DAHA AZ TASARIM
DAHA AZ TASARIM
DAHA AZ TASARIM
DAHA AZ TASARIM
DAHA AZ TASARIM
DAHA AZ TASARIM
DAHA AZ TASARIM
DAHA AZ TASARIM

DAHA AZ TASARIM

TASARIM   27.10.2021

Geçtiğimiz yaz Şirince’de Nesin Matematik Köyü’nde grafik tasarımcılar Geray Gençer ve Mehmet Ali Türkmen tarafından yürütülen atölye "Daha Az Tasarım" fikrine odaklanıyordu. Bu artık güncelliğini yitirmeyen ve uzun süre de yitirmeyecek çok temel bir mesele gibi görünüyor. İçinde yaşadığımız iklim krizi, çevre sorunları, doğal afetler ve nihayetinde koşulları daha zorlayıcı hale getiren pandemi, tüketim alışkanlıkları başta olmak üzere alışageldiğimiz pek çok meseleyi yeniden sorgulatır hale gelmişken, bu başlık hem çok anlamlı, hem de sadece tasarımcıları ilgilendirmenin ötesinde bir bağlamı var. Üstelik bunu, ‘antik şehirlerin birikimi üzerine kurulu’ olan Nesin Matematik Köyü’nde sorgulamak, tartışma zeminini genişletmiş görünüyor.

Geray Gençer ile atölyeye, ‘daha az tasarım’ fikrine, bir nesnenin tasarlanmasının gerekli olup olmadığı sorusundan başlayıp, anlam arayışına giden katmanlı bir sorgulama için kapı aralayan bu tartışma zeminine dair kısaca konuştuk.

Bu yaz Nesin Matematik Köyü'nde Mehmet Ali Türkmen ile yürüttüğünüz atölyeden ve kapsamından bahseder misin?

Matematik Köyü’nde gerçekleştirdiğimiz atölye çalışmasında farklı disiplinlerden 18 üniversite öğrencisiyle bir araya geldik. Günümüz tasarım kültürünün hayatımızı ne yönde şekillendirdiğini, tasarladıklarımızın sosyal ve çevresel sonuçlarını hep beraber düşündük, konuştuk, tartıştık ve bu dönüşüm çağına rastgelen tasarımcılar olarak yaptığımız işin geleceğini sorgulamaya çalıştık.

'Tasarım gerekli mi?' üst sorusunun bağlamı neydi? Bu soru neden önemli veya tartışmaya değer?

Artık neredeyse hepimiz farkındayız; tüketmek ne manevi ne de maddi dünyamıza iyi geliyor. Biz tasarımcılar bu sorunun çıkış noktasına, yani bir tasarım (tüketim) nesnesinin tasarlanmasının gerekli olup olmadığına da kafa yormalıyız. Doğal kaynakların kullanımı konusundaki bu önemli karar ilk olarak içinde yaşadığımız toplumun bir ferdi ve tasarımın tüketicisi olarak, ikincisi olarak da tasarım sürecinin önemli bir parçası ve üreticisi olarak etkiliyor. İşte bu çift yönlü ilişki günümüz tasarımcılarını hazırladıkları projelerin sosyal ve çevresel sonuçları açısından hiç olmadığı kadar sorumlu hale getiriyor. İnsanlık olarak doğanın bize ait olduğu hissine kapılmış durumdayız. Bu sanrıdan kurtulmak için teknoloji ve dolayısıyla tasarımın bizi hapsettiği hayali gereksinimlerden kurtulup insanın doğaya ait bir varlık olduğunu bir an önce hatırlamak zorundayız. 

Tasarım pratiğinin / mesleğinin anlamının veya kapsamının pek çok başka alanda olduğu gibi günümüzün sosyal, ekonomik, çevresel, gelişimsel, teknolojik koşulları altında değişmekte olduğu düşünülebilir. Dolayısıyla sence atölye kapsamındaki bu soruyu bugünün -sosyal, ekonomik, çevresel, gelişimsel, teknolojik- koşulları altında sormanın veya üzerine düşünmenin nasıl bir anlamı var?

Zeminin hiç olmadığı kadar oynak, koşulların değişken ve geleceğin belirsiz olduğu bir dünyada bütün teknolojik gelişmelere rağmen insan olmanın en temel gereksinimlerinden biri olan anlam arayışının peşindeyiz hala. Bizi insan yapan şeylerin başında gittiğimiz yönü sorgulama, tasarladıklarımızın sonuçlarını öngörebilme gibi vasıfların olduğuna inanıyorum. Ürettiklerimizin çevresel ve sosyal sonuçlarıyla yüzleşmek ve artık bir pozisyon almak zorundayız. Kim için, ne amaçla, ne pahasına ve neyi ürettiğimiz sorularının cevaplarını ilk önce biz tasarımcılar kendimize verebiliyor olmalıyız. 

Atölyenin başka bir yerde değil, Matematik Köyü'nde gerçekleşmesi ayrıca bir etki yarattı mı? Farklı alanlardan öğrencilerin, merkezinde 'tasarım' olan bir tartışmaya katılımı / katkısı farklı bir bakış açısı yaratıyor mu?

Atölyenin mekânı olarak Matematik Köyü’nü seçme nedenimiz; gündelik hayatta temel gereksinimlerimizin aslında ne kadar basit olduğunu hatırlamak ve atölye konusu olan "Daha Az Tasarım" fikrini yaşayarak tecrübe etmekti. Atölye içeriği ve mekânın sahip olduğu koşullar bir araya gelince günümüzün çevrimiçi dünyası ve onun yarattığı biçare insanı anlamak çok daha kolay oldu. Ali Hoca’nın (Nesin) kurduğu bu eğitim modeli Ege ve Anadolu'daki antik şehirlerin kadim anlayışını devam ettiriyor. Bu anlayış dijital dünyanın yarattığı dağınık zihnimiz için bir nefes alma olanağı sundu. Farklı alanlardan öğrencileri bir araya getirmek ise olası düşünce biçimlerini zenginleştirdi, başka yerlerden kendimize bakmamıza vesile oldu.

Katılımcılarla atölye süresince yaptığınız tartışmalarda ortak bir yaklaşım oluştu mu?

“Daha Az Tasarım” tanımı çerçevesinde vardığımız ortak yaklaşım kendi iç dünyamızda kurduğumuz samimi ve sorgulayıcı ilişkiyle başlıyor, teknolojiye mesafeli, yeşile yakın, ölçülü bir hayat yaşama, bu hayatı mesleki seçimlerimize ve çevremize aktarma gayretiyle son buluyor. 

#GerayGencer #DahaAzTasarım #NesinMatematikköy


Sayfanın Başına Dön