MERVE BEDİR İLE PANDEMİ ÜZERİNE KISA KISA
MERVE BEDİR İLE PANDEMİ ÜZERİNE KISA KISA

MERVE BEDİR İLE PANDEMİ ÜZERİNE KISA KISA

TASARIM   23.10.2020

Konumuz: Pandemi

Konuğumuz: Merve Bedir (Mimar ve Araştırmacı)

 

Salgın sürecinde yeniden düşündüklerimiz, farkına vardıklarımız arasında yaşantımızın bundan sonrasını en fazla etkileyecek olan nedir sence?

Önce pandeminin bana hatırlattıkları var: bilimsel düşünce ve otoriteyi nasıl kavramız gerektiği, bilmek kadar bilmemek fikri ile yaşamak gibi. Güven duygusu ile ilgili önemli bir tecrübe edindim kendi adıma. Maskeyi nerede takmalıyım nerede ve kimin yanında açabilirim gibi.

Çalışma alanımızdan yaklaştığımda, kentte tarım, tedarik zincirlerinin kırılganlığı ve özellikle yiyeceğe erişim ve doğal çevrelerin korunması konularının altını çizmek isterim. Her biri uzun uzun tartışılabilir tabi ama bu konular pandeminin ortaya çıkardığı, vurguladığı, derinleştirdiği ve bir an evvel adım atılması gereken konular. Eskisi gibi yaşayamayız diyorsak bu meselelere sistemik ve mekansal olarak çare bulmak gerekiyor.

Pandemi eşitsizlik ve adaletsizlik gibi çok temel bazı konuları da artık göz ardı edemeyecek noktaya getirdi. Buradan nereye gideceğiz sorusu kişisel ve toplumsal olarak artık saklanacak yerimizin olmayan bir soru.

Bizi bu noktaya ne getirdi, buradan ne çıkarır?

Soruların bana pandeminin dünyayı radikal biçimde değiştireceği yönünde bir kabul olduğunu düşündürdü. Bense bundan emin değilim. Daha sonra örnekleyeceğim belli açılardan buna katılıyorum, ama pek çok açıdan da var olan düzenin devam edeceğini tahmin ediyorum. Benim için dikkat çekici olansa aslında bu düzenin olanca hızıyla sürdürülen taraflarının pandemiyle ilişkisi; kentleşme, yapılaşma, çıkarma (extraction) ekonomileri, kentsel yayılma ve ormansızlaştırma, farklı türlere özgü habitatların katledilmesi ve bu türlerin insanlarla karşılaşma alanlarının artması. Dolayısıyla öncelikle dayanışma alanlarımızı, ‘türlerle dayanışma’ anlamında genişletmek ve geliştirmek gerektiğini düşünüyorum. Buradan bakınca pandeminin dönüştürücü gücünden öte, kendisi üzerinden açığa çıkardığı ve vurguladığı yapısal meseleleri konuşmak gerek gibi geliyor. Örneğin kamu yararına yatırım yapılmayan sağlık sistemleri, hastane, yatak ve yoğun bakım teknolojisi kapasite eksikliği gibi konulardan da bahsedebiliriz, kentte eşitlik ve (yaşlılar, yoksullar, düşük gelirliler, göçmenler gibi) kırılgan halkın korunması, çevresel adalet ve doğal çevrelerin korunması gibi konulardan bahsediyorum.

Yaşadığım Hong Kong'da bu yapısal meselelerden bir başkasını görüyoruz; kent içerisinde kısa mesafede ulaşılabilecek ve her vatandaşın ihtiyacını karşılayabilecek, nefes alacak, maske takmadan dolaşılabilecek açık alan yok. Kentin her santimetrekaresi alışveriş merkezleri, restoranlar gibi kapalı ve özelleştirilmiş alanlara dönüştürülmüş. Kaldı ki bütün bunları görmeyen hükümet tam da pandemi döneminde kentte yeşili yaşayarak koruyan, tarım yapan az sayıda kalmış mahalleleri yasal olmadıkları gerekçesi ile boşaltıyor, burada yaşayan insanları yerinden ediyor, topraksızlaştırıyor ve tipik kapalı/özelleştirilmiş yatırım projelerini teşvik ederek kenti ve kentliyi pandemiye karşı daha da korumasız hale getiriyor. Bunu bir taraftan çok sıkı biçimde pandemi ile mücadele ederken, yani göz göre göre yapıyor.

'Sosyal' mesafenin kentlerde, hayatımızda yarattığı / yaratabileceği erozyon ile ilgili ne düşünüyorsun?

Pandemi ve fiziksel mesafelenmenin tek başına sosyal erozyona neden olacağını düşünmüyorum. Ama dediğim gibi aslında pandemi bu anlamda bir erozyon varsa onu ortaya çıkaran ve derinleştiren bir etken olarak çalışabilir., Pandemi yarattığı etkiler anlamında her problemin karesini aldı. Bunu belki de bu şekilde söylemek gerekiyor. Maske takmak istemeyen gruplar ve bunu destekleyen gösterilere katılanlar gibi. Yine Hong Kong'dan farklı bir örnek vereceğim. SARS deneyimini yaşayan Hong Kongluların sahip olduğu bilinç, onları bir gün önce alışveriş merkezleri önünde eylemdeyken bir gün sonra evlerine gönderdi. 25 Ocak'ta sokakta kimse yoktu. Herkes maskesini, eldivenini, gözlüğünü takmıştı. Daha sonra protestolar sırasında kurulan dayanışma ağları, ihtiyacı olanlara ücretsiz maske ve el dezenfektanı dağıtan, kent yoksullarının evlerini temizleyen pandemiye karşı dayanışma ağlarına dönüştü. Bunların hepsi gönüllüler tarafından organize edildi, bütçeleri yine protestolar sırasında kurulan 'sarı ekonomi' ağı sayesinde organize edildi. Hong Kong'un bir pandemi yönetme başarısı varsa, bu insanların başarısıdır. O zaman aslında kentin nasıl farklı işleyebileceğini ve buradan nasıl farklı bir kent hayatı kurgulanabileceğini, o zaman pandemi ya da daha farklı afetlere karşı nasıl daha dayanıklı olunabileceğini görüyoruz. Bunların hiç de zor şeyler olmadığını, özünde gerekli iradenin gösterilmesine bağlı olduğunu görüyoruz.

Pandemi ve etkileri, güvenlik, korunma, kaygı gibi durumlar üzerinden düşünürsek, var olan sosyal bölünme ve ayrımları keskinleştirme ihtimali taşıyor mu sence? Taşıyorsa bu fiziksel yapılara, formlara nasıl yansır?

Pandeminin bazılarımız için kalıcı etkileri de olabilir. Gündelik hayatımızı organize eden sistemlerde yaşanan dönüşümün ne kadar yaygınlaşacağı ve kabul göreceği ile ilgili bu. Bir örnek dijital devrimin tamamlanması. Bir süredir Hollanda Het Nieuwe Instituut için İnci Nehri Deltası bölgesinde, fabrikalarda emeğin otomasyonu ve yapay zekanın üretim ve tedarik zincirine entegrasyonu ile ilgili bir araştırma yapıyorum. Bu araştırmadaki bulgularımızdan biri otomasyon ve yapay zeka kullanımının şirketler için hala yeterince cazip olmadığı idi. Ancak şimdi pandemi sürecinde bu motivasyonu görüyoruz, zira işverenler işçinin hasta olmasını ve işten uzak kalmasını göze alamıyor, fabrikaları fiziksel mesafelenme kuralları dahilinde düşük kapasite çalıştırmak istemiyor. Dolayısıyla üretim zincirinde otomasyon ve yapay zeka kullanımı artıyor, fabrikalar buna göre mimari olarak yeniden düzenleniyor. Bir başkası emlak piyasasındaki aktörlerin çabaları. Örneğin mevcut yüksek konut binalarını ofis ve ortak alanları da içine alacak şekilde tekrar düzenliyor ve binaları kendi içine kapalı, dışarısı ile ilişkiyi daha da kontrol eden, içeride kendi dünyasını kuran binalara dönüştürüyorlar. Bu senaryoda örneğin her yedi konut katında iki kat sadece bu beş konut katları sakinlerine hizmet eden ofis ve rekreasyon katları olarak yeniden tasarlanıyor. Yada co-working mekanları içine konut da alacak ama hotdeskleri iptal edecek şekilde daha kontrollü kullanım tasarlıyor. Bunlar kısa-orta vade çözüm olmanın ötesine geçer mi merak ediyorum. Bir yanıyla sürekli kriz içerisinde olan emlak piyasasının hamleleri gibi geliyor. Hong Kong'da ortak çalışma mekanı / co-working space enflasyonu vardı ve pandeminin hemen öncesinde artık kapanmaya başlamışlardı mesela.

Röportaj: Bahar Turkay

#Merve Bedir #mimari #kent #tasarım #pandemi #COVID-19 #yapay zeka #otomasyon #Hong Kong #sosyal mesafe


Sayfanın Başına Dön