ALTYAPININ TANIMLARI
ALTYAPININ TANIMLARI
ALTYAPININ TANIMLARI
ALTYAPININ TANIMLARI
ALTYAPININ TANIMLARI
ALTYAPININ TANIMLARI

ALTYAPININ TANIMLARI

MİMARİ   25.07.2021

Mart ayında ABD Başkanı Joe Biden’ın 2,3 trilyon dolarlık bir altyapı yatırım planı açıklamasının ardından ABD senatosunda Demokrat Parti ve Cumhuriyetçi Parti temsilcileri arasında dönen tartışma, "altyapı" sözcüğünün nasıl tanımlandığına dair farklı yaklaşımların sorgulanmasını da beraberinde getirdi.

1951 yazında NATO İttifakı "Sovyet tehdidine" karşı Batı Avrupa’yı korumak için bir plan yapmaya çalışıyordu. Değerlendirdikleri unsurlar arasında ordulara destek olmak için hangi kaynakların ayrılması gerektiği, bunun maliyetinin ne olacağı ve kimin tarafından karşılanacağı vardı. "Infrastructure" [altyapı] sözcüğü İngilizcede ilk defa bu sırada, Dwight Eisenhower’ın danışmanları tarafından dillendirilmeye başladı. Fransızcadan alınan bu sözcüğü gazeteciler "ordunun savaşmayı sürdürebilmesi için hava üslerini, iletişim hatlarını ve ikmal depolarını desteklemek" olarak tanımlıyordu.

Infrastructure sözcüğünün ilk çıkışı 19. yüzyılın sonlarına, Fransa’da demiryolu mühendisliği uygulamalarına dayanıyordu. Rayların altındaki kazılar, toprak çalışmaları, dolgular, tüneller, köprüler ve viyadükler altyapıyı; istasyonlar, servis yolları, su depoları ise üst yapıyı (superstructure) ifade etmek üzere kullanılıyordu. Yapı (structure) demiryolunun kendisiydi, bazı bileşenler altyapı (infrastructure) adıyla onu desteklerken diğerleri üst yapı (superstructure) adıyla inşaatın ardından faaliyetleri kolaylaştırmayı hedefliyordu. Öte yandan bu sözcükler farklı bağlamlarda kullanılıyordu. Örneğin Marx’ın kullandığı anlamıyla "toplumun maddi temeli" (materielle basis) ve "toplumun üst yapısı" (Überbau) kavramları da Fransızcaya infrastructure ve superstructure olarak çevrilmişti.

Infrastructure sözcüğü 1950’ler ve 1960’larda yaygınlaştıkça İngilizcede elektrik, gaz, su ve kanalizasyon gibi sistemlerin işleyişini ifade eden public works (kamu işleri) ve barajlar, köprüler, kamu binaları ve havaalanları gibi büyük, kamu tarafından finanse edilen projeleri ifade eden civil works (sivil inşaat çalışmaları) gibi kavramların da yerine kullanılmaya başladı. Bunun sebebi tam olarak bilinmese de olası sebepler olarak otobanların, hava meydanlarının ve enerji sistemlerinin inşası büyük ölçüde güvenlik temelli olduğu için "sivil", özelleştirme çalışmaları arttıkça da "kamu" ifadesini kullanmanın manasız hâle gelmesi gösteriliyor.

Özetle 20. yüzyılın ortalarından itibaren infrastructure sözcüğü modern hayatı alttan alta kuşatan ve destekleyen fiziksel sistemlerin ve ağların tümü için kullanılmaya başladı. Tabii onu yalnızca yapılarla sınırlamak doğru değildi, altyapı kavramı bu yapıların çalışmasını sağlayan şeyleri de kapsıyordu. Dolayısıyla tıpkı Fransa’daki demiryollarının işlemesini sağlayan çalışmalar gibi toplumun işlemesini sağlayan eğitim ve sağlık çalışmaları da günümüzde altyapı sözcüğüyle ifade edilebiliyor. Nitekim altyapı sözcüğünü fiziksel bileşenlerle sınırlamak, sistemlerin inşa edilmesi ve bakımının yapılması için gerekli eğitimin, faaliyetini sürdürmesi için gerekli yasal düzenlemelerin, sürecin tamamı için ayrılması gereken fonların göz ardı edilmesi anlamına geliyor. Dolayısıyla ABD senatosundaki tartışma nasıl sonuçlanırsa sonuçlansın, altyapı sözcüğünü olabildiğince bütüncül bir yaklaşımla ele almanın hem fiziksel tasarım faaliyetlerine hem de bu faaliyetlerin ardındaki tüm bileşenlere ve paydaşlara faydası olacağı aşikâr. Birlikte yaşamak için yeni geleceklerin altyapılarını ararken bu kavramın farklı bağlamlarını aklımızın bir köşesinde tutabiliriz.

Kaynak: The Atlantic

Can Koçak

 

#altyapı


Sayfanın Başına Dön