TASARIM İÇİN YENİ PARADİGMALARI TARTIŞMAK
TASARIM İÇİN YENİ PARADİGMALARI TARTIŞMAK
TASARIM İÇİN YENİ PARADİGMALARI TARTIŞMAK
TASARIM İÇİN YENİ PARADİGMALARI TARTIŞMAK
TASARIM İÇİN YENİ PARADİGMALARI TARTIŞMAK
TASARIM İÇİN YENİ PARADİGMALARI TARTIŞMAK
TASARIM İÇİN YENİ PARADİGMALARI TARTIŞMAK
TASARIM İÇİN YENİ PARADİGMALARI TARTIŞMAK

TASARIM İÇİN YENİ PARADİGMALARI TARTIŞMAK

TASARIM   28.10.2020

İKSV tarafından, VitrA sponsorluğunda ve T.C Kültür ve Turizm Bakanlığı desteğiyle düzenlenen 5. İstanbul Tasarım Bienali 15 Ekim’de start verdi. Bienal ‘Empatiye Dönüş: birden fazlası için tasarım’ başlığını taşıyor ve ‘tasarıma empati üzerine temellenen yeni bir rol biçme arayışındaki fikirleri ve projeleri bir araya getiriyor’. Tasarım, burada duygulanımların ve izlenimlerin aracısı olarak, esas amacı özen göstermek olan bir pratik şeklinde sunuluyor.

Bienalin küratörlüğünü Sumitra Upham ve Billie Muraben ile birlikte üstlenen Mariana Pestana’nın geçtiğimiz yıl yapılan basın toplantısında ‘Empatiye Dönüş’ başlığını açıklamasından bu yana, pandemi etkisiyle küresel anlamda  dramatik bir durumun içinde bulduk kendimizi. Bienalin bizi çok katmanlı olarak düşünmeye ve sorgulamaya davet ettiği konular aciliyet kazandı. Bunları ve bienalin tartışmayı, paylaşımı genişleterek, Nisan 2021’e dek evrilerek gelişecek olan formatını konuştuk.

Bienalin temas ettiği ve tartıştığı konular günümüz bağlamında neden önemli?

Pandemi çevremizle yeni bir ilişki kurmamızın ne denli acil olduğunu gözler önüne serdi. Virüsle ilgili fazla bir şey bilmiyorsak da endüstriyel tarım modelleriyle, farklı bağışıklık sistemlerine sahip türlerin zorla yakınlaştırılmasıyla, “vahşi” arazilerin ormansızlaştırılmasıyla bağlantısına dair bir uzlaşıdan bahsedebiliyoruz. Bu yüzden de doğal yaşamla nasıl ilişkiler kurduğumuzu yeniden düşünmek önemli. Pandemi ayrıca sosyal izolasyon hâliyle birlikte geldi, bunun psikolojik sonuçlarını da yeni yeni anlıyoruz. Son olarak da istihraç faaliyetlerinden küresel endüstri modellerine dek günümüz toplumunun kırılganlıklarını ortaya çıkardı. Tüm bunlarla karşı karşıyayken, bienalin bizi birbirimizle ve diğer biyolojik, bakteriyel ve jeolojik bedenlerle nasıl ilişki kurduğumuzu incelemeye davet eden teması yeni bir aciliyet kazandı. Öte yandan içinde bulunduğumuz ânın eşsiz bir yanı da var, çünkü tüm dünya sırada ne olduğunu merakla bekliyor. Kırılımlarla ve sorgulamalarla dolu bir dönemdeyiz. Bu durum büyük zorluklar yaratırken bir yandan da bir şeylerin nasıl ilerleyebileceğine dair alternatiflerin denenebileceği bir istisna hâli sunuyor.

Bir ekolojik krizin içinde olduğumuzu bilmemize rağmen bize her gün haberlerde gösterilen verilere, istatistiklere ve sayılara karşı bağışıklık kazanmış durumdayız. Burada da tasarım denklemine duyguları, hisleri, özeni, yakınlığı dahil eden empatinin önem kazandığına inanıyorum. Tasarım süreçlerimizi ve hedeflerimizi yeniden değerlendirmeliyiz, böylelikle kullanıldıkları bağlamın dışında çok sayıda mekânı, maddeyi ve türü etkileyebilir, dolaylı olarak yeni üretimlerden de etkilenebilirler.

Bu koşullarda bienali gerçekleştirmek bu tür fikirlerin doğduğu, tartışıldığı ve paylaşıldığı bir platformu devam ettirmek için de önemli. Ne dersiniz?

Bu durum hareket almamızı zorlaştırabilir, ama durmamalıyız. Tasarım için yeni bir paradigmanın ne olabileceğini tartışmak, bugünün ekonomik, ekolojik ve pandemiyle bağlantılı krizlerinin ötesini görebilme cesaretine sahip pratikleri tanıtmak önemli. Bu tür pratikler benim “birden fazlası için tasarım” diye adlandırdığım, sadece kullanıcı ya da müşteriyi değil, herhangi bir tasarım sürecine özgü pek çok bileşeni ve karmaşık engelleri hesaba katan fikirler ortaya atıyor. Bunlar birden fazla beden, bakış açısı ve boyutun ihtiyacını karşılayan tasarımlar.

5. İstanbul Tasarım Bienali Ekim 2020’den Nisan 2021’e dek evrilerek gelişen bir bienal olacak. Karşımıza çıkan zorlukları ve pandemi sürecinde getirilen kısıtlamaları göz önünde bulundurarak, günümüz koşullarını yok saymak yerine bu sürece uyum sağlayan bir program düzenledik. Bienaller genellikle pek çok insanı tek bir mekâna sıkıştıran, eserlerin ülkeler ve kıtalar arasında taşındığı, sıklıkla geçmiş birkaç yılda üretilen işlerin sergilendiği etkinlikler. Pandemi bizi bu modeli yeniden düşünmeye, daha az nakliye ve ulaşım masrafının olduğu bir bienali sorgulamaya itti. Varolanlar yerine yeni işler ve araştırma zincirlerinin üretimini teşvik etsek nasıl olur? Böyle düşünerek üretken ve yerel üretime dayalı, İstanbullular ile iletişim içerisinde ve onlara yönelik yeni projelere fırsat sunan bir bienal tasarladık.

Seyircinin ve profesyonellerin (özellikle tasarımcılar ve mimarların) bu bienalde ne bulmasını bekliyorsunuz?

Ziyaretçilerin etkin rol oynadığı bir program oluşturduk. Eleştirel Yemek Programı’nın insanları yalnızca aşçı değil, eleştirel birer aşçı olmaya, yani mutfaklarındaki malzemelere ve aletlere farklı bir bakış açısıyla yaklaşmaya teşvik edeceğini umuyorum. Kara ve Deniz Kütüphanesi’nin arşivdeki parçaların arasındaki bağlantıları kurmak konusunda ziyaretçilere ilham vermesini, onları da birer araştırmacıya dönüştürmesini temenni ediyorum. Umuyorum ki Kütüphane, yeni inceleme ve araştırmaların önünü açacak. Son olarak da Yeni Yurttaşlık Ritüelleri’nin kentte yaşayanları kamusal alanda yeni iletişim kuralları geliştirmek, bunu yaparken de yalnızca insanları değil, kuşlar, mikrobiyal kültürler, bitkiler gibi kentte birer topluluk oluşturan farklı bileşenleri de dikkate almak konusunda etkilemesini umuyorum. Tasarım aracılığıyla insanları bağlamları ve konumlarına farklı yaklaşmaya; mekân algılarını genişletmeye; mutfaklarında, topluluklarında, kentlerinde eyleme geçmek için gerekli eleştirel aletlere sahip olduklarını görmeye; birbirleriyle olduğu kadar diğer biyolojik, bakteriyel ve jeolojik bedenlerle de nasıl ilişki kurduklarını düşünmeye davet ediyoruz.

Röportaj: Bahar Turkay

#5. İstanbul Tasarım Bienali #tasarım bienali #Empatiye Dönüş #Mariana Pestana #pandemi #sergi #bienal


Sayfanın Başına Dön