HİKAYENİN VE CAMIN BÜYÜSÜ: SUNA K
HİKAYENİN VE CAMIN BÜYÜSÜ: SUNA K
HİKAYENİN VE CAMIN BÜYÜSÜ: SUNA K
HİKAYENİN VE CAMIN BÜYÜSÜ: SUNA K
HİKAYENİN VE CAMIN BÜYÜSÜ: SUNA K
HİKAYENİN VE CAMIN BÜYÜSÜ: SUNA K
HİKAYENİN VE CAMIN BÜYÜSÜ: SUNA K
HİKAYENİN VE CAMIN BÜYÜSÜ: SUNA K
HİKAYENİN VE CAMIN BÜYÜSÜ: SUNA K
HİKAYENİN VE CAMIN BÜYÜSÜ: SUNA K
HİKAYENİN VE CAMIN BÜYÜSÜ: SUNA K
HİKAYENİN VE CAMIN BÜYÜSÜ: SUNA K
HİKAYENİN VE CAMIN BÜYÜSÜ: SUNA K
HİKAYENİN VE CAMIN BÜYÜSÜ: SUNA K
HİKAYENİN VE CAMIN BÜYÜSÜ: SUNA K
HİKAYENİN VE CAMIN BÜYÜSÜ: SUNA K

HİKAYENİN VE CAMIN BÜYÜSÜ: SUNA K

TASARIM   10.06.2021

Suna K. koleksiyonundaki cam nesneler -veya karakterler demek daha anlamlı olur-bulundukları yerin yaramaz eşlikçileri adeta… Ve nasıl rol aldıklarına göre başka pek çok şeye de dönüşebilirler. Her birinin kendi hikayesi var ve seri üretilmedikleri için de hepsi birbirinden ‘farklı’. Karakteristik formları ve çarpıcı renkleriyle, bakınca canlanan masal kitaplarındaki sihirli oyuncaklara benziyorlar. Camın büyüsüyle birlikte elbette…Suna K.ların hikayesini, yaratıcılarından, tasarımcı Aslı Altay ile konuştuk…

Suna K. nereden geldi?

Suna K, bir sanatçı (Can), bir tasarımcı (Aslı) ve bir cam sanatçısının (Mert) işbirliği. Eskişehir’deki Odunpazarı cam ocağındaki davetli sanatçı programına giderken aklımızda ikimizin de çok beğendiği, Memphis ekolünün ana aktörlerinden Sottsass vardı. Eğer Sottsass Anadolu’ya gelmiş olsaydı, bu onun üretimini nasıl etkilerdi gibi bir fikir üzerine cam malzemesiyle tanışmaktı, niyetimiz. Mert ile cam atölyesinde geçirdiğimiz sürenin sonunda ortaya çıkan işler ise bambaşka yerlere gitti ve yeni anlamlar kazandı. Hepsi kendi hikayesi olan karakterlere dönüştüler. Varlıkları bizi o kadar heyecanlandırdı ki bu işbirliğine devam etmeye ve buna bir isim vererek Suna K adıyla insanlarla paylaşmaya karar verdik.

Suna hanım uzun süre Venedik’te yaşadıktan sonra boşanıp Anadolu’ya yerleşmiş, kimsenin soyadını bilmediği bir cam ustası. Suna K, tahmin etmiş olabileceğiniz üzere hayali bir karakter. Adını hem sık sık ayak formlarında parçalara sızan ördek türü “suna”, hem de neredeyse tüm parçalarımızda yaşatmaya çalıştığımız “sunak” işlevinden alıyor. Eserlerimiz aynı kabileye ait olsalar bile, seri üretilmiyorlar, her biri farklı ve biricik üretilen nesneler.

Cam ve renkler bir araya geldiğinde ortaya çıkan ürünün bir karakteri var gibi görünüyor. Suna K.'ın yaratıcısı olarak senin için de öyle mi?

Evet kesinlikle öyle. Uçmayan kuşlar familyasına ait bir kabilenin üyeleri hepsi aslında. Bunlar ayak formlu olan Suna K’larda daha da belirgin olarak okunabiliyor, ama hepsinin bir karakteri ve hikayesi var kafamda. İnce ve tuhaf bir güzellik ardına düşen, klasik düzenin dışına çıkmak isteyen, dekadan karakterler her biri. Bu tasarım sürecine de, Mert’in üretim sırasında aldığı kararlara da hep sızan bir durum.

İşlev ile işlevsizlik arasında bir yerlerde gezinen, daha doğrusu ana işlevleri mekânda kapladıkları yer ve yaydıkları enerjiler olan bir takım nesneler üretmek gibi bir yaklaşımımız var. Her nesne bir karakter, kimi daha ördek ayağı gibi bariz referanslar barındırıyor, kiminde ise üst üste istiflenen parçalar ile referansları daha muğlak karakterler yaratıyoruz.

Obje bir anlatım mıdır sana göre?

Hikayesi olan nesneler, bulundukları ortamın enerjisini dönüştürüyorlar. “Sunak” kelimesinde de olduğu gibi, bazen birtakım ritüellere de vesile oluyorlar. Cam sanatçıları İngilizcede “glass vessel” tabirini sık kullanıyor, ben buradaki “taşıyıcı” anlamını da özellikle seviyorum. Bu taşınan şey bazen meyve olabilir bazen de anlam.

Renkler ne kadar önemli? Renk dünyasını nasıl ortaya çıkarıyorsun?

Kase formları, istifleme ve renk kullanımı Suna K’nin kimliğinin ana parçaları. Camda enteresan bir durum var, ne kadar niyetlenseniz bile her şeyi kontrol edemiyorsunuz, neredeyse kendi aklı ve tavrı olan bir malzeme, camda kullandığınız her rengin farklı bir yapısı var, örneğin aynı ısıda yumuşaklıkları dahi farklı olabiliyor. Renkleri hep ham cam ile karıştırarak kullanıyoruz, kullandığımız pigmentlerin yoğunluğu camın geçirgenliğini belirliyor. Biz opak ve geçirgen parçaları beraber kullanmayı seviyoruz, zarif pasteller arasında cüretkâr bir pembe top kullanıyoruz mesela, kağıt üzerinde çok iyi durmayan bazı renkler cama dönüştüklerinde bambaşka bir etkileri oluyor.

Her seri için bir renk paleti belirliyoruz, bu parçalar arasındaki akrabalık bağlarını kuvvetlendiriyor, sonra süreçteki değişimlerin işlere sızmasına, bazen renkleri değiştirmesine de izin veriyoruz.

Cam nasıl bir malzeme senin için? üretim yaparken malzemeyle hemhal olduğunu düşünüyor musun?

Yer çekimine karşı devamlı dönen bir ritimle, nefes, el ve birtakım araçlarla şekillendirilen camın, çoğu soğuk formlandırılan kil ya da ahşap gibi malzemelerden dramatik bir farkı var. Dolayısıyla sıcak cam piponun üzerine sarıldıktan sonra aklımızda olanlar kadar, süreçte olanları ve camın tepkilerini de tasarım sürecinin parçası olarak ele alıyoruz.

Çok yüksek ısılarda, devamlı bir rotasyon halinde şekillendiriliyor ve birkaç dakika gibi aralıklarla tekrar fırında ısıtılması gerekiyor ve de fevkalade yorucu, terletici bir üretim süreci var.

Cam üretimi, fırınların nasıl ısıtıldığı gibi birtakım koşulların değişmesi dışında oldukça eski tekniklerle yapılıyor ve bizim bahsettiğimiz el yapımı camların çağdaş olanaklarla pek bir ilişkisi de yok açıkçası.

Kağıt üzerindeki bir çizimin üretim sürecinde cam henüz sıcakken başka formlara evrilmesi, bunu 5 saniye gibi kısa zamanlar içinde kararlaştırmak ve gerçekleştirmek üçümüzün beraber olduğu zamanlarda bizi en heyecanlandıran anlar. Bir de süreçte bir hata olduğunda, örneğin fırından çıkarken camın bir yere değmesi ve üzerinde bir göçük oluşması gibi durumlarda, bu hatalarda yepyeni olasılıklar görüp, bir karakteri bunun etrafında oluşturabiliyoruz. ‘Brother Jin’ buna güzel bir örnek, geri dönüşüme gidecekken şu anda kabilemizde en sevdiğimiz parçalardan biri.

Grafik tasarım çalışmalarındaki dilinle bu Suna K. dili arasında nasıl bir bağ var?

Böyle bir bağ var mı açıkçası çok emin değilim. Benim tasarım pratiğimde daha çok formlar fikri takip ediyor. Varsa bir problem, onu çözmeye, sistemler üretmeye ya da bazen soru sormaya yarıyor. Dolayısıyla aslında Suna K’nın form odaklı dünyası bana bambaşka bir nefes oldu. Eleştirel olmayan, sadece form, renk ve malzemeden oluşan ve ana işlevi neşe yaymak olan nesneler. Buna da zaman zaman hepimizin ihtiyacı var diye düşünüyorum.

 

#SunaK #AslıAltay #röportaj


Sayfanın Başına Dön