STİGMERJİYİ ARAMAK; BİR ARŞİV PROJESİ
STİGMERJİYİ ARAMAK; BİR ARŞİV PROJESİ

STİGMERJİYİ ARAMAK; BİR ARŞİV PROJESİ

TASARIM   17.11.2020

‘Empatiye Dönüş; birden fazlası için tasarım’ başlıklı 5. İstanbul Tasarım Bienali bir aylık sürenin ardından, 15 Kasım tarihinde sona erdi. Bununla birlikte, çeşitli proje ve içerik paylaşımlarının dijital ve çevrimiçi formatlar üzerinden Nisan 2021’e kadar devam etmesi planlanıyor.


Bu yıl bienalin çeşitli mekanlarda gerçekleşen program ve sergilemeleri yanısıra ‘uydu projeler’ de gerçekleşti. Bunlardan biri Hollanda İstanbul Başkonsolosluğu’nun desteğiyle programda yer alan ‘Stigmerjiyi Aramak: Dünyanın Sonunda Bir Arşiv’ başlıklı araştırma oldu. Tasarım dilleri ve sistemlerine dair devam eden bir araştırma olan Stigmerjiyi Aramak ‘Dünya’yı stigmerji mekanizmasının merceği ve bunun empati kavramıyla ilişkisi aracılığıyla jeolojik katmanlar ve coğrafi bölgeler üzerinden kat eden bilgi birimleri ve soruşturmalardan meydana geliyor.

 

Martina Muzi’nin (tasarımcı, küratör ve Eindhoven Tasarım Akademisi’nde ders veriyor) başlattığı Stigmerjiyi Aramak projesinin küratöryel ekibi Jeannette Petrik (yazar ve tasarımcı), Chiara Clarke Siravo (tarihçi ve küratör), Tamar Shafrir (yazar ve eğitimci) ile Irene Stracuzzi’den (grafik tasarımcı ve eğitimci) oluşuyor. Muzi ile projenin detaylarını ve tasarım kültüründe arşivin yerini konuştuk.

  

Hem bienalde kullanıldığı hem de günümüzde kazandığı anlam göz önünde bulundurulduğunda empati bir tasarımcı için ne anlama geliyor?

 

Projem Stigmerjiyi Aramak, insan öznelliğine kıyasla daha üstün bir mekanizma olarak karmaşıklık kisvesi altında etik, hesap verilebilirlik ve en iyi şekilde karar verebilme gibi soruların yok edilmesi ya da gizlenmesi üzerine düşünüyor. Stigmerjiyi Aramak istihraca ve sömürüye dayalı, öznelerin kendi hayatta kalma biçimlerini ve gezegendeki diğer yaşam formlarıyla ortak bir hayatı sürdürmelerini engelleyen ağlara alternatif hikâyeler arıyor. Toplumsal ayrışma, politik güvensizlik ve kaçınılmazmış gibi algılanan yoksullaştırmanın bizi saran ağlara ait olup onları nasıl şekillendirdiğimizin tek taraflı bir hikâyesine (türlerin kitlesel yok oluşu insan uygarlığının tek yönlü gidişatı sonucunda gerçekleşmişçesine) verilen tepkiler olduğunu düşünüyoruz. 

“Gerçek sosyal yaşam” kavramının daha spekülatif, yaratıcı, kapsayıcı bir biçimde, “toplumsal” olanı insanların merkezde olduğu bir tanımdan genişleterek keşfedilebileceğine inanıyoruz. Ayrıca insanların empati ve zekâya dair iddialarının uyum sağlamaya dönük gelişkin birer özellik olmasıyla ilgili çelişkileri araştırmak, onları süreçlerin çeşitliliğinde, dünyanın bir ucundan diğerine uzanan özneler arasındaki etkileşimlerde aramak istiyoruz. Bu diyalog bakış açısını değiştirmenin yanı sıra tasarlamak, arşivlemek, iletişim ve söylem kurmak için yeni araçlar kullanmayı gerektiriyor.

Stigmerjiyi Aramak, stigmerji mekanizması ve onun empati kavramıyla ilişkisi üzerinden Dünya’ya jeolojik katmanlar ve coğrafi arazilerle geçen bilgi birimlerinden oluşan bir arşiv olarak okunabilir. Empati burada bir iletişim, üretim ve yeniden üretim biçimi, performatif ve harekete geçmeye teşvik eden bir araç, süreç ya da sonuç olarak keşfedilebilir. Bu sırada tasarımcı çok disiplinli sesler ve endişeler aracılığıyla anlaşılırken tasarım pedagojisinin tasarımcının araştırma, yapma ve iletişim kurma sürecine empatiyi nasıl dahil edebileceğine dair deneyler yaptığı bir disiplin olduğu ortaya koyuluyor.

 

Projede insan ve insan olmayanlarla, diğer organizmalar ve sistemlerle nasıl bir bağ kuruyorsunuz?

 

Proje mikroskobikten gezegenlerin arasındakine dek genişletilmiş, barındırdığı pek çok yaşam formunun insanı merkeze alan tasarım tarafından tehlikeye attığı bir mekânda tasarımı insandan fazlasına dair bir faaliyet olarak anlamak için önemli bir kavram olan stigmerjiye duyulan bir ilgiden yola çıkıyor. Projenin taşıdığı aciliyet; doğa, insan ve teknolojinin, sistemdeki farklı noktaların etkileşimlerinin, herhangi bir bakış açısından bilgi ve tarafsızlığın sınırlarının ne denli iç içe geçtiğini daha derinden anlama ihtiyacından kaynaklanıyor.

Francis Heylighen’e (2015) göre “stigmerji, hareketler arasında gerçekleşen, bir mecradaki hareketin başka bir hareketin icrasını tetiklediği, aracılı, dolaylı bir koordinasyon mekanizması.” Stigmerjiyi Aramak bir gözlem, müdahale, düşünce ve tepki verme alanı çizerken hem kültürel ve üretken bir alan olarak tasarımdan hem de devletsel ve askeri genişlemenin yanı sıra kapitalizm ve yapay zekânın hızlanacağı bir platform için temel oluşturacak karmaşıklık silsilesi ve ağ çalışmalarından öğreniyor.

Genellikle doğal dünyayla (özellikle de basit organizmalar ve böceklerin gerçek sosyal yaşama dair davranışlarıyla) ilişkilendirilen stigmerji, farklı türler, malzemeler, enerji alanları ve ikametgâh ölçekleriyle etkileşim kuran karmaşık insan faaliyetlerinin aktif araçlarını ve iz bırakan kalıntılarını anlayabileceğimiz bir lens hâline geliyor. Stigmerjiyi Aramak, orman ekosistemleri ve mikrop kolonilerinden küresel üretimin gizli merkezlerindeki dijital platformlara ve sosyal toplumlara dek öznelerin kendilerini düzenlemeye dair kapasitelerini göz önünde bulunduruyor. Bu özneler arasından insanlar ve onların bilinçli olarak tasarladığı eserler; hayvanlar, bitkiler, mikroplar, mineraller, fosiller, algoritmalar, makineler, memler yanında ufak bir azınlık.

 

Tasarım kültürünün gelişiminde arşivlerin önemi ne?

 

Stigmerji, arşivin kendisinin içeriklerini aramak ve seçmek, onları aynı kapsayıcı, açık uçlu, çoğul ortamlı, fiziksel-dijital kabın içinde toplamak için bir şablon. Eldeki meselenin karmaşıklığı, seyircinin anlamasını kolaylaştırmak için temsilin ve erişimin basit bir formunu talep ediyor. Arşiv seçimi; farklı içerikler, katkıda bulunanlar ve okurlar arasındaki olağandışı kombinasyonlar, beklenmedik rezonanslar, çapraz okumalar üretme kapasitesinden esinleniyor. Arşiv sabit bilginin deposunun yanı sıra yeni fikirlerin üreticisi olarak da kullanılabilir, tıpkı üretken sistem teorisyeni Niklas Luhmann tarafından kullanılan zettelkasten arşivleri gibi. Arşiv yalnızca malzemeleri toplamak için bir format değil, aynı zamanda göstermek ve etkinleştirmek için bir araç.

Arşiv böylelikle göçebe sergiler, basılı yayınlar ve dijital etkinleştirmelerden çeşitli toplulukların yaptığı tahmin edilmez çalışmalara, Hollanda ve Türkiye’den diğer yerlerdeki yaratıcı topluluklara dek yeni araştırma merkezleri için üretken bir yapıtaşı hâline geliyor. Arşivin seçimi açık formatında, sınırsız büyüme potansiyelinde, çeşitli malzemeleri yön verilebilir bir çerçevede bir araya getiren bir araç olarak tarihinde saklı. Arşiv, bir araya getirmesi ve dünya çapında taşınması kolay olan yapısal birimlerin, fiziksel sınırlarını ve içeriğe dair derinliğini zaman içinde büyütme hırsıyla süregelen bir inşası. Arşivin aynı zamanda fizikselin büyümesini izleyen, kendini de ona izleten, içeriğin herhangi bir noktadan incelenmesini, artırılmasını, tahsis edilmesini sağlayan bir “dijital ikizi” var. Arşivin fiziksel boyutu onu temellendirmek, ona kişisel ve toplumsal bir deneyim atfetmek için önemliyken, dijital boyutu seyahat kısıtlamaları ve mekânsal önlemlerle tanımlanan günümüz çağında erişimin vasıtalarını genişletiyor.

 


Röportaj: Bahar Turkay

#5. İstanbul Tasarım Bienali #Empatiye Dönüş #Martina Muzi #arşiv


Sayfanın Başına Dön