan, bir belgesel kurgusunda dijital monografik içerik bildiğim kadarı ile ilk kez hayata geçiriliyor. Tüm ekip bu sorumlulukla yaklaşık bir yıldır proje üzerinde çalışıyoruz.

Yeni bölümler için kolları sıvadık. İstanbul Serbest Mimarlar Derneği'nin projesi “Ustalara Saygı” VitrA’nın katkılarıyla yeni bölümleri ile izleyicilerle buluşmaya devam edecek.

Tüm içeriklere İngilizce alt yazı ekleyerek okullar başta olmak üzere yaygınlaştırmayı ve yüz yüze etkinliklerle bu isimleri şahsen gençlerle tekrar buluşturmayı da hedefliyoruz. Projenin lansmanı, Ekim ayında Ustalar’ın katılımı ile İstanbul Serbest Mimarlar Derneği’nin 20. Yıl kutlamaları kapsamında Pera Palas’ta yapılacak. “Ustalara Saygı” umarım mimarlık ve tasarım dünyası dışında, yapılı çevreye, kent kültürüne ve mimarlığa ilgisi olan her yaştan izleyiciyle buluşmayı başaracak.

Ustalara Saygı

Proje: İstanbul Serbest Mimarlar Derneği

Hazırlayan ve Sunan: Banu Uçak

Editör: İrem Küreğibüyük

Prodüksiyon: Yalın Zabun, Mehmet Ali Kantogan

Destekçi: VitrA 

 

#Ustalara Saygı #mimari #tasarım #VitrA #İstanbul Serbest Mimarlar Derneği Türkiye #Banu Uçak #dijital arşiv #monografik belgesel


Sayfanın Başına Dön