SOSYAL MESAFE ÜZERİNE KENTSEL BİR DENEME

COVID-19'la birlikte hayatımıza gerçek anlamda giren bir kavram 'sosyal mesafe'. Salgınların, mimarlık ve kent planlama tarihinde neden olduğu dönüşümleri düşündüğümüzdeyse, günümümüz kentlerini insan yaşamı açısından yeniden değerlendirme noktasında farkındalık yaratan bir faktör. Örneğin kaldırım genişlikleri bize bu kuralı uygulamamız için ne kadar fırsat sunuyor? Ya da günün nereyeyse yarısını geçirdiğimiz çalışma alanlarımız... Hollandalı tasarım stüdyosu Shift Architecture Urbanism'se, bu sorgulamayı temasın maksimum düzeyde olduğu pazar alanları açısından ele alanlardan.

Ekibin Hyper Local Markets isimli çalışması, herhangi bir kent meydanında kurulabilen ve insanların alışveriş yaparken sosyal mesafe kuralını uygulamasına imkan veren bir model. Projenin çıkış noktasıysa, pek çok insanın temas halinde alışveriş yaptığı dev pazar alanlarını, ki bu Türkiye'deki pazar yerleri için mevcut bir uygulama, parçalar halinde mahallerler arasında dağıtmak.

16 adet kare gridden oluşan modelde, 3 stand yer alıyor ve aynı anda yalnızca 6 kişinin alışveriş yapmasına imkan veriyor. Ürünlerin hazır paketler halinde satılmasıysa kullanıcıların alan içinde daha kısa vakit geçirmesi bakımından bir önlem. Sosyal mesafe kuralını zemindeki uyarıcı grid sistemle yapan modelin 1 giriş ve 2 çıkışı buluyor. 

Shift Architecture Urbanism'e göre kentlerdeki mevcut pazar alanı uygulamasının bir an önce bu yeni dağıtım modeline geçmesi gerekiyor. Projenin başarılı bir şekilde yürütülebilmesi içinse pek tabii kentsel planlama politikaları önemli rol oynuyor.

Kaynak | Inhabitat, Archdaily