SESİN İYİLEŞTİRİCİ GÜCÜ: SES ŞAPELİ

Open Architecture tarafından tasarlanan Chapel of Sound (Ses Şapeli), Pekin’in kuzeydoğusunda Çin Seddi’nin kalıntıları etrafında konumlanıyor. Bölgenin doğal peyzajıyla bütünleşen heykelsi yapı, bir konser/etkinlik mekanı olarak ziyaretçilere alışılmadık bir müzik deneyimi sunuyor. Etkinlik olmadığında ise sesin iyileştirici gücünü kullanarak doğa içerisinde meditatif bir atmosfer yaratıyor.

Doğa ile mimarlığın kurduğu ilişki, toplumlardaki ekoloji bilinciyle birlikte giderek değişiyor. İnsanların doğada sebep olduğu etkilerinin farkına varmasıyla, mimarlık disiplini de doğa ile farklı etkileşimler içine girmeye başladı. ‘’Sürdürülebilir mimari’’ bir kavram olmaktan öteye geçerek, doğanın verilerini ve çözümlerini kullanan, kişileri doğaya yönlendiren, enerji tasarrufu sağlayan, modern dünyada bireylerin doğayla kurduğu ilişkiyi kuvvetlendiren ve toplumu doğal çevre konusunda bilinçlendiren bir yaklaşım olarak işliyor.

Bu bağlamda, mimarlık ile doğa arasındaki sınırların giderek belirsizleştiği mimari yapılara Pekin’de konumlanan Ses Şapeli güncel bir örnek.

Çin merkezli mimarlık stüdyosu Open Architecture tarafından tasarlanan Chapel of Sound (Ses Şapeli), Pekin’in kuzeydoğusundaki bir vadide konumlanıyor. Heykelsi formuyla dikkat çeken şapel, Çin Seddi’nin kalıntıları arasında bölgenin doğal peyzajıyla bütünleşiyor.

Kaya benzeri bir görünüme sahip olan yapı, yerel taşların betonla bir araya gelmesiyle oluşuyor. Yapının katmanlı kompozisyonu bölgedeki dağlara atıfta bulunuyor. Hacmin tabana doğru giderek daralması, binanın bulunduğu coğrafya ile daha yumuşak bir etkileşim yaratmasını sağlıyor.

Brütalist bir yapı olarak nitelendirebileceğimiz şapel, sürdürülebilir bir yaklaşım benimseyerek minimum enerji tüketiyor. Open Architecture, gerçekleştirdikleri tasarımın kurgusunda, mağara gibi doğal alanlardaki ses yankısının biçimlerinden ilham alıyor. Yapıyı bir açık hava konser salonu olarak tasarlayan mimarlar, ziyaretçiler için ‘’sesin formunu görmelerini’’ hedefliyor. Doğa içerisinde alışılmadık bir müzik deneyimi yaratmak üzere tasarlanırken aynı zamanda farklı toplulukları bir araya getiriyor ve sesin iyileştirici gücünden ilham alarak insanlar için bir inziva mekanı oluşturuyor.

Akustik bir konser salonu olarak tasarlanan yapı, tiyatro salonu ve çeşitli aktivitelerin gerçekleştirilebileceği bir alan olarak da kullanılabiliyor. Yapının çok yönlü olması, birtakım mekansal teknik gereklilikleri de beraberinde getiriyor. Mekandaki ses için ek bir yalıtım malzemesi kullanılmadan, akustik mühendislerle yapılan işbirliğiyle; binanın yan cephelerinde ve üstünde, sesi yutan alanlar ve dış ortamla bağlantı sağlayan açıklıklar oluşturuldu.

Ses Şapeli, boşluk ve doluluk arasında kurduğu dengeli diyalog ile doğa içerisinde ziyaretçiler için meditatif bir atmosfer sağlıyor.