PATTU ile ‘Katı Olan Her Şey’ Üzerine
PATTU ile ‘Katı Olan Her Şey’ Üzerine
PATTU ile ‘Katı Olan Her Şey’ Üzerine
PATTU ile ‘Katı Olan Her Şey’ Üzerine
PATTU ile ‘Katı Olan Her Şey’ Üzerine
PATTU ile ‘Katı Olan Her Şey’ Üzerine
PATTU ile ‘Katı Olan Her Şey’ Üzerine
PATTU ile ‘Katı Olan Her Şey’ Üzerine

PATTU ile ‘Katı Olan Her Şey’ Üzerine

VitrA'dan Haberler   14.05.2015

İstanbul Modern, MoMA ve MoMA PS1 işbirliğiyle, VitrA Türkiye eş sponsorluğunda gerçekleşen YAP İstanbul Modern: Yeni Mimarlık Programı’nın kazananı PATTU (Cem Kozar, Işıl Ünal) oldu. Kazanan proje ‘Katı Olan Her Şey’ ve PATTU’nun mimarlığa yaklaşımı ile ilgili ayrıntılar, Müge Akgün’ün Cem Kozar ve Işıl Ünal ile gerçekleştirdiği röportajda!

Binaların da hafızası olur...

“İyi-Kötü-Çirkin, ülke tarihindeki önemli dönemleri, bu dönemlerin özelliklerini yansıtan ticari yapılar üzerinden okutturuyor. Pattu ekibinden Cem Kozar ve Işıl Ünal ‘Anahtar Yapılar’da  İMÇ, Perpa ve İş Kuleleri’ni inceleyerek dönemlerine ayna tutan öneme sahip arka plandaki ilişkiler ağını ortaya çıkarmış. Bu ağı görmek için bile bu sergiye gidilir.”

2012 yılında VitrA ve Türk Serbest Mimarlar Derneği işbirliğiyle gerçekleştirilen VitrA Çağdaş Mimarlık Dizisi’nin ilk sergisi “Mutluluk Fabrikaları”nı dolaşırken en çok da hafızamda yer eden proje onlarınki olmuş ve bu satırları yazmıştım...

İstanbul Modern ve MoMa işbirliğiyle gerçekleşen YAP İstanbul Modern Yeni Mimarlık Programı’nın 2015’te uygulanacak geçici yapı yarışmasını PATTU Mimarlık’ın ‘Katı Olan Her Şey’ projesi kazanınca, hem genç ikili Cem Kozar ve Işıl Ünal’ı daha yakından tanımak, hem de yine çok ilginç bulduğum projelerinin detaylarını öğrenmek üzere bürolarını ziyaret ettim...

Yarışma sonuçlanıp projeyi sizin gerçekleştireceğiniz belli olduğu akşam heyecanınıza şahit olanlar arasındaydım. Gerilim, mutluluk, rahatlama, şaşkınlık hepsi bir arada çok güzel bir an olmalı, ya sonrası?

Cem: Tabii ki projeyi yapılabilecek bir şekilde tasarlamıştık, ayakları yere basan bir projeydi ama yine de aklımızdan eyvah asıl iş şimdi başlıyor geçmedi değil! Çünkü  projenin yapı mühendisliğinin yanı sıra, gün ışığına duyarlı cephe sistemi için  AR-GE yapılması gerekiyordu. Projeyi bizim yapacağımız belirlendikten sonra  proje ortağı olduğumuz ve aynı zamanda sponsorumuz olan Metal Yapı’ya gittik.

Projenin mühendislik kısmı da çok önemli olmalı...

Cem: Tabii ki, zaten güvenimiz oradan geliyor, arkamızda bu işin mühendisliğini yapabilecek iyi bir ekibin olması gerçekten çok önemli.

Işıl: İşin yapısal kısmında karmaşık bir şey yok. Metal bir konstrüksiyon  kurulacak. Ama üstündeki ısıya ve güneşe duyarlı sistemi çözmeye çalışıyoruz. İlk başta  nitinol (nikel titanyum alaşımı bir metal) malzemesinden bir yay kullanmayı düşünmüştük, onun dış mekana uygun olmadığı, rüzgara dayanamayacağı yapılan hesaplarla ortaya çıkınca ondan vazgeçildi.

Cem: Bizim istediğimiz hem özelliklerinden ödün vermeyen hem de altı ay kalacak kadar sağlam bir yapı olması. Önce hayaller ve fikir üzerineydi, şimdi ayakları yere basan proje aşamasındayız. Prototip de üretilmeye başlandı.

Ne zaman kuracaksınız?

Işıl: 6 Mayısta başlıyoruz kurmaya, 9 Haziran’da da açılış var. Biraz erken başlamak istedik, çok fazla modül var, bir sorun varsa çözüm için süre kalsın.

Cem: Yapının kendisiyle birlikte onun müzeye getireceği programı da kurgulamak istiyoruz. Çünkü sunduğumuz şey mekanın tarihiyle çok alakalı. Proje geleceğe yönelik bir şey de söylemek, bir tartışma yaratmak istiyor. Bu tartışmayı da sadece binanın kendisiyle  yaratamayız. O sadece bir başlangıç noktası. Tartışmayı yaratacak bir takım etkinlikler öneriyoruz. Yurt dışından bu konuyla ilgili çalışan uzmanları getirmek istiyoruz.

Kuracağınız yapı, kullanacağınız malzeme geleceğin yapılarında kullanılabilir mi? Dünyada örnekleri var mı?

Cem: Öncelikle biz bu yerleştirmede öngördüğümüz nitinol malzemesini daha önce belirttiğimiz sebeplerden dış mekana uygun olmadığı için kullanamayacağız. Nitinol malzemesini keşfetmeden önce bimetal üzerine yoğunlaşmıştık,  ‘Bimetal’ iki metalin birbirine perçinlenmesi ile elde ediliyor. Halen dünyada da deneme aşamasında, hızlıca araştırdığımızda iki üç örneğini gördük. Farklı ısınınca farklı açılarda hareket ediyorlar. Bunun avantajı şu: Normalde bu sistemler elektrikle çalışan sistemler ama doğrudan güneş enerjisiyle çalışırsa dışarıdan hiç bir müdahale gerektirmeden, nasıl ki sıcak olduğunda derimizin gözenekleri açılır aslında binaların da öyle olması gerekiyor. Diyelim ki güneş geldi, kendini kapatacak, binaların çevreye duyarlı olması önemli bir şey.

Bu muhteşem bir şey olur...

Işıl: Biz bimetali ilk gördüğümüzde çok heyecanlanmıştık. Tamam dedik, çok kolay çözeceğiz. Sonra Cem  biraz araştırıp uygun metalleri seçti ve hesaplamaya girişti.

Ama ilk denemelerimiz başarısızlıkla sonuçlandı. Sonra Amerika’dan  nitinol malzemesinden teller ve yaylarsöyledik. Bu aslında tıpta ve uzay teknolojisinde kullanılan bir alaşım. Nispeten pahalı bir malzeme hafızası olan bir metal.

Hafızası olan metal ilk kez duyuyorum, çok ilginç?

Cem: Evet, istediğiniz kadar büküyorsunuz, şeklini değiştiriyorsunuz, belirli bir sıcaklıkta tekrar aynı şekle geliyor. Bu yöntemle tabii çok daha fazla hareketi sağlayabiliyoruz. Mesela yaysa seçtiğimiz parça uzattığımızda belirli bir sıcaklıkta metrelerce kısalabiliyor. Biz onu kullanmayı hedefliyorduk ama bu maddenin hem üretim süreçleri çok uzun, hem de mühendisliği çok yeni. Biz hesabını yapamıyoruz. Yurt dışındaki üreticilere dış mekan koşullarında kullanıp kullnılamayacağını sorduk: “İnanılmaz milyon dolarlık bir mühendislik çalışması gerekiyor hesabını vermemiz için” dediler. Biz de vazgeçmek zorunda kaldık. Ama en azından iç mekanda kullanılabileceğini biliyoruz yaptığımız prototiplerden.

Hafızası olan metal çok eğlenceli ve heyecan verici. Siz de binayı hafıza üzerinden kurguluyorsunuz. Keşke kullanabilseydiniz...

Işıl: Evet, normalde sıcakta metal genleşir, bu küçülüyor. Cephede değil ama yine de sergide bir enstalasyon, bir prototip olarak kullanacağız. “Bakın bu sistem çalışıyor ama biz bunu dış mekanda yapamadığımız için bunu yaptık” diye göstereceğiz.

Umarım yakın gelecekte gerçek hayatta da kullanılmaya başlanır...

Cem: Evet evet deneyler var bununla ilgili.

YAP Modern’in MoMa’nın mimarlara verdiği bu olanak ne  kadar anlamlı. Çünkü yaptıklarınız sadece mimari projeyle kalmıyor, gerisinde büyük emek kadar yaratı için bir ivme var...

Cem: Aslında mimarlara deneysel bir şey yapma olanağı çok fazla tanınmıyor. Bu tür projeler daha da artmalı. Mesela Serpentine Gallery vardır İngiltere’de o sürekli star mimarlarayerleştirme projeleri yaptırır.

Sizi, mimarlığı farklı bir yönünden yakalayıp yol almaya iten neydi?

Cem: Bizimki bir karar, “Biz alışılmış şekilde mimarlık yapmayacağız” diye karar verdik. Aslında ilk yarışmalarla başladık. En son katıldığımız yarışma projelerinden biri Şişhane’de Tiyatro Binası Yarışmasıydı.Yarışmaya girerken amacımız birinci olmak falan değildi. “Tiyatronun özü ile ilgili ne diyebiliriz” idi meselemiz.

İki ay proje üzerinde çalışıyorsak, bir buçuk ayı “Tiyatro nedir, nasıl olmalıdır, neyi değiştirebiliriz” tartışmalarıyla geçer. Şunu önermiştik, Tiyatro şu ara içine çok kapandı biz bunu tamamen dışarı açalım. Yeri geldiğinde yan duvarları kaldıralım. Tiyatro binasının kendisi sahne olsun. Tüm projeyi onun üzerine kurguladık. Birinci ise tiyatroyu yerin altına gömen, üzerine de mezar taşını diken proje oldu!

Sonra bir daha yarışmaya katılmadınız mı?

Cem: Birkaç tane yarışmaya katıldık ama çok araştırma ve sonra hayal kırıklığı olunca “Madem bir araştırma yapıyoruz dert ettiğimiz konuları, eğildiğimiz meseleleri müzelerde, bienallerde daha geniş kitlelerle paylaşalım” dedik ve biraz ona yöneldik. Ama bunlar hep tesadüflerle oldu. Birisi bizden bir proje istedi, “Tamam yollayalım” dedik.

Işıl: Evet, 2010 yılında Turgut Saner ile birlikte çalıştığımız Hayalet Yapılar Projesiilk sergimiz oldu ve sonrasında devamı geldi.. Ve onun yanında bienallere kendi  projelerimiziyaptık. Sergi yaparken de, bienallere proje yaparken de hep araştırma ve fikir oluşturma aşaması bizim için önemliydi.

Bir serginin sanatçısı, küratörü bilinir ama tasarımcısını kimse pek bilmez. Neler yaptınız bugüne dek?

Cem: İlk sergi tasarımı 2013 yılında İstanbul Arkeoloji Müzesi’ndeki ‘Saklı Limandan Hikayeler: Yenikapı’nın Batıkları’idi. Salt’ta ‘Yazlık: Şehirlinin Kolonisi’, İstanbul Modern’de ‘Yüzyıllık Aşk’, Pera Müzesi’nde ‘Alberto Giacometti’, Bizans’ta Şifa Sanatı Anamed’de ‘Nazlı’nın Defteri’, Camera Ottomana ve yine İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde Mendel-Sebah; Müze-i Hümayunu Belgelemek sergileri.

Klasik mimarlığı rafa kaldırdınız gibi görünüyor?

Yok aslında hala umudumuz var. Ama daha çok kültür alanında çalıştığımız için mimari projelerimiz de yine aynı alanla ilgili oluyor, sanırım ilk nasıl başlarsan öyle de gidiyor.

Röportaj: Müge Akgün

#PATTU #yap #vitra #Cem Kozar #Işıl Ünal #Katı Olan Herşey


Sayfanın Başına Dön