ART’OTEL BATTERSEA’DA JAIME HAYON DOKUNUŞU

30 yıl atıl halde bırakılan Battersea Elektrik Santrali’nin yeniden hayata kazandırılmasına paralel olarak yapının karşısındaki Art’otel Battersea da hayata geçirildi.

Jaime Hayon’ın iç mekan tasarımını üstlendiği otel, Hayon’un çarpıcı tasarım yaklaşımını iç mekana taşıyor. PPHE Otel Grubu’nun İngiltere’de kurulan ilk otelinde sanat ve nesnelerin harmonisi dikkat çekiyor. Sanatçı, otel genelinde birbirleriyle diyalog halinde bulunan sanatsal objelerle bir seçki yaratıyor. Yapının iç mekanındaki her öge, ziyaretçilerin deneyimleri göz önünde bulundurularak kurgulanıyor. Her alanın ayrı bir hikayeye sahip olması, ziyaretçiler için zengin bir deneyim fırsatı sunuyor.

2023 Şubat ayında ziyaretçiye açılması planlanan otel, Battersea çevresinden ve bölgenin manzarasından en iyi şekilde yararlanmayı hedefliyor. Oteldeki iç mekanların kıvrımlı hatları ve etkileyici renk paleti, her alan için oluşturulan karakteri destekliyor. Jaime Hayon, iç mekan tasarımlarında zarif olmaya özen gösterdiğini belirtiyor. Foster + Partners tarafından geliştirilen Battersea Roof Gardens, otel binasının kıvrımlı formunu destekliyor. Foster + Partners, ‘’Formlar, alanın kendisine ve kısıtlamalarına bir yanıttır.’’ diyor.

Ziyaretçiler ilk olarak, Hayon’un Fritz Hansen, Arflex ve Wittman gibi globalde bilinen markalar için tasarladığı mobilyaların ve pirinç ünitelerin bulunduğu, separatörlerle ayrılan oturma alanına yönlendiriliyor. Oturma alanları; Hayon’un seramikleri, antika nesneler ve çeşitli sanatçı ve tasarımcıların işlerine yer veren bir sergi niteliği taşıyor. Sanatsal objelerle birlikte Hollandalı sanatçı Nienke Klunder’in, İngiliz ikonografisine atıfta bulunduğu sürreal portre fotoğrafları da bu alana yerleştiriliyor. Lobide bulunan kıvrımlı masa, üzerine entegre edilen aynalar ve Venedik’te zanaatkarlar tarafından üretilen mavi renk tonlarındaki aydınlatmalarla iç mekanda bir bütünlük yaratıyor. Hayon, bu tasarımı için, ‘’vintage Hayon’’ ifadesini kullanıyor ve 20 yıl önce tasarladığı bir parçadan ilham aldığını belirtiyor. Oteller için en sıkıcı kısmın check in yapmak olduğunu düşünen tasarımcı, bundan yola çıkarak giriş alanını dinamik tutmayı ve ziyaretçilerin mekana girdiği andan itibaren kendini değerli hissetmesini hedefliyor.

Otelin restoran alanı, dairesel hacmiyle tiyatro alanlarına atıfta bulunuyor. Tozi Grand Cafe olarak adlandırılan restoranda, giriş alanındaki sürrealist tema, stilize edilen yüz hatlarıyla şekillenen kırmızı objelerle sürdürülüyor. Geri dönüştürülmüş iplik ile üretilen duvar halıları restoran boyunca dikkat çekiyor.

Hayon, otel için geometri ve düzenin olduğu; organik ve ziyaretçi üzerinde etkisi büyük olan iç mekanlar ortaya çıkardığını belirtiyor.