OLASILIKSAL ZEMİNLER
OLASILIKSAL ZEMİNLER
OLASILIKSAL ZEMİNLER
OLASILIKSAL ZEMİNLER
OLASILIKSAL ZEMİNLER
OLASILIKSAL ZEMİNLER
OLASILIKSAL ZEMİNLER
OLASILIKSAL ZEMİNLER
OLASILIKSAL ZEMİNLER
OLASILIKSAL ZEMİNLER
OLASILIKSAL ZEMİNLER
OLASILIKSAL ZEMİNLER
OLASILIKSAL ZEMİNLER
OLASILIKSAL ZEMİNLER

OLASILIKSAL ZEMİNLER

MİMARİ   19.04.2021

Özge Yılmaz küratörlüğündeki ‘Fluid Dynamics’ sergisi 8 Nisan tarihinde Versus Art Project’te açıldı. ‘Fluid Dynamics’, sergi metninde yer aldığı gibi, ‘akışkanlık kavramına ve onun birey ve alan arasındaki ilişki içinde doğa, kent ve sanal mekânlara yansımasına odaklanıyor. Sergi, hayatın içindeki akışkanlığa vurgu yapıyor.’  Sergiye adını veren ‘Fluid Dynamics’ kavramı aslında, hareket halindeki sıvıların, gazların ve plazmaların davranışları üzerine çalışan alan. Bu alan ‘birbiriyle çarpışan moleküllerden oluşan sıvıların sonsuz hareketini ölçümlemekle ilgileniyor. Elbette akışkanlık kavramını somut olarak ele almak mümkün.  Diğer yandan temsil ettiği veya referans verdiği daha kavramsal, kapsayıcı ve sorgulayıcı bir taraftan bakmak da bir ihtimal gibi görünüyor.

Yedi sanatçı ile birlikte sergide yer alan mimar, araştırmacı ve sanatçı Yelta Köm ile, ‘Possibilistic Grounds / Olasılıksal Zeminler’ başlıklı yerleştirmesinin detaylarını konuştuk.

‘Possibilistic Grounds – Olasılıksal Zeminler’ projesinin arka planındaki fikirden ve yerleştirmeyi nasıl gerçekleştirdiğinden bahseder misin?

Possibilistic Grounds - Olasılıksal Zeminler, uzun zamandır üzerine kafa yorduğum haritalama sistemleri ve doğayla ilişkisi üzerinde şekilleniyor. Dünyayı anlamaya çalışırken, geliştirdiğimiz teknolojiler, takip etmek için kullandığımız cihazlar bir yandan yer küreyi değiştiriyor. Biz uzaktan bakıp anlamaya çalıştıkça, ürettiğimiz görsel rejimler çoğu zaman kontrolcü pratiklerin omuzlarında yükseliyor. 

Yerleştirmede bu fikirleri, elementlerle özellikle de kurşun ile ilişkimiz üzerinden kurmaya çalıştım. Bazen dünyayı değiştiriyor, bazen radyoaktif ışınlardan koruyor ya da Şamanik inançların devamı olarak kötü ruhlardan koruyor, ama bir yandan da zehirli aslında. Bunu bizim dünya ile kurduğumuz ilişkiye de benzetiyorum; zeminlerimiz gittikçe eriyor ve başka olasılıklar çıkıyor. Ürettiğim topografya bir kurgusal kara parçası, ölçeğini karıştığı, nerede olduğumuzu düşündüren bir toprak parçası. 

Sosyal medya hesabında proje üzerinden şöyle bir anlatım yer alıyor; 'Dünya, uydu görüntülerinden, GIS verilerinden, havadan çekilmiş fotoğraflardan ve ‘mouse’a tıklandığında dönen bir küreden ibaret soyut bir nesne haline gelirken, bunun böyle olmasını mümkün kılan teknolojik araçlar dünyada gerçek, fiziksel izler bırakıyorlar’ (While the earth becomes an intangible object assembled from satellite images, GIS data, aerial photos, and a globe to spin by clicking on a mouse, the technological tools that make this possible leave actual, physical traces of earth) Burada bahsettiğin teknolojik araçların bıraktığı fiziksel izler nelerdir?

Dünya artık dev bir altyapı kümesi. Uyduları kalibre etmek için kurulan kalibrasyon hedefleri ya da dünyanın etrafındaki uydu çöplüğü bu izlerden sayılabilir. Bugünlerde insanın sonrasına nasıl bir gelecek bırakacağını düşünmeyi önemli buluyorum. Doğanın kendini iyileştirdiğine dair iyimserliği bile göz ardı edebileceğimiz bir yıkım söz konusu.  

Yine projeyle ilgili yaptığın bir açıklamalardan birinde '..zemin eriyor ve aldığımız pozisyon gün be gün kayboluyor’ (the grounds are melting, our positions are getting lost day by day.) ifaden yer alıyor. Bunu açabilir misin?

Bu aslında biraz yukarda değindiğim mesele ile ilgili. Zeminler eriyor. Haritaların güvenirliklerini sorguluyoruz, yaşadığımız gerçekliklerin modellenmiş olduğunu hatırlamak gerekiyor. Hiçbir pozisyon sağlam değil, her şey değişime açık. 

#FluidDynamics #VersusArtProject #PossibilisticGrounds #OlasılıksalZeminler #YeltaKöm #röportaj


Sayfanın Başına Dön