BİR DÜŞÜNME VE YAPMA SÜRECİ OLARAK 'EMPATİ'
BİR DÜŞÜNME VE YAPMA SÜRECİ OLARAK 'EMPATİ'
BİR DÜŞÜNME VE YAPMA SÜRECİ OLARAK 'EMPATİ'
BİR DÜŞÜNME VE YAPMA SÜRECİ OLARAK 'EMPATİ'
BİR DÜŞÜNME VE YAPMA SÜRECİ OLARAK 'EMPATİ'
BİR DÜŞÜNME VE YAPMA SÜRECİ OLARAK 'EMPATİ'
BİR DÜŞÜNME VE YAPMA SÜRECİ OLARAK 'EMPATİ'
BİR DÜŞÜNME VE YAPMA SÜRECİ OLARAK 'EMPATİ'

BİR DÜŞÜNME VE YAPMA SÜRECİ OLARAK 'EMPATİ'

TASARIM   15.10.2020

5. İstanbul Tasarım Bienali 15 Ekim tarihinde başladı. Küratörlüğünü Mariana Pestana’nın Sumitra Upham ve Billie Muraben ile birlikte yürüttüğü bienalin ‘Empatiye Dönüş: birden fazlası için tasarım’ başlığının, küresel olarak hepimizi etkisi altına alan pandemi sonrasında anlamını genişlettiği, pek çok farklı platformda yaptığımız tartışmalarda kendini gösteriyor. Ark Kültür ve Pera Müzesi’nde gerçekleşen sergiler, kamusal alanda yer alan açık hava yerleştirmeleri ve dijital video serileri olmak üzere üç farklı formatta izleyicilerle buluşan bienalin pandemi sonrasında açıklanan format değişikliği ise, benzer etkinliklerin önümüzdeki dönemdeki kurgusu üzerinden bir öngörü olarak da okunabilir. 2012’deki ilk edisyonundan bu yana tasarımın dünya, çevre, insan ve insan olmayanla kurduğu, sürdürdüğü ve gelecekte geliştireceği ilişki üzerine kapsamlı bir okuma sunan bienalin açılışında, direktörü Deniz Ova’ya kısaca tüm bunları sorduk.

Temanın açıklandığı gün pandemi bugünkü haliyle gündemimizde değildi. Şimdiyse tema küresel anlamda çok daha anlamlı gelmeye başladı. Bu konuda sen ne düşünüyorsun?

Başlangıçta ne olup bittiğini tam olarak algılayamadık. Şubat – Mart aylarında dünyanın pek çok yeri gibi Türkiye’de de henüz karantina süreci başlamadığı için hâlâ iş seyahatlerine çıkıyorduk. Son iş seyahatimiz küratörümüz Mariana Pestana’yla birlikte Mart başında Beyrut’a oldu, orada acil durum ilan edilmişti. Her şeye rağmen idrak etmekte zorlandık, ama o seyahatten geri döndüğümüzde planladığımız tüm etkinlikleri ertelemiş ve karantinaya girmiştik. Gerçekdışı bir durum gibi geliyordu.

Bu yaşananlar karşısında anlam aramak insanı çaresizliğe itiyor, ama geçmişten günümüze bakınca işin bu noktaya nasıl geldiği çok iyi anlaşılıyor. Anlamak kabul etmek demek değil tabii, ama kriz karşısında hareketsiz kalmaktansa o an hayatlarımızı değiştirebiliyorsak veya değiştirmeye dair adımlar atabiliyorsak ileriye de bakabilmeye başlıyoruz. Çevremizi hoyratça tükettiğimizi ve bunun bir sınırı olduğunu geçmiş bienallerde çok tartıştık, gösterdiğimiz işler sayesinde seyircilerimizle paylaştık. Sanırım her şeyin geri dönülemeyecek kadar kötüye gitmesinin uzak bir gelecekte olacağını düşünerek değişim için yeterince hızlı hareket almadık. Artık bunları gözardı etmek imkânsız.

"Empati" ve birden fazlası için "düşünmek / yapmak" konusu bireysel ve profesyonel olarak hepimize çok şey söylüyor elbette, ama spesifik olarak tasarımcılar, mimarlar ve onların mesleki üretimleri için ne anlamı geldiği üzerine düşünmek gerekiyor. Empati tasarım üretimi için çok boyutlu bir düşünme ve yapma süreci. Herhangi bir şeyin kimin için, nasıl tasarlandığını sorgularken, tüm parametreleri bir araya getirirken toplum, malzeme ve çevreyle empati kurmak gerekiyor. "Birden fazlası" da burada devreye giriyor, tasarlanan herhangi bir şey tek bir kişi veya üreticiye dokunmuyor, bunları tüm boyutları ve uzantılarıyla beraber düşünmek gerekiyor. Burada özellikle insanla türdeş olmayan, belki madde hâlindeki her şeyle empati kuran bir pratik benimsemekten bahsediyoruz.

Pandemi etkisiyle yapılan format değişikliği bienale nasıl yansıdı? -Öngörmek zor ancak- bu format önümüzdeki yıllara nasıl yansır? 

Pandemi bizi melez bir kurgu yapmaya teşvik etti, daha önce ağırlık vermediğimiz dijital bir programı, Eleştirel Yemek Programı’nı geliştirmemiz, sergiyi açık alanlara taşımamız konusunda cesaretlendirdi. Kurgumuzu düşünürken bienalin etki alanını ve yarattığı farkındalığı tekrar düşünmemizi sağladı.

Araştırmalara geçmiş bienallerde de yer veriyorduk, akademik çalışmalardan ziyade tasarım pratiklerinde bu tür yaklaşımları benimseyen ekiplerin işleri ilgimizi çekiyordu, biz de onların bakış açılarını paylaşıyorduk. Bu benimsenen ve üzerinden düşünülen araştırmacı pratikleri önümüzdeki senelerde daha geniş bir şekilde kucaklayacağımızı düşünüyorum. Doğrudan kenti ilgilendiren projelere odaklanmamız, çevremizle kurduğumuz ilişkileri tekrar tekrar sorgulamamız gerektiğini biliyoruz.

8 yıllık gelişimi üzerinden bakarsak 5. edisyonda İstanbul Tasarım Bienali’ni nasıl değerlendirirsin? 

Tasarıma eleştirel bir açıdan bakmanın ve onun etki alanını görmenin ne kadar önemli olduğunu sanırım anlatabildik. Artık tasarım konularını tek boyutlu değil geniş bir bağlam içinde anlıyoruz ve buna dair farklı çalışmaları daha iyi görebiliyoruz. Seyircimizi farklı yolculuklara çıkmaya ve dünyanın acil konularına karşılık gündelik alışkanlıklarını değiştirmeye teşvik ettiğimizi umuyorum.

Öte yandan günümüzde farklı çalışma biçimlerini ve disiplinlerötesi işbirliklerini daha çok görmeye başladığımıza inanıyorum. Bienallerle beraber çok yetenekli, farklı bakış açılarına sahip, tasarım pratiğini sorgulayan ve disiplinleriyle aciliyet arz eden toplumsal, çevresel konulara dair çözümler arayan bir genç nesil yetişiyor, hatta yetişti. Tasarım günlük hayatımızın kültürünü oluşturmak konusunda çok önemli bir role sahip, bu yüzden bu disiplini tüm dallarıyla daha iyi anlamamız çok önemli. Tasarımın da bu anlamda bir sorumluluk taşıdığını, değişim yolunda aracı olabileceğini fark ettiğini düşünüyorum.

Röportaj: Bahar Turkay

#5. İstanbul Tasarım Bienali #İstanbul Tasarım Bienali #tasarım bienali #bienal #tasarım #Empatiye Dönüş #Deniz Ova #İKSV #Mariana Pestana


Sayfanın Başına Dön