MİMARİ DÜNYASINDAN BİR JAMES BOND: ISAY WEİNFİELD
MİMARİ DÜNYASINDAN BİR JAMES BOND: ISAY WEİNFİELD
MİMARİ DÜNYASINDAN BİR JAMES BOND: ISAY WEİNFİELD
MİMARİ DÜNYASINDAN BİR JAMES BOND: ISAY WEİNFİELD

MİMARİ DÜNYASINDAN BİR JAMES BOND: ISAY WEİNFİELD

İÇ MEKAN   23.11.2020

Güncel Brezilya mimarlık sahnesinin en bilindik isimlerinden Isay Weinfeld, yakınlarda, “yıldız mimar”ların lüks konutları furyası yaşanan New York’taki yeni toplu konut projesiyle büyük yankı uyandırdı. En büyük üç tutkusundan birini sinema addeden Weinfeld’in mobilyadan spor kompleksine, konuttan restorana uzanan çok farklı işlevlerde ve ölçeklerde projesini, Bernstein’ın dediği üzere, “Woody Allen’dan ziyade, James Bond” olarak nitelemek mümkün.

São Paulo’da yaşıyor ve çalışıyorsunuz. Bir yazınızda şehirden şöyle bahsediyorsunuz: “en çirkini olmasının yanı sıra, São Paulo tanıdığım şehirler arasında en eğlenceli olanı. En büyük şakası ise, mimarisi. Artık korkutmayan, fakat inandırıcı bir biçimde hâlâ iletişime geçen bir mimari: bu o kadar gülünç ki kahkahalarınızı tutamıyorsunuz”. São Paulo’nun güncel mimarlık sahnesini nasıl görüyorsunuz?

O yazıyı yazdığım sıralarda, São Paulo’daki yatırımcılar geçmiş mimari üsluplara kafayı takmış durumdaydı -Akdeniz, Neoklasik gibi. Daha yakın zamanda çağdaş mimariyle de “deneyler yapmaya” başladılar. Fakat şehrin çirkinliği ise değişmedi.    

Yakınlarda, ismi Portekizce “bahçe” anlamına gelen Jardim’in tasarımını yayımladınız; bu sizin New York’taki ilk toplu konut projeniz. Projeye nasıl başladınız? Son zamanlarda New York’taki lüks konut patlamasını nasıl görüyorsunuz?

New Yorklu iki yatırımcı, bize ulaşıp bir teklif sundular ve bu işe başlamanın heyecan verici olduğunu düşündük. New York’ta, High Line boyunca yaşanan şeyleri çok ilginç buluyorum.

Konutlarınızın yerinin bende ayrı olduğunu söylemeliyim. Bir “ev”i nasıl tanımlarsınız, domestik mekânlar size ne ifade ediyor?

Bence anahtar kelime “konfor”. Nerede olursa olsun ve boyutları ne olursa olsun, bir ev “ev gibi” hissettirmeli.

Bir konuşmanızda “hayatımdaki en büyük tutkularım şunlar: müzik, sinema ve mimarlık -bu sıra ile, aslında,” diyorsunuz. Projelerinizle ilgili atmosferik kısa filmlerinizi de hatırlıyorum, bir kısmı geçtiğimiz yıl Viyana’da sergilenmişti. Sinema ve mimarlık disiplinleri, siz üretirken birbirini nasıl etkiliyor? 

Bir bina tasarlarken, bir film çekerkenden farklı hissetmiyorum. İki durumda da, verilmiş bir projenin üstesinden gelmeye çalışan büyük, multidisipliner takımlarınız oluyor -bir bina da çıkabiliyor, bir film de. 

Müzik demişken, bugünlerde kimi dinliyorsunuz?      

Radiohead, Joao Gilberto, Beyoncé, Gavin Bryars, Anohni, Kanye West…

Son zamanlarda, Brezilyalı mimar ve tasarımcılara dair dünyada büyük bir ilgi var. Bu yılın Milano Tasarım Haftası saygı duruşu sergileri ve koleksiyonları ile dolup taşmıştı, Graham Foundation bir Lina Bo Bardi sergisi hazırladı, daha yakınlarda ise, Paulo Mendes da Rocha Venedik Bienali’nde Altın Aslan ödülüne layık görüldü… Bu durumu nasıl yorumluyorsunuz?

Geç olması, hiç olmamasından iyidir.

Bienalden söz etmişken, henüz açılan Venedik Mimarlık Bienali’ni görme fırsatınız oldu mu? Küratör Alejandro Aravena’nın temasına dair ne düşünüyorsunuz?

Henüz görme şansım olmadı, fakat şüphesiz ki yaşam kalitesini yükseltme konusunun yalnızca düşünülüp taşınılması değil, aynı zamanda deneylere tabi tutulması ve yeni şeyler açığa çıkarabilmesi çok önemli.

Güncel olarak, mimarlık ortamından kimi takdir ediyorsunuz?

Herzog & de Meuron ve SANAA.

Bugünlerde ne üzerinde çalışıyorsunuz?

Brezilya’da ve diğer ülkelerde, çok çeşitli işlevlerde ve ölçeklerde bina projelerimiz var.

XOXO The Mag izniyle yayınlanmıştır. 

Tarih/Sayı: XOXO The Mag Sonbahar/Kış 2015-2016

#IsayWeinfeld #mimarlık #röportaj


Sayfanın Başına Dön