UTKU LOMLU İLE TASARIM ÜZERİNE
UTKU LOMLU İLE TASARIM ÜZERİNE
UTKU LOMLU İLE TASARIM ÜZERİNE
UTKU LOMLU İLE TASARIM ÜZERİNE
UTKU LOMLU İLE TASARIM ÜZERİNE
UTKU LOMLU İLE TASARIM ÜZERİNE
UTKU LOMLU İLE TASARIM ÜZERİNE
UTKU LOMLU İLE TASARIM ÜZERİNE
UTKU LOMLU İLE TASARIM ÜZERİNE
UTKU LOMLU İLE TASARIM ÜZERİNE
UTKU LOMLU İLE TASARIM ÜZERİNE
UTKU LOMLU İLE TASARIM ÜZERİNE
UTKU LOMLU İLE TASARIM ÜZERİNE
UTKU LOMLU İLE TASARIM ÜZERİNE
UTKU LOMLU İLE TASARIM ÜZERİNE
UTKU LOMLU İLE TASARIM ÜZERİNE
UTKU LOMLU İLE TASARIM ÜZERİNE
UTKU LOMLU İLE TASARIM ÜZERİNE
UTKU LOMLU İLE TASARIM ÜZERİNE
UTKU LOMLU İLE TASARIM ÜZERİNE

UTKU LOMLU İLE TASARIM ÜZERİNE

TASARIM   9.09.2021

Tasarımcı Utku Lomlu’yu en fazla tasarımını yaptığı ve kitapçılardaki raflarda her seferinde daha fazla ilgimizi çeken kapak tasarımlarından biliyoruz. Kurucusu olduğu Lom Creative’de yarattıkları görsel dünyanın kapsamında ise afişlerin, posterlerin, logo ve imgelerin, marka ve fikirlerin yer aldığı çok geniş bir kapsam var. Lom Creative kendisini ‘renklerin, desenlerin, çizgilerin diliyle konuşan; harflerle, ardı ardına dizilmiş sözcüklerle türlü türlü oyunlar oynayan bir ekip’ olarak tarif ediyor.

Lomlu’nun geçtiğimiz aylarda tamamladığın tezinin başlığı ise hayli kapsamlı ve ilgi çekici; 'İdeal vatandaş yaratma sürecinde resmi ideoloji ve afiş - Sovyet Rusya, Nazi Almanyası ve Kemalist Türkiye’. Lomlu ile tüm bu çalışmalarını kapsamaya çalıştığımız bir sohbet gerçekleştirdik.

En sondan başlayalım... Teknoloji temelli gelişmeler görsel tasarım ve iletişime nasıl yansıdı, yansıyor sence?

Dijitalleşme, görsel tasarım alanında hem yeni tasarım yaklaşımlarının ortaya çıkmasını sağladı hem de üretim süreçlerini hızlandırdı. Görsellik ve doğal olarak tasarım önemli bir meta haline geldi. Farklı tasarım araçlarına ulaşmak kolaylaştı. Aynı zamanda dünyanın farklı noktalarından yetenekli ve genç tasarımcıların kendilerini tanıtmasına da olanak sağladı. Fakat öte yandan da bu erişebilirlikle birlikte hem fikirden uzaklaşma, tektipleşme yaşıyoruz hem de özgün olmayan birbirinin kopyası işlerle karşı karşıya kalıyoruz.

Teknik açıdan bakıldığında ise dijital dünyanın getirdiği, sayısı her geçen gün artan yeni mecralar, yeni imkanlar, yeni formatlar, yeni ölçüler, standartlar var. Dünya eskisine göre çok daha hızlı akıyor ve tasarımcılar da kendilerini buna göre sürekli güncellemek durumunda. 

Kitap kapağı tasarımlarınla ilgili konuşursak, kapaklar kendi başına bir alan / mecra olmanın yanı sıra ister istemez, içerikle ilişkiyi / bağlantıyı akla getiriyor? Bu şekilde bir denge gözetiyor musun? Veya nasıl gözetiyorsun?

Kapaklar kitabın kişiliğini yansıtırlar. Her şeyden önce tasarımcıya değil, kitaba aittirler. Bu sebeple de içerikten bağımsız, tasarımcının kendi öznel dünyasının bir yansıması olamazlar elbette. Kapak içerikle bir bağ kurmalı fakat bu bağ kitabın özetini görselleştirip öne taşımak şeklinde de anlaşılmamalı. Bence burada gözetilmesi gereken denge, anlatmaya açıklamaya çalışmadan, hikayeleştirmeden uzak durarak kitabın içeriğini basit bir şekilde yakalamak olmalı. Bu bir imge ya da karaktere dair küçük bir şey de olabilir, alt metne dair bir gönderme de olabilir. Ek olarak her ne olursa olsun okuyucunun, kitapla duygusal ve görsel düzlemde bir bağ kurmasını sağlayabilmeli.  

Yeni kitaplar bir tarafa, özellikle klasik eserler için yapılan tasarımlar söz konusu olduğunda diğerlerinden farklı bazı unsurların devreye girebileceğini düşünüyorum. Pek çoklarının yanında Can Yayınları'ndan çıkan 'Modern Klasikler Serisi' veya 'Kadın Klasikler Serisi' için özellikle dikkate aldığın unsurlar oldu mu?

Tanınmış bir kitapla çalışmak kendi zorluklarını da beraberinde getirir. İnsanların zihninde o kitaba dair, ya da genel olarak klasik eserlere dair güçlü bir görsel imgelem, öğrenilmiş çeşitli kalıplar söz konusu. Bir de tabi bugüne kadar dünya üzerinde o eser için hali hazırda üretilmiş birçok çalışma da mevcut. Öte yandan da -en azından kendi adıma- tasarımcının tasarlama gibi bir derdi, tutkusu var. Bu dert, bu tutku beni oturup güvenli olanı yapmaktansa, klasik ya da kült bir eseri alışılagelmiş kalıplardan çıkararak yeniden yorumlamaya, çağdaş bir tasarım anlayışı içerisinde ikonik ve güçlü bir kimlik kazandırmak için çalışmaya itiyor. Bu sayede okurun o eseri belki yeniden keşfetmesini ya da içten içe bir heyecan duymasını sağlamayı da seviyorum sanırım. Başta da belirttiğim zorluklardan dolayı bunu yapmak, buna cesaret etmek hiç kolay bir şey olmasa da ben olaya şöyle bakıyorum… Bir şey tasarlıyorsanız risk almalısınız, risk almayacaksanız da tasarım yapmamalısınız.

Tasarımlarında bağlam veya mecra ne olursa olsun vazgeçemediğin formlar veya renkler var mı?

Temelde problemin kendisinden ve mecradan bağımsız düşünmüyorum. Fakat tabii ki probleme olan yaklaşımım ve çözüm arayışım kendi tasarım anlayış ve pratiğimin izlerini de içerisinde barındırıyordur. Bir kere tasarladığım işin içerisinde yer alan tüm tasarım öğelerinin birbiriyle konuşmasını, bir bütün olarak algılanmasını gözetiyorum. Tipografinin görseli, görselin de tipografiyi destekleyerek belirli bir denge içerisinde birbirlerini tamamlamalarını, hemhal olarak hareketli bir yapı oluşturmalarını önemsiyorum. Renk konusunda ise sabit, sıklıkla kullandığım belirgin bir renk olduğunu düşünmüyorum fakat kontrast yaratmayı seviyorum.

VitrA için yaptığın çalışmalarda markanın hangi özelliklerini vurgulamak istedin? 

VitrA için ajans olarak kurumsal iletişim ağırlıklı olmak üzere birçok iş üretiyoruz. Markanın tasarım ağırlıklı inovatif yönü bizim için de bir referans noktası oluşturuyor. VitrA için ürettiğimiz tasarımlarda temelde markanın çizgisine paralel evrensel değerlere sahip, yenilikçi, çağdaş ve yalın bir dil tercih ediyoruz. 

Geçtiğimiz aylarda tamamladığın tezinin başlığı 'İdeal vatandaş yaratma sürecinde resmi ideoloji ve afiş -Sovyet Rusya, Nazi Almanyası ve Kemalist Türkiye-'. Bu başlık üzerine araştırma yaparken savaş yıllarında, öncesinde ve sonrasında üretilen çalışmaların dikkat çektiğini veya büyük bir kaynak ortaya çıktığını tahmin ediyorum. Öyle oldu mu? Görsel iletişimin ve tasarımın etkisi böylesi yıllarda ve o koşullar altında nasıl bir yaygın etki sağlıyor?

Afiş, ilk ortaya çıktığı günden bugüne dek kitleleri etkilemedeki başarısı doğrultusunda çok kez tarih sahnesinde önemli roller üstleniyor. Kimi zaman insanları bir sanat etkinliğine çağırarak, sanatla toplumu buluşturuyor, kimi zamansa kitleleri savaşa çağırarak toprağı kanla besliyor. 20. yüzyılın başından itibaren, savaşların meşruiyetinin sağlanmasında da savaş karşıtı hareketlerin ve bilincin oluşmasında da, sınırların yeniden çizilmesinde de, sınırsız bir dünya özleminin dile getirilmesinde de, iktidarların yıkılıp yeniden kurulmasında da afişler var. Araştırmamda, afişin devletler tarafından resmî ideoloji doğrultusunda ulus ve ideal vatandaş yaratma süreçlerinde kitleler üzerinde sistematik olarak nasıl kullanıldığını tarihsel süreçleriyle birlikte neden sonuç ilişkisi çerçevesinde incelemeye çalıştım. Bu noktada söyleyebilirim ki her ülke kendi içinde farklı uluslaşma süreçleri yaşasa da farklı tarihsel dinamiklere, kültürel altyapılara sahip olsa da makbul vatandaş yaratma ve 'terbiye etme' aracı olarak afişi çoğu noktada birbirine paralel söylemler içerisinde ve etkin bir biçimde kullanıyor… Afişler aracılığı ile kitlelerle konuşuyor, gerek mitler gerekse de hakim ideoloji doğrultusunda ortak bir ülkü oluşturuyor.

Bu veya benzer bir etkinin günümüzde farklı içerikler üzerinden devam ettiğini söyleyebilir misin?

Afiş, dönemi içerisinde hem kalabalıklar üzerinde uyandırdığı etki hem de kolay üretilebilirliği ile oldukça güçlü bir kitle iletişim aracı. Devletlerin ya da ideolojilerin afişin bu gücünü farkedip, onu güçlü bir propaganda makinesine dönüştürmesi çok uzun sürmediği gibi devamında, özellikle Hitler Almanyası’nda afişin yanı sıra radyonun da güçlü bir propaganda aracı olarak kullanıldığını görüyoruz. Hatta bu dönemde kitlelerin radyoya daha rahat ulaşımını sağlamak, her eve Hitler’in sesini sokmak amacıyla devlet eliyle ucuz radyo üretimine bile başlanıyor. Bugün geldiğimiz noktada ise gelişen teknolojiye bağlı olarak ortaya çıkan yeni kitle iletişim araçları ile birlikte kalabalıklara ulaşmak, kitleleri propaganda ya da manipülasyon yoluyla etki altında bırakmak, standardize etmek belki eskisine göre belki çok daha kolay. Fakat diğer yönüyle bakıldığında şu da bir gerçek ki, iletişim kanallarının çeşitliliği propagandayı tek yönlü olmaktan çıkarıyor, bu da devletler için kontrol ve denetim sorununu da beraberinde getiriyor.

Röportaj: Bahar Turkay

#UtkuLomlu #LomCreative #röportaj


Sayfanın Başına Dön