BİLGE KALFA İLE PANDEMİ ÜZERİNE KISA KISA
BİLGE KALFA İLE PANDEMİ ÜZERİNE KISA KISA
BİLGE KALFA İLE PANDEMİ ÜZERİNE KISA KISA
BİLGE KALFA İLE PANDEMİ ÜZERİNE KISA KISA

BİLGE KALFA İLE PANDEMİ ÜZERİNE KISA KISA

TASARIM   23.10.2020

Konumuz: Pandemi

Konuğumuz: Bilge Kalfa (Mimar)

 

Salgın sürecinde yeniden düşündüklerimiz, farkına vardıklarımız arasında yaşantımızın bundan sonrasını en fazla etkileyecek olan nedir sana göre?

Salgın ve annelik aynı anda geldi hayatıma. Başka bir ülkeye ve anneliğe alışmaya çalışırken birden anlaşılmayanlara yeni bir katman daha eklenmesiyle, hepsi iç içe geçti. Aynı mahalleden üç ay çıkmamamın nedeninin ne olduğunu düşünürken buldum kendimi. Planladığımız şeylerin her zaman gerçekleşememesi üzerine sık sık düşünür ve esneklik kabiliyetimi zorlamaktan da keyif alırdım, fakat salgın bu defa beni oldukça zorladı, hâlâ zorlamaya devam ediyor. Özellikle salgına ailelerden uzak yakalanmak herkes gibi bizi de daha endişeli yaptı. Bir de arkadaşlarıma sarılmayı ne kadar sevdiğimi farkettiğimi eklemek isterim. Olanların; yaşantımızın bundan sonrasını nasıl etkileyecği sorusuna ise cevabım maalesef yok, çünkü geleceğe dair tahmin yürütemeyeceğim kadar büyük ölçekli bir durumun içinde olduğumuzu düşünüyorum. 

Bu dönemin getirdiği / hatırlattığı / yeniden düşündürdüğü meselelerle birlikte, bir mimarın mesleki üretiminde dikkate aldığı temel unsurlar ve öncelikler nasıl değişir?

Salgından hemen önce İKSV’nin koordinatörlüğünü yürüttüğü Venedik Bienali Mimarlık Sergisi Türkiye Pavyonu için yaptığımız öneride -Care Collective-Intensive Care olarak- ‘bakım/ihtimam’ üzerine çalışmış, düşünmüş ve tartışmıştık. İhtimam konusu epeydir zihnimi meşgul ediyor; mimarlığın yıkan, yapan, sürekli yeniyi arayan, üreten hali sıklıkla endişe verici geliyor bana. Mimarların önceliğinin bir takım mecralarda yayınlanan pırıl pırıl brüt beton binalar yerine, ‘yaşam’ olması gerektiğini düşünüyorum. Bu da aklıma hemen toprağı, suyu ve bunların  üzerine özensizce döküverdiğimiz asla dönüşmeyen, doğayla ilişkisi kopuk betonu getiriyor. Mesleki etik, mimari eğitim, iş modelleri, kolektifler, türlerin ortak yaşam hakları gibi birçok önceliği  ‘ihtimamla’ gözden geçirmek zorundayız.

Yeni normlar yapılı / fiziksel çevreyle ilişkimizi ne yönde etkiliyor sence?

‘Mesafe’ yeni normlar sözlüğünde önemli bir kelime. Mesafelenebilmek için, hatta yalnızca mesafelenebilmek için değil, aynı zamanda nefes alabilmek ve tüm bu pandemi sıkışmışlığında psikolojimizi muhafaza edebilmek için kamusal mekânlara ihtiyaç olduğu açık.  O nedenle ilk aklıma gelen fiziksel alan, kamusal mekân. Diğeri de ev. Ofis, kreş, yoga salonu, üniversite olan ev… Uğur Tanyeli Hoca’nın bir sözü vardı: Kamuzel... Ev hep çok özeldi, ama şimdi ev artık sanırım kamuzel.

Bizi bu noktaya ne getirdi, buradan ne çıkarır?

Artık hayvanları yemesek iyi olur.

Röportaj: Bahar Turkay

#mimari #pandemi #Bilge Kalfa #COVID-19 #mimar #sosyal mesafe


Sayfanın Başına Dön