STRATEJİK TASARIM OFİSİ : ATÖLYE
STRATEJİK TASARIM OFİSİ : ATÖLYE
STRATEJİK TASARIM OFİSİ : ATÖLYE
STRATEJİK TASARIM OFİSİ : ATÖLYE
STRATEJİK TASARIM OFİSİ : ATÖLYE
STRATEJİK TASARIM OFİSİ : ATÖLYE
STRATEJİK TASARIM OFİSİ : ATÖLYE
STRATEJİK TASARIM OFİSİ : ATÖLYE
STRATEJİK TASARIM OFİSİ : ATÖLYE
STRATEJİK TASARIM OFİSİ : ATÖLYE
STRATEJİK TASARIM OFİSİ : ATÖLYE
STRATEJİK TASARIM OFİSİ : ATÖLYE
STRATEJİK TASARIM OFİSİ : ATÖLYE
STRATEJİK TASARIM OFİSİ : ATÖLYE
STRATEJİK TASARIM OFİSİ : ATÖLYE
STRATEJİK TASARIM OFİSİ : ATÖLYE
STRATEJİK TASARIM OFİSİ : ATÖLYE
STRATEJİK TASARIM OFİSİ : ATÖLYE
STRATEJİK TASARIM OFİSİ : ATÖLYE
STRATEJİK TASARIM OFİSİ : ATÖLYE
STRATEJİK TASARIM OFİSİ : ATÖLYE
STRATEJİK TASARIM OFİSİ : ATÖLYE
STRATEJİK TASARIM OFİSİ : ATÖLYE
STRATEJİK TASARIM OFİSİ : ATÖLYE
STRATEJİK TASARIM OFİSİ : ATÖLYE
STRATEJİK TASARIM OFİSİ : ATÖLYE
STRATEJİK TASARIM OFİSİ : ATÖLYE
STRATEJİK TASARIM OFİSİ : ATÖLYE
STRATEJİK TASARIM OFİSİ : ATÖLYE
STRATEJİK TASARIM OFİSİ : ATÖLYE
STRATEJİK TASARIM OFİSİ : ATÖLYE
STRATEJİK TASARIM OFİSİ : ATÖLYE
STRATEJİK TASARIM OFİSİ : ATÖLYE
STRATEJİK TASARIM OFİSİ : ATÖLYE

STRATEJİK TASARIM OFİSİ : ATÖLYE

MİMARİ   9.12.2022

Disiplinlerarası bir stratejik tasarım ofisi olan ATÖLYE, global ve yerel ölçekte ihtiyaçlara yenilikçi çözümler getiriyor. Farklı fikirlerin ve inovatif keşiflerin hayata geçmesini sağlayan ATÖLYE, topluluk odaklı tasarım yaklaşımıyla uzun vadeli ve değerli işbirlikleri geliştiriyor. 2015’den beri faaliyet gösteren ATÖLYE, Tarihi Bomonti Bira Fabrikası’nda konumlanıyor.

ATÖLYE mimarlık ekibinden, Begüm Ural ve Güray Oskay ile mimari projeleri, tasarım yaklaşımları ve ATÖLYE’deki işleyişleri üzerine bir söyleşi gerçekleştirdik.

ATÖLYE’de disiplinlerarası bir sistem izliyorsunuz. Tasarım, mimarlık ve inovasyon üzerine çok yönlü bir bakış açısıyla hareket ederek, farklı disiplinlerle birbirinizi besleyerek ve geliştirerek ilerliyorsunuz. Bize bu süreçten bahsedebilir misiniz? Bir proje geldiğinde nasıl bir süreç izliyorsunuz? Hangi stratejilerle yola çıkıyorsunuz?

Güray Oskay: ATÖLYE, “çok disiplinli” bir stratejik tasarım ofisi. Çok disiplinliden kastımız, kuruluşundan itibaren ağırlıklı bir şekilde mimarlığın ön planda olduğu ve deneyim tasarımı, strateji, öğrenme ve dijital tasarım pratiklerinin de yer aldığı bir yapıya sahip olması. Günümüzde, yeni bir projeye başlayacağımız zamanki yaklaşımımız oldukça kapsamlı yanıtlar gerektiriyor; projenin ne tür bir partnerden/işverenden geldiğine ve hangi tasarım disiplinlerinin ağırlıklı olarak öne çıktığına göre proje ekiplerinin yapısı değişebiliyor.

ATÖLYE’de bu disiplinlerin her biri kendi alanında bağımsız olarak projeler üretebildiği gibi farklı kombinasyonlarla bir araya gelerek de iş üretebiliyorlar. Örneğin, biz bir mimari projeye başlamamızın ardından ATÖLYE’deki diğer disiplinleri de yanımıza çekebiliyoruz. Aynı şekilde, farklı alanlardaki projelere mimarlık ekibi olarak destek verebiliyoruz veya tüm disiplinler bir projede eşit ağırlıkta rol alabiliyor. Bu sebeple, gelen projeye göre süreç ve projedeki disiplinler çeşitlilik gösterebiliyor. Mimarlığın burada biraz daha özel bir durumu var; diğer disiplinlere göre çok daha somut bir iş tanımı olması ve kendine özgü bir müşteri profilinin olması bu pratiği daha bağımsız kılabiliyor. Mimarlık ekibi, diğer disiplinlerden bağımsız olarak daha sık proje geliştirse de işverenin çalışma alanına göre, mekan kullanım stratejileri, tasarım araştırmaları gibi çalışmalar kapsamında farklı disiplinleri projeye dahil edebiliyor.

Begüm Ural: Buna ek olarak, dönüşen ihtiyaçlar ışığında günümüzün ve geleceğin koşullarına sürekli adapte olma ihtiyacı da öne çıkıyor. Bu noktada, partnerlerimiz ile bu “adapte olma” ihtiyacına odaklandığımızda mimari yaklaşımlar geliştirebiliyoruz. İlk etapta mekansal bir müdahale yapmak planda yokken, yaptığımız tasarım araştırması sonucunda ortaya çıkan bulgulara mimari müdahale yapmayı proje kurgusuna dahil edebiliyoruz.

Araştırma süreci ve oradan çıkacak içgörüler bizim nasıl bir takım, nasıl bir kapsam, nasıl bir süreç yürüteceğimizin en önemli belirleyicisi oluyor.

Komünite odaklı bir yaklaşım izlediğiniz için proje geliştirme süreçlerinizde ağınızı genişletmekle birlikte o ağlardan besleniyorsunuz da, bu da yenilikçi modelinizi destekliyor. Bu komünite odaklı yaklaşımızdan bahsedebilir misiniz? Size ne gibi faydalar sağlıyor?

Güray Oskay: Komünite kelimesini bir an için kenara koyalım, onun bizdeki anlamı daha farklı. Bir önceki soruda anlattıklarımız ATÖLYE’nin kendi çekirdek yapısıyla ilgiliydi. 20 senelik kariyerimden sonra beni ATÖLYE’ye gelmeye ikna eden, burada mimarlıkla diğer disiplinler arasında hep bir paralelliğin mevcut olması. İşverenlerin ve mimar olmayan diğer kişilerin, projeye benim perspektifimin dışında bakış açıları kazandırabilmesi çok kıymetli. Birbirinden çok farklı tecrübelere sahip olan insanlarla aynı proje üzerine çalıştığınızda standart bir mimarlık pratiğine göre çok sıkı bir araştırma ve yol haritası çizme kabiliyeti geliştirebiliyorsunuz.

Biz ATÖLYE’yi üç katmanda anlatıyoruz: Birinci katman, ATÖLYE’nin kendi içinde farklı uzmanlıklara sahip profesyonellerden oluşan multidisipliner takımı.

İkinci katman: “Komünite.” ATÖLYE’nin komünite modeli yıllar içerisinde yaratıcı profesyonellerin ihtiyaçlarına göre sürekli gelişiyor. Ancak, şu an geldiğimiz model şu şekilde; kendi içimizde komüniteyi yöneten bir ekibimiz var. Bu ekip, birlikte çalışabileceğimiz—bizim onlara, onların da bize fayda sağlayabileceği—ATÖLYE’nin gücünü var olan yerde arttırabilecek, var olmayan yerde de bütünleyecek profesyonelleri bularak geniş bir yetenek ekosistemi oluşturuyor. Bu ekosisteme biz “komünite” diyoruz. ATÖLYE’nin asıl ekibi, İstanbul ve Dubai ofislerimiz ile birlikte 70 kişinin biraz üzerinde, komünitemizde ise aktif olarak projelerimizde iş birliği yapmaya hazır olan 200’e yakın üyemiz var. Komünitede, hem ATÖLYE bünyesindeki farklı disiplinlerden kişiler hem de bizim ekibimiz dışında restoratörler, aydınlatma tasarımcıları, peyzaj mimarları, kentsel tasarımcılar gibi çeşitli profesyoneller var.

Ben bu sisteme bütün dişlileri çok iyi yağlanmış ve her şeyi önceden ayarlanmış bir makine olarak bakıyorum. Komünite’deki insanlarla o kadar yakın bir temas halindeyiz ki herhangi bir proje geldiğinde saatler içerisinde projeye angaje olabiliyoruz. Projenin içeriğine göre ATÖLYE ekibinden ve komünitesinden gerekli kombinasyonlarla ekipler büyüyebiliyor, güçlenebiliyor ya da küçülebiliyor. Bu durum karşılıklı olarak güçlenmemizi sağlıyor.

Üçüncü katmanda daha da yukarı çıkıyoruz: Japonya’da Hakuhodo DY Holdings tarafından kurulan “kyu Collective” (www.kyu.com) isimli bir global tasarım kolektifi var. ATÖLYE, Japonya’dan, Avrupa’dan, Amerika’dan, Kanada’dan, Türkiye’den birçok firmanın aynı çatı altında olduğu bu kolektifin üyelerinden bir tanesi. Biz nasıl ATÖLYE komünitesinden üyelerimizle bir araya gelebiliyorsak, kyu içerisinde de şirketler aynı kolaylıkta ve aynı pratikte bir araya gelebiliyorlar. Kyu içerisindeki firmaların da çalışma alanları çok stratejik belirleniyor; farklı ülkelerden stratejik danışmanlık şirketleri, kentsel tasarım ofisleri, marka tasarımı, pazarlama, davranışsal ekonomi, medya ve iletişim gibi çeşitli alanlar var. Kyu üyeleri arasında IDEO, SYPartners, Sid Lee, Godfrey Dadich gibi oldukça etkileyici isimler var.

ATÖLYE’nin çalışma modeli bu şekilde; alt ölçekte ATÖLYE ve komünite iş birlikleri, global ölçekte ise ATÖLYE ve kyu iş birlikleri var.

Globalde farklı ölçeklerde ve içeriklerde birçok proje geliştiriyorsunuz. Mimari tasarımını gerçekleştirdiğiniz Dubai Future Foundation projenizi bu bağlamda örnek gösterebiliriz. Bu projede nasıl bir kurgu yarattınız ve tasarımınızla nasıl desteklediniz? Türkiye’den bu gibi global projelerinizi ilerletmenin avantajları ve dezavantajları var mı?

Begüm Ural: ATÖLYE’nin yapısı, global ölçekte projeleri hayata geçirmemizi kolaylaştırıyor. Biraz daha detay vermek gerekirse; yapı olarak bir tane ATÖLYE çatısı var. Fiziksel mekanların biri İstanbul’da, diğeri ise Dubai’de. Güray’ın da değindiği gibi komünite bazlı bir sistemimizin olması ve kyu Collective üyesi olmamızın en önemli getirilerinden biri de, lokasyon ve mekandan bağımsız olarak aynı proje üzerinde birlikte çalışabilme imkanımızın olması. ATÖLYE komünitesi de, kyu komünitesindeki diğer ekipler de, ATÖLYE’nin ağında yer alıyor. O sebeple bir kişi bir proje için San Francisco’da, bir kişi Dubai’de de olsa, birlikte nasıl çalışacağımızın belli prensiplerini oluşturduktan sonra Güray’ın da bahsettiği gibi dişli mekanizması belli bir ritme oturuyor ve fiziksel olarak farklı noktalarda olsak da bir araya gelip çalışabiliyoruz.

Güray Oskay: Bu yaz 5 kyu firmasının olduğu bir ekiple aynı anda San Francisco’da, New York’ta, Amsterdam’da, İstanbul’da, Abu Dabi’de ve Tokyo’da 16 saatlik bir zaman farkına yayılmış büyük bir proje geliştirdik. Bu sürecin, 1-2 toplantının saatini belirleme zorluğu dışında aynı ofiste çalışmaktan hiç farklı yoktu.

Begüm Ural: Bahsettiğimiz bu yapı, Dubai Future Foundation projesini de sistemli bir şekilde hayata geçirmemize olanak sağladı. Proje için işverenle bir araya geldiğimizde henüz Dubai ofisimiz açılmamıştı. İstanbul’daki proje ekibi ihtiyaçları anlamak için işverenle bir araya gelip kürate edilmiş hizalanma buluşmaları gerçekleştirdi. Bu buluşmalar ışığında mekanın ve kullanıcılarının ihtiyaçları netleşti. “Kullanıcıların ihtiyaçlarına cevap veren ve mekanın her zaman aktif olmasını sağlayacak programları içeren, 24 saat çalışabilecek bir kurguyu nasıl yapabiliriz?” ve “Hiçbir zaman kullanım dışı kalmayan ve amacına hizmet etmeye devam eden bir mekanı nasıl programlayabiliriz?” şeklindeki tasarım sorularının yanıtını arayan bir projeydi. Bu projemizin iF tasarım ödülüne layık görülmesi de bizi oldukça sevindirdi.

Dubai ofisimiz o dönem henüz kurulma aşamasında olduğu için projenin tasarım ve koordinasyon süreci İstanbul ofisimizden ilerledi ancak belli rutinlerde sahaya gittik.  Proje başlangıcında Dubai’de tüm paydaşlarımızla bir araya geldik, çalıştaylar düzenledik, veri toplama, analiz etme ve sentezleme süreci geliştirdik. Buna paralel olarak hem Dubai’de fiziksel olarak görebileceğimiz örnekleri gezdik hem de globaldeki örnekleri ve trendleri araştırarak belli bir strateji oluşturduk.

Sonrasında detaylı tasarım süreci başladı ve en sonunda hayata geçirildi. Üzerine çalıştığımız mekan bizden önce işveren tarafından üç kez yenilenip istedikleri sonucu alamadıkları bir alandı. Bu sebeple proje başındaki araştırma ve süreç boyunca işveren ile birlikte tasarlama adımları, bizim doğru ihtiyaçları tespit etmemize ve kalıcı çözümler üretmemize olanak sağladı.

Güray Oskay: Bir mimari projenin ilk aşamasında “Spatial Strategy” dediğimiz, birlikte tasarım ve araştırma yaptığımız süreci gerçekleştiriyoruz. Tasarım ve uygulamanın sonrasında ise öğrenimlerimizi derlediğimiz “Post Occupancy” programını uyguluyoruz, böyle olduğunda projemizin potansiyelini en iyi noktaya çıkardığımızı düşünüyoruz. Bir mimari yapı ancak programı kadar iyi olabilir diye düşünüyoruz. Bu sebeple programı kusursuz hale getirmeye çalışıyoruz ki yaptığımız proje olabildiğince uzun soluklu olsun. Burada bahsettiğimiz kusursuzluk; tek bir final programa ulaşmak değil. Aksine, mekanın programının adaptif olmasını da sağlayacak sürekli kusursuzluğu oluşturmak.

Sezin Okulu, Açık Çatı, Konteyner Park gibi projelerinizde ortak olarak gördüğümüz bir ‘’diyalog’’ ve ‘’birliktelik’’ etrafında şekillenme durumu var. Tasarım yaklaşımınızdaki komünite odağı, ortaya çıkardığınız projelerinizde de karşımıza çıkıyor. Bunun belli bir sebebi var mı?

Güray Oskay: İş birliğine çok inanıyoruz. Bir kişinin gökten inip her şeyi çözdüğü model 1950-1960’larda kaldı. Hele, mimarlıkta bu kesinlikle mazide kaldı. Biz en baştan kendi ekibimizi multidisipliner oluşturup henüz kendi ekibimiz içindeyken radikal bir iş birliği seviyesinde projeye başlıyoruz. Ekibimizde her zaman birbirinden çok farklı bakış açıları olan ve deneyimleriyle dinamik veriler getirebilecek insanlar bulunuyor.

İşveren yerine “partner” demeyi tercih ediyoruz, ilişki daha çok partnerlerle kurulan bir şey. Partner dememizin sebebi projeye en az bizim kadar değerli veri sağlayacak olmaları. Fakat şunun da altını çizmek gerekir, işveren/partner’den en doğru ve en değerli veriyi almak da bir sanat. Bunun için ise geliştirdiğimiz yöntemler var ve bu, “masaya kağıt kalem koyup birlikte tasarlamak” şeklinde yürümüyor. Çalıştay/workshop düzenlemek, birlikte tasarlama aktiviteleri yapmak için ekibimizin geliştirdiği metotlar ve teknikler var.

Begüm Ural: Mekanı sahiplenecek kişiler, mekanın kullanıcıları. Siz onlarla ne kadar diyalog kurarsanız, onları sürece ne kadar dahil ederseniz, onların mekanı o kadar aktif olarak kullanmasını ve mekana aidiyet hissinin artmasını sağlamış olursunuz. O sebeple, biz sürece kullanıcıları ne kadar erken dahil edersek bakış açımız da o kadar erken değişmeye başlar. Bu durum, bizim partnerlerimizle uzun süreli ilişkiler kurmamızı sağlıyor. Araştırma süreci yürüttüğümüz bir partnerle bir süre sonra daha kapsamlı bir iş üzerine çalışabiliyoruz. Karşılıklı diyalogların kurulduğu yerde daha sağlam ve birbirimizi daha iyi anlayabildiğimiz bir diyalog oluşuyor. Zamanla bu güven ilişkisi iki partner arasındaki en güçlü bağa dönüşüyor.

Güray Oskay: Begüm’ün dediğine ek olarak şunu ekleyebilirim; partnerlerimiz projeye ne kadar erken ve ne kadar sağlam bir şekilde dahil olursa, bitmiş ürüne o kadar hakim olup içselleştirebiliyorlar. Bitmiş ürünün bizim en başta hayal ettiğimiz ürün ile aynı olması ve kullanım şeklinin de hayal ettiğimiz senaryoda olması, kısaca her şeyin en baştan kurgulandığı gibi olması bizi mutlu ediyor.

Begüm Ural: Özel Sezin Okulu, bizim en uzun soluklu partnerliklerimizden biri. Türkiye’nin ilk özel okulu ve çok vizyoner bir ailenin kurduğu bir okul. Bizimle bir araya gelmeleri 2014-2015 senesinde, tasarım odaklı düşünme çalıştayı üzerinden fikir geliştirmekle başladı. Yaklaşık bir buçuk sene sonra tekrar bir araya gelip atıl durumda olan çatı katı alanını okulun ihtiyaçları doğrultusunda—tüm paydaşları da sürece dahil ederek—yeniden işlevlendirdik. Daha önce anlattığımız süreçleri adım adım işledik. Etkinlik alanından kütüphaneye kadar farklı fonksiyonları olan, koridorları tamamen açık, ders işleyişine imkan sunacak ve inovasyon alanı dediğimiz, okuldaki kulüplerin de kullanabileceği bir alana dönüştürdük. İsmi, “Açık Çatı” oldu. İsminin Açık Çatı olması, okuldaki paydaşlarla birlikte verilmiş bir karar; isim, mekan kurgusu, nasıl olacağı gibi her adımını birlikte yürüttüğümüz bir projeydi. İlk çalıştaydan beri kurduğumuz karşılıklı iletişim ve aidiyet hissinin oluşmasıyla birlikte 2022’de de hala yeni fazlarla devam ettiğimiz, her sene okulun belli etaplarını aynı metodoloji üzerinden bir araya gelerek tasarladığımız ve hayata geçirdiğimiz bir süreç içerisindeyiz. ATÖLYE’nin disiplinlerarası yaklaşımının bu proje kapsamında en önemli çıktılarından biri; mekan tasarımıyla başladığımız projeye, organizasyon tasarımı ve iletişim tasarımını da dahil etmemiz. Okul ile farklı farklı ihtiyaçları tek bir tasarım stüdyosu üzerinden ilerletebilecekleri bir partnerlik kurduk.

Güray Oskay: Sezin Okulları, mimarlıkla başlayıp farklı bağlamlarda devam eden bir proje oldu. Bunun tam tersi bir durum, başka bir okul projesinde; müfredat, iletişim ve yeni bir okul modeliyle ilgili öğrenme ve strateji üzerinden başlayıp sonradan mimarlığın dahil olduğu, çıktıların mekana yansıması nasıl olabilir diye düşündüğümüz bir süreç oldu. Hangi işin geleceği ve nelere yol açacağı süreçle ve partnerimizin yaklaşımı ile değişiyor.

Begüm Ural: Sezin Okulu’nda öne çıkan değerlerden biri; ana sınıfı öğrencilerinden lise son öğrencilerine kadar ve akademik kadroyla bir araya gelerek çok sayıda tasarlama ve fikir geliştirme aktiviteleri yapmamız. Erişebildiğimiz herkesten verimli dataları almaya çalıştık. Bu da okul içindeki tüm kullanıcıların; masadan, kütüphaneye kadar tüm sürece katkıda bulunmasını ve duygusal olarak bir bağ kurmasını sağladı. Mekanın sadece dört duvardan ibaret olmadığının en önemli örneklerinden biri oldu. İş birliğimiz hala devam ediyor ve etmeye de devam edecek.

Konteyner Park ise; Ege Ünivertise kampüsünde yıkılmış bir yapının temelini koruyarak, üniversitenin ihtiyacı olan bir teknopark yapma isteği ile başladı. Konteyner olması, yapıyı taşınabilir bir strüktür yaparsak neler olur, sabit bir yapı yaparsak alternatifleri neler olur sorularıyla yola çıkmamızın bir sonucu olarak ortaya çıktı. Yapının İzmir’de oluşu, arazinin değişebilir ve dönüşebilir olması, teknoparkın büyüme ihtimali ve limana yakınlığı tasarımın temelini olan prensipleri belirlememizi sağladı. Buna ek olarak, Türkiye’deki diğer teknoparklara yaptığımız geziler ve analizler sonucunda; mevcut atıl bırakılan binanın temeli üzerine limandan aldığımız ikinci el konteynerler ile bir kurgu inşa ettik. Böylece, mekanın taşınabilir ve eklemlenebilir bir yapısı oldu. Bu proje doğası gereği, maliyet hesabı gibi arkasında tamamen matematiksel işlemlerin yer aldığı bir stratejiyle tasarlanan bir projeydi. Türkiye’nin geri dönüştürülmüş konteynerlerden oluşan en büyük teknopark projesi oldu. Süreçte lokal birçok konteyner imalatçısı ile bir araya geldik. O dönemde konteyner yeni popüler olmaya başlamıştı ve ülkemizde bu ölçekte yapılmış bir proje yoktu. Bir konteynerin ikinci el kullanılabilmesi için ne kadar derin bir arka plan çalışması yapılması gerektiği, yapısal, strüktürel uzun ömürlülüğüne dahil analizler ve çok derin bir araştırma sürecini geçirdikten sonra asıl tasarım prensiplerini oluşturduk. Hem kullanıcılarla hem de işveren temsilcileriyle bir araya geldiğimizde, “Kullanıcılar arasında diyaloğa ve iş birliğine olanak sağlayan bir teknopark nasıl olur?” sorusu ortaya çıktı. Bunu nasıl başarabiliriz diye düşündüğümüzde, sirkülasyonu tamamen dışarıda bırakıp, insanların bir araya gelmelerini sağlayabileceğimiz açık alanları tasarlayarak teknopark algısını da değiştirdiğimiz bir proje ortaya çıktı.

Mobilya markanız olan CNVS’tan bahsedebilir misiniz?

Begüm Ural: CNVS, bizim kendi ofisimizi tasarlarken ihtiyacımız olan dönüşümlere, senaryolara imkan verecek mobilyaların eksikliğinden ortaya çıkmıştı. CNVS’ın “eğitim” mobilya serisinin oluşmasının sebebi de yine üstlendiğimiz müşteri projeleri oldu. CNVS, Sezin Okulları ile birlikte yaptığımız projelerdeki tecrübemiz ile dahil ettiğimiz eğitim mobilyaları serisi ile büyüdü. Hem bizim kendi birikimimizi ve deneyimlerimizi hem de üzerinde çalıştığımız projelerin ihtiyaçları ile gelişen özel bir seriye dönüştü.

CNVS, şu an 60’tan fazla, farklı mobilya tipini içeren bir mobilya markası. Mimari ve iç mimari projelerde, mevcut mekanın mobilyalar üzerinden dönüşmesini sağlayacak projeler üzerinde çalışıyoruz. Hepsi aslında zincir gibi halkaları birbirine takarak, örüntü oluşturarak ilerlemeye devam ediyor.

Güray Oskay: CNVS, ATÖLYE’nin kendi ihtiyaçları için doğdu ve ilerleyen süreçte Sezin Okulları ile birlikte eğitim mobilyaları dahil edilerek büyüdü. CNVS’ın süreci de diğer proje süreçlerimizde olduğu gibi ilerledi. Anaokulu, ilkokul öğrencileri ve öğretmenlerle çalıştaylar düzenledik. “Nasıl bir okul masası tasarlarsınız? Bir okul masası nasıl olmalıdır?” gibi sorular sorduk. Aldığımız geri dönüşleri sentezleyip birtakım çalışmalar gerçekleştirdik. Sonrasında nihai ürünlere ulaştık. CNVS’da en çok önem verdiğimiz şeyler; basit malzeme ve dayanıklılık ve bunlara ek olarak parçaların hafif ve esnek olma özelliği. Mobilyaların birden fazla amaca hizmet etmesini ve kolaylıkla farklı senaryolara adapte olabilmelerini hedefledik. Her parçanın bu prensiple tasarlanması özellikle okul projesi için çok büyük bir fayda sağladı.

Önümüzdeki zaman diliminde Türkiye’de ve globalde heyecan verici başka projeleriniz var mı? Gelecekteki projelerinizden bahsedebilir misiniz?

Güray Oskay: Sezin Okulu’nun bir sonraki fazı için çalışmaya devam ediyoruz.

Birleşik Arap Emirlikleri’nde bir ofis mekanı ve bizim de partneri olduğumuz bir eğitim merkezi için mekan tasarlamaya hazırlanıyoruz. Bu dönem mimari işlerimizin büyük bir kısmı Dubai ve Abu Dhabi’de.

Yazın Japonya’da bir proje gerçekleştirdik; o projenin birinci fazını tamamladık ve ikinci fazına hazırlanıyoruz.

Daha detaylı bilgi verebilmeyi arzu ederdik ancak, fazlara bölünmüş ve devam eden projeler oldukları için gizlilik anlaşmalarımız halen devam ediyor.

ATÖLYE hakkındaki haberleri www.atolye.io adresindeki internet sitemizden takip edebilirsiniz. Ayrıca, her yıl yayınladığımız impact.atolye.io adresindeki mikro sitede de projelerimizin etkisinin takip etme yolculuğumuz hakkında bilgi edinebilirsiniz.

#ATÖLYE #Begüm Ural #Güray Oskay #multidisipliner #dubai #Sezin Okulları #Dubai Future Foundation #Konteyner Park #CNVS


Sayfanın Başına Dön