JAPONYA VE TÜRKİYE ARASINDA: KENGO KUMA
JAPONYA VE TÜRKİYE ARASINDA: KENGO KUMA
JAPONYA VE TÜRKİYE ARASINDA: KENGO KUMA
JAPONYA VE TÜRKİYE ARASINDA: KENGO KUMA

JAPONYA VE TÜRKİYE ARASINDA: KENGO KUMA

MİMARİ   1.11.2020

Tasarımlar ve hayata geçirdiği büyük ölçekli projelerle uluslararası mimarlık dünyasının dikkatini üzerinden toplayan isimlerden Kengo Kuma, Eskişehir’deki Odunpazarı Modern Müze projesiyle birlikte bizim de görüş alanımıza yeniden girdi. İşlerinden bahsederken ‘biz’ üzerinden bir anlatıma sahip olması, Japon kimliğinden kaynaklanıyor gibi gelse de, detaylara indikçe aslında öyle olmadığı hissi uyanıveriyor. Kengo Kuma ile kısa ancak derinlikli bir sohbete daldık. 

 

Projelerinizde toprak seramik, geri dönüşümlü malzemeler, örgü dokular gibi pek çok çeşit malzeme kullanımı söz konusu. Bu genişlikte malzeme çeşitliliğiyle oynama konusundaki motivasyonunuz nedir? 

Hayata geçirilen her bir yapının konumlandığı bölgenin kendi orijinal kültürü ve dolayısıyla özgün malzeme yapısı var. Projeler kapsamında mekanın bu özgünlüğünden yararlanmak demek, doğal olarak bu yerel malzemenin kullanılması anlamına geliyor zaten. 

 

Meslek yaşantınız boyunca karşılaştığınız en zorlayıcı durum neydi? 

90’larda, Japonya’daki ekonomik balonun patlaması neticesinde, Tokyo’da herhangi bir iş imkanım kalmadı ve bu vesileyle ben de Japonya’daki çeşitli bölgeler üzerine çalışmaya, oralardaki yerel malzemeler ve zanaat üretimi üzerine keşifler yapmaya başladım. Bunun üzerine de o bölgede çeşitli projeler gerçekleştirdim. Her ne kadar küçük çaplı projeler olsa da, sonuç olarak oradan çok fazla ilham aldığımı söyleyebilirim. 

 

V&A Dundee projesindeki teknik zorlukların üstesinden gelmek için yeni mühendislik teknikleri geliştirdiğinizi söylüyorsunuz. V&A Dundee projesinin zorlukları tam olarak neydi ve nasıl yönettiniz?  

V&A Dundee’nin proje alanı nehir ve kara arasında kalan bir noktada olduğundan dolayı orada yapay bir kare kutu inşa etmekten kaçındık. Bundan ziyade, İskoçya’nın güzel kayalıklarının da ilgimizi çekmesiyle sonucu, doğal bir rastgelelik durumunu ve organik bir kompozisyonu mimariye uyarlamayı amaçladık. 

 

V&A Dundee, Tokyo 2020 Olimpiyat Stadyumu gibi büyük ölçekli projelerden bahsetmişken, dünyanın pek çok farklı kentinde, belirgin ve kuvvetli bir varlığı olan ve milyonlarca insanın günlük hayatında bir şekilde büyük etki yaratan projeler gerçekleştirmekle ilgili ne hissediyorsunuz?

Bu şekilde büyük ölçekli yapılar tasarlarken, onları olabildiğinde küçük hale getirmeye çalışıyoruz. Bu bakımdan asıl önemli unsur, malzeme biriminin ölçeği oluyor.

Size göre doğal malzeme ve yeni teknoloji arasında bir iş birliği sağlanmadıkça insanoğlunun hayatta kalması mümkün değil. Bu iş birliğini becermenin en akıllıca yolu ne olurdu? 

Doğal malzemeyi geleneksel bir yöntemle kullanıyorsanız, yapının nostaljik bir duygusu olması gerekir. Ama yeni teknolojiyle kullanırsanız, çağdaş bir mimari ortaya çıkacaktır.

 

Yaratıcı üretim ve mimarlık yapış şekli anlamında mesleğe başladığınız yıllardan bu yana çok şey değişti. Direndiğiniz dramatik değişimler söz konusu mu? 

80’lerdeki fetih mimarisinden, günümüzdeki yenilgi mimarisine kadar, Japonya’daki tüm toplumun niyetiyle ilgili bir değişim söz konusu zaten…

Etrafınızdakiler tarafından iyi bilinen belirgin bir jestiniz veya alışkanlığınız var mı? 

Sürekli bir inşaat alanından diğerine seyahat ediyorum. Alanı ziyaret ettiğim zaman, yapının bizim tarafımızdan tasarlanan modelini kontrol ederim ve genelde o alandan veya etrafından yeni ilhamlar alırım. 

 

Eskişehir’de Odunpazarı Modern Müze (OMM) projesini gerçekleştiriyorsunuz. Müzenin mimari detayları geçtiğimiz aylarda duyuruldu ve görünen o ki müze, kentin imza niteliğindeki yapılarından biri olacak. Projeden ve şu ana kadar kent yakaladığınız deneyimlerden bahseder misiniz?

Eskişehir bana, Japonya’daki dağlık bölgeyi hatırlatıyor. O nedenle kente bakarken nostaljik hissediyorum. Türkiye’de Japonya’dakilere benzer ahşap yapılar var. Buradan hareketle, ahşabın mahremiyetini binaya yansıtarak, Odunpazarı Modern Müzesi’ni içten, samimi bir mekan olarak tasarladık. 

 

Sizce Türk mimarisi olarak tanımlayabileceğimiz bir şey var mı? 

Elbette var. Doğu ve Batı'yı birbirine bağlayan bir düğüm olan Türkiye, mimarlık kültüründe de kendine özgü bir geleneğe sahip. Bunun yanında Ayasofya’nın dünyadaki en önemli mimarilerinden biri olduğunu düşünüyorum. 

 

Dünyanın pek çok farklı noktasında çalışan bir Japon mimar olarak, sizin için ‘yuva’ neresi? 

 

20’nin üzerinde ülkede mimari projeler tasarlıyor olsam da, zamanımın büyük bir kısmını Tokyo’da geçiriyorum ve dünyanın her yerinden çalışanlarla birlikte buradaki ofiste çalışmalarımı sürdürüyorum. Sanırım bu sebeple, Tokyo’yu ‘evim’ olarak tanımlamalıyım.  

XOXO The Mag izniyle yayınlanmıştır. 

Tarih/Sayı: XOXO The Mag Sonbahar/Kış 2019-2020

#KengoKuma #Eskişehir #OdunpazarıModernMüze #OMM #Vitra Yangın İstasyonu


Sayfanın Başına Dön