BİRDEN FAZLASI İÇİN TASARIM; KÖRLERİN GÜNEŞ SAATİ
BİRDEN FAZLASI İÇİN TASARIM; KÖRLERİN GÜNEŞ SAATİ
BİRDEN FAZLASI İÇİN TASARIM; KÖRLERİN GÜNEŞ SAATİ
BİRDEN FAZLASI İÇİN TASARIM; KÖRLERİN GÜNEŞ SAATİ
BİRDEN FAZLASI İÇİN TASARIM; KÖRLERİN GÜNEŞ SAATİ
BİRDEN FAZLASI İÇİN TASARIM; KÖRLERİN GÜNEŞ SAATİ

BİRDEN FAZLASI İÇİN TASARIM; KÖRLERİN GÜNEŞ SAATİ

TASARIM   9.11.2020

15 Ekim'de açılan 5. İstanbul Tasarım Bienali bu hafta geçtiğimiz hafta sona erdi. Bienal kapsamındaki Kara ve Deniz Kütüphanesi, Eleştirel Yemek Programı ve Empati Seansları, Pera Müzesi ve Ark Kültür’de yer alırken, Yeni Yurttaşlık Ritüelleri programı ve Uydu Projeler kentin çeşitli noktalarında konumlanıyordu. Bienal,  ortaya koyduğu tartışma ve paylaşım zeminini genişleterek, Nisan 2021’e dek gelişecek bir format üzerinden programların bir kısmını devam ettirmeyi planlıyor.

‘Empatiye Dönüş: birden fazlası için tasarım’ başlığını taşıyan bienalin katılımcılarından olan tasarımcı Eli Bensusan’un ‘Körlerin Güneş Saati’ projesi, Yeni Yurttaşlık Ritüelleri programı kapsamında Moda Sahil Parkı’nın güney burnunda konumlandı. Körlerin Güneş Saati, ‘parkın güney burnunu Kuzey Yıldızı’yla birleştirerek ziyaretçileri bulundukları mevkii tekrar değerlendirmeye davet ederken bir yandan da eserin sergilendiği antik Khalkedon kentinin gizli coğrafi, tarihi, kültürel ve mitolojik katmanlarını hatırlatıyor.’ Eli Bensusan ile, projesi üzerinden, empati ve birden fazlası için tasarımı konuştuk.

Empati, bienalde yer alan kapsamı ve bugünkü gündemde taşıdığı anlam üzerinden bir tasarımcı için ne anlama geliyor?

Empati kelimesinin gündelik hayatta kullandığımız “olaylara başkasının penceresinden bakabilme yetisi” anlamını kendimce imkansız bulduğum için, bu proje bazında kelimeyi yeniden tanımlama ihtiyacı hissettim. Bakış pencerelerinin ortadan kalktığı bir mecrada ortak hislerin, deneyimlerin mümkün olduğuna inanıyorum. Bu fiziksel bir yerden ziyade insanların birbirlerine hikayelerini anlatmaları ile açılan bir kapıdan girilen ve orda olduğumuzu kesin bilmesek de inanabileceğimiz bir alan.

Bir güneş saati yapmak istediğim Kadıköy’e veya eski adı ile Khalkedon’a Körler Ülkesi dediklerini öğrendiğimde benim aklımda kurgusal bir halk belirdi. ‘Acaba bu halkın mitleri, ritüelleri, ve onların nesneleri nasıl olurdu?’ diye düşündüm. Eğer bildiğimiz görme yetisinin dışında bir şekilde görüyorlarsa belki bu pencereleri aşma durumunu birebir deneyimleyen bir halktı Körler Halkı. Onlar gibi düşünmeye çalışarak bir güneş saati tasarladım. Güneş saatinin doğru ayarlanması için epey bir hesap gerekiyor. Usturlab denilen nesneden ilhamla tasarladığım ucundaki yıldız haritası/takvimi, yılın belli bir günün saatinde yıldızların konumunu bulmanıza yarıyor. Bu nesne, karmaşık gözüken bu geometrik sistemin anlaşılması için var. Yıldızlar ve evrenin içerisindeki düzeni kutlamak ve ondan heyecan duymak için onlarla ilişkimizi dijital olmayan, doğrudan onları gösteren nesneler üzerinden kurmanın daha insani bir deneyim olduğunu düşünüyorum. Empati sorusuna yanıt olarak bu karakterde bir nesne tasarladım.

Pandemiyle birlikte küresel anlamda geliştiğini gözlemlediğimiz, coğrafi, tarihi ve kültürel katmanları anlama çabasını nasıl değerlendiriyorsunuz? 

Coğrafi, tarihi, sosyolojik, biyolojik, kültürel, felsefi, psikolojik, saymakla bitmeyecek, karışıkmış gibi gözüken bu çok sayıda katmanları, birbiriyle ilişkili olarak, ancak karıştırmadan okumanın çok önemli olduğuna inanıyorum. Pandemiyi çok yönlü bir şekilde anlamlandırmaya çalışırken bunu deniyoruz, ancak malesef “doğa bize çevreyi kirlettiğimiz için mesaj verdi” gibi yüzeysel ve romantik anlatılar ortaya çıkıyor. Virüs sadece biyolojinin konusu değil. Aynı zamanda istatistiğin de konusu çünkü sayılar ve ihtimaller ile yayılıyor. El yıkama, hijyen, kalabalıkta bulunma gibi alışkanılklara bağlı olduğu için demografinin, kültürün, ekonominin, politikanın da konusu. Yalnızca pozitif bilimler ışığında bu tip çok katmanlı bir sorunu çözebileceğimize inanmıyorum. Bütünsel bir yapı olmalı diye düşünüyorum.

Kamusal alandaki bir yerleştirme üzerindeki etkileşimde sürprizlere ne kadar açıksınız? kontrolün bir şekilde projenin elinde olmasına dair belirgin veya saklı bir amaç var mı? yoksa süreç kullanıcının heyecanına ve merakına teslim olmaya açık mı? 

Kamusal alanda bir şey yapınca ister istemez açık olmak zorundayım. İsterim ki bir buluşma mekânı olsun, insanlar önünde keyif yapsın, değişik deneyimler yaşasınlar. Gece gündüz orası bir sahneye dönüşsün, insanlar objenin üstündeki şifreleri çözmek için keyifle uğraşsınlar, ona kendi istedikleri anlamları yüklesinler. Ama tabi bunlar hep benim ön gördüğüm ve istediğim şeyler. Esas sürprizler hakkında ne düşündüğümü onlar yaşandıktan sonra göreceğiz. Çalışmanın ikinci gününde bir parçası çalındı bile! Haliyle bu beni çok da mutlu etmedi ama tahmin edilemez bir şey değil İstanbul’da. Üç kuruşluk hurda parası için bir işi kıran insanlar varken acaba elimizdeki kaynaklarla sanat mı yapmalıyız diye düşünüyorum, ama sonra, görünen sorunlarla değil arkasındaki görünmeyen nedenlerle uğraşmanın çok daha değerli olduğuna kendimi ikna ediyorum, bunu niye yaptığımı hatırlıyorum. Dolayısıyla seyircinin performanslarına, ritüellerine, nesne ile kuracakları çeşitli ilişkilere açığım.

Röportaj: Bahar Turkay

#5. İstanbul Tasarım Bienali #tasarım bienali #Empatiye Dönüş #Eli Bensusan


Sayfanın Başına Dön