YERİN ALTINDAKİ YAŞAM ALANLARI
YERİN ALTINDAKİ YAŞAM ALANLARI
YERİN ALTINDAKİ YAŞAM ALANLARI
YERİN ALTINDAKİ YAŞAM ALANLARI
YERİN ALTINDAKİ YAŞAM ALANLARI
YERİN ALTINDAKİ YAŞAM ALANLARI
YERİN ALTINDAKİ YAŞAM ALANLARI
YERİN ALTINDAKİ YAŞAM ALANLARI
YERİN ALTINDAKİ YAŞAM ALANLARI
YERİN ALTINDAKİ YAŞAM ALANLARI
YERİN ALTINDAKİ YAŞAM ALANLARI
YERİN ALTINDAKİ YAŞAM ALANLARI
YERİN ALTINDAKİ YAŞAM ALANLARI
YERİN ALTINDAKİ YAŞAM ALANLARI

YERİN ALTINDAKİ YAŞAM ALANLARI

MİMARİ   1.10.2020

Mimariden ve yapılardan bahsederken genellikle yerin üzerinde yükselen formları ele alma eğiliminde olsak da, ‘yeraltı mimarisi’ konusunda da farklı bağlamlarda pek çok proje gerçekleşiyor.

Yeraltı mimarisi yeni bir konu değil elbette. İnsan dışı canlılar için yaşam alanı olan yerin, toprağın altı, çeşitli mimari formların gelişmesinden önce bazı insan topluluklarının, tünellerde ve mağaralarda sığındıkları bir alandı. Yerin altı bugün baktığımızda ilkel ve korkutucu olarak düşünülse de bu topluluklar için koruyucu, yalıtıcı ve güvenli bir yaşam alanı sayılabilir. Bu nedenle eski çağlarda yer altındaki mekanlar, sığınma, ibadethane, depolama gibi işlevler için, çevresel faktörlerin ve iklim şartlarının da etkisiyle çoğunlukla zorunlu olarak kullanılıyordu. Buna ek pek çok işlevin bir araya geldiği şehirler de oluşmuştu; Nevşehir’deki yer altı şehirleri, Ürdün’deki Petra yer altı şehri gibi.

Günümüzde ise, yer altı mimarisi çoğunlukla kentin yer üstündeki yoğunluktan dolayı alan kazanmak için kullanılıyor. Afet ve acil durumlar için sığınma ihtiyacı bunun hala bir parçasıyken, ulaşım çözümleri, tünel ve geçitler başta olmak üzere çeşitli işlevler yer altının kullanımına gittikçe daha fazla ekleniyor. Zira yerin altının, üstüne göre avantajlı sayılabilecek, doğal ses yalıtımı, güvenli ve korunaklı ortamı, ısıdan, sıcak ve soğuktan daha az etkilenme durumu ve açık alanları bozmaması gibi özellikleri var. Bu nedenle gökdelen inşasına benzer şekilde, yerin altında da bir yapılaşma gelişiyor. Bu alandaki çalışmalarla öne çıkan ülkeler arasında, Amerika yer altı evleriyle, Japonya yer altı alışveriş merkezleriyle, İsrail ise yer altı hastaneleriyle biliniyor.

Yer altı mimarisinin sınırlı kapasite sunar hale gelen kentler yanında geleceğin alternatif yaşam alanları için dikkate alınan bir potansiyel görülüyor elbette. Bunda, kurak çöllerden kutupların soğuk bölgelerine kadar, güneş, rüzgar, fırtına ve atmosferik sıcaklıklardaki aşırı değişimler için termal telafi sağlama özelliğinin etkisi var elbette. Ayrıca altını tasarlayarak arazi üzerinde doğal açık alanları artırmak da hedeflerden biri olarak gösteriliyor. Ancak yer altında oluşturulan mekanlar, farklı bir dizi yapısal ve yapısal kurallar gerektiriyor. Avantajlı görünen koşullarla birlikte estetik kaygılarla da tercih edilebilen yer altı mimarisi, ekoloji ve çevresel hassasiyetler nedeniyle dikkatle ele alınması gereken bir yapı / inşa alanı. Maliyet ve sürdürülebilirlik konuları da bu meselenin bir tarafında yer alıyor. Yer altı mimarisinda geri dönüşümlü malzemeler de kullanılmakla birlikte sudan sorunmak için plastik ve beton sık karşılaşılan malzemeler arasında.

Yeraltı mimarisinin ilk akla gelen örnekleri başta ulaşım, metro ve yol ağları oluyor. Bu konuda da iddialı projeler var. Örneğin Elon Musk geçtiğimiz yıllarda, şehirdeki trafik tıkanıklıklarını hafifletmek üzere, saatte yaklaşık 200 km hızla giden yüksek hızlı patenlerde araba taşıyan bir yeraltı tünel ağına dair planlar açıklamıştı. Ulaşım elbette günümüzün yegane yer altı mimarisi fonksiyonu değil. Bu alanda farklı işlev ve yaşam alanı ihtiyacını, isteğini karşılayan çok çeşitli projeler, hem Türkiye’de, hem de dünyanın pek çok noktasında artıyor. Bu projelerden bazıları;

- Otoyol şapeli olarak tasarlanan ve açılı beyaz duvarları, yerin altındaki inziva / düşünme alanının girişini işaret eden Autobahnkirche (Herzog & de Meuron, İsviçre),

- Şarap için ideal iklim koşullarını oluştururken bir yandan da yapı ile kırsal peyzaj arasında bir bağlantı kurma isteğiyle tasarlanan, Antinori Şaraphanesi (Archea Associati, İtalya),

- 2015 yılında Mies Van Der Rohe Avrupa Ödülleri arasında en iyi 40 yapıdan biri seçilen, topoğrafya ile iç içe geçmiş ve adeta bir mağarayı andiron görünüme sahip Sancaklar Cami (EAA-Emre Arolat Architecture, İstanbul),

- Yer altı beton galeriler ağından oluşan UCCA Dune Art Museum (Open Architecture, Qinhuangdao Çin),

- 1960’larda inşa edilen bir konutun yer altı sığınağında yaratılan, ‘yaşanabilir, kalıcı ve değişken  bir yaşam alanı projesi olan Photocatalytic Cave (Studio Amezcua, Meksika)

#yeraltı mimarisi #yeraltı #Herzog & de Meuron #Archea Associati #Emre Arolat Architecture #EAA #Open Architecture


Sayfanın Başına Dön