YAKIN AMA UZAK BİR COĞRAFYANIN MİMARI: LEİLA ARAGHİAN
YAKIN AMA UZAK BİR COĞRAFYANIN MİMARI: LEİLA ARAGHİAN
YAKIN AMA UZAK BİR COĞRAFYANIN MİMARI: LEİLA ARAGHİAN
YAKIN AMA UZAK BİR COĞRAFYANIN MİMARI: LEİLA ARAGHİAN
YAKIN AMA UZAK BİR COĞRAFYANIN MİMARI: LEİLA ARAGHİAN
YAKIN AMA UZAK BİR COĞRAFYANIN MİMARI: LEİLA ARAGHİAN
YAKIN AMA UZAK BİR COĞRAFYANIN MİMARI: LEİLA ARAGHİAN
YAKIN AMA UZAK BİR COĞRAFYANIN MİMARI: LEİLA ARAGHİAN

YAKIN AMA UZAK BİR COĞRAFYANIN MİMARI: LEİLA ARAGHİAN

MİMARİ   1.11.2020

O, haklı olarak, klişelerden sıyrılmak istiyor ve “İranlı kadın mimar” şeklinde anılmak istemiyor. Ortağıyla beraber tasarladığı Tabiat Köprüsü’yle İran’ın en büyük parklarından birine eli değen ve 2016 Aga Khan Ödülü’nü kazanan Leila Araghian, farklı coğrafyalarda ve hatta farklı yüzyıllarda benzer tasarım prensiplerinin geçerli olabileceğini vurguluyor.

Bize parkların ve kamusal alanın İranlıların günlük hayatındaki yerini anlatır mısınız?

İran veya İranlılar başka bir gezegenden gelmiyorlar. Parklar ve kamusal alanlar nasıl dünyanın farklı yerlerinde güzel bir şeyse, İran’da da durum böyle. Bence genel olarak büyük şehirlerde yaşamak stresli bir şey ve günümüzün söylemi de bu yönde. Herhangi bir ülkeye ve şehre has değil. Bu aralar herkes kamusal alanların öneminden ve şehirlerimizin geçmiş yüzyılda arabalara göre tasarlandığından dem vuruyor ama artık yayalara uygun, bisiklet yollarının arttığından, kamusal alanların çoğaldığından ve böylece insanların, şehirlerin trafiğinden, hava kirliliğinden ve kaosundan kaçabileceğinden bahsediyor. Bu arada, ben parklar ve kamusal alanlar arasında fark olduğunu düşünüyorum. Çünkü bazen parkların toplumdan biraz daha kopuk olabildiğini görüyorum. Parklar insanların günlük yaşamından, kullandıkları günlük yollardan uzak kalabiliyor. Tahran’da çok fazla park var ama kamusal alan pek yok. Bence kamusal alanlar arasında yürüyebildiğiniz bir ağ olması gerekiyor ve bu ağın bütün şehri sarması gerekiyor. Tahran ve benzeri, arabalara göre planlanmış bütün şehirlerde yürünebilme sorununu çözmeliyiz ve yüksek kaliteli kamusal alan ihtiyacını karşılamalıyız.

İran’a karşı uygulanan yaptırımların tasarımlarınız üzerinde bir etkisi oldu mu?

Örneğin Tabiat Köprüsü’nden bahsedersek tasarımı herhangi bir şekilde etkilemedi. Ancak tabii bazı şeyler yavaşladı. Bazı materyallerin satın alınması zor oldu ve fiyatları yukarı çekti ama tasarımın kendisini etkilemedi. Bu konuda söylemek istediğim asıl şey şu: Yaptırımlar sırasında çoğu ülke İran’ın adını duyduğu zaman korkuyordu ve bizimle iş yapmak istemiyordu. Ancak bizim gibi memran yapı sistemleri üzerinde çalışan bir şirket için bu iyi bir şeydi zira uluslararası rekabet korkusunu hiçbir zaman yaşamadık. Çoğu insan bana neden Dubai’deki projelerde çalışmadığımı soruyordu. Benim için bunu yapmanın bir anlamı yoktu. Dünyanın en büyük uluslararası şirketleri ile rekabet etmek mantıklı değil. Özellikle kendi ülkem ve pazarım varken. Ancak tabii ki İran olarak izole edildik. Dünyanın geri kalanından izole edilmemiz için bir çaba vardı. Açıktır ki bu çok mümkün değildi çünkü her zaman dünyayla olan bağımızı koruduk

“İranlı kadın mimar” olarak anılmakla ilgili ne düşünüyorsun?

Bu “İranlı kadın” söylemi komik çünkü hayatım boyunca zaten İranlı bir kadındım. Kuşkusuz her insanın cinsiyeti ve milliyeti var. Açıkçası, İranlı bir kadın olmanın bütün dünyada özel ve garip bir şey olmasını anlamakta güçlük çekiyorum. Zaten İranlı bir kadın olmamak nasıl bir şeydir bilmiyorum. Bu dünyadaki herhangi bir insandan farkım olduğunu düşünmüyorum. Ne diyebilirim ki? Ben bir mimarım. Öğrencilerinin yüzde 80’i kadın olan bir üniversiteden mezun oldum. Sınıfımızda yedi-sekiz erkek vardı o kadar. İranlı olmanın başka bir ülkenin vatandaşı olmaktan farkı yok.

İran mimarisinin tarihi yapıtlarından esinleniyor musun?

Bu etkinin daha ziyade bilinçaltından meydana geldiğini söyleyebilirim. Tabiat Köprüsü’nü tasarlarken geleneksel formların hiçbirini taklit etmedik. Köprüyü insanların üzerinde zaman geçireceği bir yer olarak düşündük. Ancak sonra, çalışmalarımıza devam ederken Isfahan’daki Khajou Köprüsü’nün de tarihi olarak bir varış noktası olarak görüldüğünü hatırladık. Böylece Tabiat Köprüsü’nü yaparken aslında yeni bir şey söylemediğimizi fark ettik. 400 yıl önce söyleneni tekrar etmiştik. Bu durum bilinçaltında ortaya çıkıyor. Tamamen doğal bir şekilde. 

Bu köprünün mesajı nedir?

Köprümüzün mesajı çok açık; yaşadığımız şehirlerde kaliteli alanlar her vatandaşın hakkı. Ücretsiz ve kapsayıcı, davet eden alanlardan bahsediyorum. Kaliteli şekilde inşa edilmiş yapılara sahip olmalıyız ve inşa edilmiş çevrelere olumlu bir katkıda bulunmalıyız. Kamusal alanlara önem vermeliyiz. Hem kendimiz, hem de yaşadığımız şehir için iyi duygular uyandıran, yayalara saygı duyan mekanlar üretmeliyiz. Bence bu vizyon sadece mimarlar ve şehir planlamacıları arasında değil yaşadıkları çevreye etki edebilen herkes için ortak olmalı. Her insan araba kullanmak yerine, bisiklet veya toplu taşımayı tercih ettiği zaman çevresindeki olumsuz koşulları azaltarak, kendisinin ve toplumun sağlına katkıda bulunduğun farkında olmalı. Genel olarak iyi bir şehir planlamasının insanların sağlığına olumlu etkisi olduğunu söyleyebiliriz. Son olarak kadın veya erkek olmamım bir önemi olduğunu düşünmüyorum. Konuşmamız gereken önemli konular bunlar olmalı.

XOXO The Mag izniyle yayınlanmıştır. 

Tarih/Sayı: XOXO The Mag Sonbahar/Kış 2016-2017

 

#TabiatKöprüsü #İran #LeilaAraghian #mimarlık #röportaj


Sayfanın Başına Dön