YEREBATAN SARNICI: İSTANBUL'UN ÇOK KATMANLILIĞINI YANSITAN MİRAS
YEREBATAN SARNICI: İSTANBUL'UN ÇOK KATMANLILIĞINI YANSITAN MİRAS
YEREBATAN SARNICI: İSTANBUL'UN ÇOK KATMANLILIĞINI YANSITAN MİRAS
YEREBATAN SARNICI: İSTANBUL'UN ÇOK KATMANLILIĞINI YANSITAN MİRAS
YEREBATAN SARNICI: İSTANBUL'UN ÇOK KATMANLILIĞINI YANSITAN MİRAS
YEREBATAN SARNICI: İSTANBUL'UN ÇOK KATMANLILIĞINI YANSITAN MİRAS
YEREBATAN SARNICI: İSTANBUL'UN ÇOK KATMANLILIĞINI YANSITAN MİRAS
YEREBATAN SARNICI: İSTANBUL'UN ÇOK KATMANLILIĞINI YANSITAN MİRAS
YEREBATAN SARNICI: İSTANBUL'UN ÇOK KATMANLILIĞINI YANSITAN MİRAS
YEREBATAN SARNICI: İSTANBUL'UN ÇOK KATMANLILIĞINI YANSITAN MİRAS
YEREBATAN SARNICI: İSTANBUL'UN ÇOK KATMANLILIĞINI YANSITAN MİRAS
YEREBATAN SARNICI: İSTANBUL'UN ÇOK KATMANLILIĞINI YANSITAN MİRAS
YEREBATAN SARNICI: İSTANBUL'UN ÇOK KATMANLILIĞINI YANSITAN MİRAS
YEREBATAN SARNICI: İSTANBUL'UN ÇOK KATMANLILIĞINI YANSITAN MİRAS
YEREBATAN SARNICI: İSTANBUL'UN ÇOK KATMANLILIĞINI YANSITAN MİRAS
YEREBATAN SARNICI: İSTANBUL'UN ÇOK KATMANLILIĞINI YANSITAN MİRAS
YEREBATAN SARNICI: İSTANBUL'UN ÇOK KATMANLILIĞINI YANSITAN MİRAS
YEREBATAN SARNICI: İSTANBUL'UN ÇOK KATMANLILIĞINI YANSITAN MİRAS
YEREBATAN SARNICI: İSTANBUL'UN ÇOK KATMANLILIĞINI YANSITAN MİRAS
YEREBATAN SARNICI: İSTANBUL'UN ÇOK KATMANLILIĞINI YANSITAN MİRAS
YEREBATAN SARNICI: İSTANBUL'UN ÇOK KATMANLILIĞINI YANSITAN MİRAS
YEREBATAN SARNICI: İSTANBUL'UN ÇOK KATMANLILIĞINI YANSITAN MİRAS
YEREBATAN SARNICI: İSTANBUL'UN ÇOK KATMANLILIĞINI YANSITAN MİRAS
YEREBATAN SARNICI: İSTANBUL'UN ÇOK KATMANLILIĞINI YANSITAN MİRAS
YEREBATAN SARNICI: İSTANBUL'UN ÇOK KATMANLILIĞINI YANSITAN MİRAS
YEREBATAN SARNICI: İSTANBUL'UN ÇOK KATMANLILIĞINI YANSITAN MİRAS
YEREBATAN SARNICI: İSTANBUL'UN ÇOK KATMANLILIĞINI YANSITAN MİRAS
YEREBATAN SARNICI: İSTANBUL'UN ÇOK KATMANLILIĞINI YANSITAN MİRAS

YEREBATAN SARNICI: İSTANBUL'UN ÇOK KATMANLILIĞINI YANSITAN MİRAS

İÇ MEKAN   19.08.2022

Yerebatan Sarnıcı'nın iç mekan tasarımını üstlenen Atelye 70 kurucusu Doğu Kaptan ile sarnıcın restorasyon süreci üzerine bir söyleşi gerçekleştirdik. 

 526 yılında Bizanslılar tarafından İstanbul’un su ihtiyacını karşılamak amacıyla açılmış ve 1500’lü yıllarda Pierre Gilles tarafından keşfedilmişti. Pierre Gilles keşfinde şu cümleyi kuruyor. ‘’Ev sahibesi ile merdivenlerden aşağı indim, kendimi su ile dolmuş bir sütun ormanında buldum.’’

İstanbul’un çok katmanlılığını yansıtan Yerebatan Sarnıcı, 2016’da ziyarete kapanıp restorasyon sürecine girmişti. Restorasyonu İBB Kültür Varlıkları Dairesi önderliğinde 2022 yılında tamamlanan sarnıcın iç mekan tasarımı Atelye 70, aydınlatma tasarımı ise Insula Architettura e Ingegneria’a ait.

1. Yerebatan Sarnıcı ile ilgili konuşmaya başlamadan önce, kültürel ve tarihi miraslarımızın yeniden hayata kazandırılması ile ilgili görüşünüzü alarak başlamak istiyorum. Bu, hem kent belleği, hem toplumsal bilinç, hem de tarihi ve kültürel sürdürülebilirlik gibi bir çok açıdan çok özenle ele alınması gereken bir konu. Siz bu konuya nasıl bakıyorsunuz?

Yüklü bir tarihi geçmişimiz var. Doğu Roma İmparatorluğu ve Osmanlı’ya başkentlik yapmış çok katmanlı bir şehirde yaşıyoruz. Farklı inançlara ev sahipliği yapmış olan İstanbul’un kültürel ve tarihi zenginliğini el üstünde tutmamız gerekiyor. Türkiye’de bu bilinç son dönemlerde oluşmaya başladı. Dünyadan örnek verecek olursak Batı toplumlarının bu konuda çok ilerde olduğunu söyleyebilirim. Var olan tarihi eserin korunması ile bulunduğu bölgeye kültürel ve ekonomik bir değer yaratıp, onu tüm dünyaya tanıtıyorlar. Avrupa başkentlerinde tarihe verilen değer çok daha eskilere dayanıyor. İtalya örneği üzerinden bu konuyu irdelersek, İtalyan rönesansının ve mimarlık temelinin F. Brunelleschi’nin antik Yunan ve Roma’yı incelemesi ve bu gözlemlerini yorumlayarak mimariye yansıtması üzerinden başladığını söyleyebiliriz.

Türkiye’ye baktığımızda dünyada eşi benzeri olmayan bir zenginlikle karşılaşıyoruz. Özellikle Anadolu’nun her köşesi bizi bambaşka yaşanmış medeniyetlere götürüyor. Burası keşfetmenin sonu olmayan bir coğrafya. Bizlerin hem farklı disiplinler hem de toplum olarak yapmamız gereken; bu değerlerimizi en iyi şekilde yakın ve uzak çevresiyle beraber koruyarak yaşatmak, dünya mirasının bir parçası haline getirmek. 

2. 2016’dan beri devam eden restorasyon süreci sonucunda hayata geçen Yerebatan Sarnıcı İstanbul için büyük bir heyecan uyandırdı. Bize Yerebatan Sarnıcı’nın restorasyon sürecinden bahseder misiniz?

Yaklaşık 3 yıl önce Yerebatan Sarnıcı’na girdiğimde yapının ne kadar yorgun olduğu her halinden belliydi ve hararetli bir restorasyon süreci yürütülmekteydi. İBB Kültür Varlıkları Dairesi önderliğinde, Akademik camiadan oluşan bilim kurulunun katkılarıyla Hera Restorasyon ile gerçekleştirilen restorasyon ve güçlendirme projesiyle sarnıç kendine geldi. Belki sarnıcın biz insanlar hakkındaki fikri de biraz değişmiştir. Özellikle voltaların gergiler ile güçlendirilmesi, üzerindeki gereksiz yüklerin kaldırılması ve yalıtım problemlerinin çözülmesi umarım sarnıcı önümüzdeki kuşaklara daha sağlıklı taşıyacaktır.

İBB ile bu projede iş birliği yapmamızın sebeplerinden biri, sarnıcın Doğu Roma imparatorluğu döneminde yapılması ve benim de Batı Roma ile organik bir bağımın olmasıydı. O dönem Roma’daki çalışma arkadaşlarımla INSULA birlikte İstanbul’da İBB Park ve Bahçelerin açtığı bir yarışma üzerinde çalışıyorduk. Yanlış hatırlamıyorsam yarışma alanını görmek için İstanbul’da bir araya gelmiştik. Kültür Varlıklarının davetiyle bütün ekip sarnıcı ziyaret ettik. Beton yürüme platformu kısmen kaldırılmıştı. Yürüyüş platformunda değil sarnıcın zemininde yürüyorduk ve bu çok farklı bir duyguydu. Daha önce sarnıçta bulunan yaklaşık 1,5 metre yüksekliğinde olan strüktür yerine zemine yakın bir platform önererek mekanı zemin kotu seviyesinde deneyimleme fikri hepimizin aklına aynı anda geldi diyebilirim.

3. Geçmişi 1500 yıla uzanan sarnıçta; İstanbul’un çok katmanlılığını yansıtan mimari ve arkeolojik referanslar, tasarlanan yeni kurguda hangi noktalarda sürdürülüyor ve öne çıkarılıyor?

Sarnıç, en basit tabiriyle bir su deposuydu, biz de mekanın vazgeçilmez ögesi olan suyu tüm tasarım sürecinde ön planda tuttuk. Yapı içerisinde uygulanan strüktür süreç içinde farklı evrelerde üretilen öneriler sonucunda gelişti.

Projeye başlarken geliştirdiğimiz ilk öneride ziyaretçi mekanı suyun içinde ilerleyerek deneyimliyordu. Giriş yapısından merdiven ile inilen fuayenin ardından yaklaşık 1 metre yüksekliğinde üretilmesi önerilen ve zemine suyun kaldırma kuvvetinin etkisiyle sisteme fazla yük bindirmeyen platform eklemlenebilir bir tür betonarme kirişten oluşuyordu. Bu şekilde güzergah ile ziyaretçi suyla hemhal oluyordu. Bu iddialı bir mimari öneriydi ve çok beğenilmişti. Fakat hayata geçirme sürecini düşündüğümüzde, bu eklemlenebilir parçaları dışarıda hazırlayıp sarnıcın içine yerleştirmemiz mümkün değildi. Yerinde üretim yapılması gerekiyordu. Bu da bir çimento kamyonunun aylarca Ayasofya’nın karşısında çalışması anlamına geliyordu.

İdareden daha hafif bir strüktür önerisi gelince biz de bugün üretilen neredeyse şeffaf olan bir platform üzerine çalışmaya başladık. Ve bugün gördüğünüz yalın metal strüktür ortaya çıktı. Sunduğumuz ilk proje etkileyici, iddialı ve ziyaretçiye unutulmaz bir deneyim önermesine karşın sarnıç için uygulanması zor ve ağır bir uygulamaydı. Gerçi hala böyle nemli ortamlar için en az bakım isteyen ve dayanıklı malzemenin betonarme olduğunu konusunda hemfikiriz. Şu anki kurguda yer alan suyla nerdeyse aynı seviyedeki yarı şeffaf yürüyüş platformu, sarnıcın içinde yok olmaya meyil ederken, tasarlanan ışık senaryosu ile de olağanüstü yapının kendisini ön plana çıkarması hedefleniyor. Dolayısıyla strüktürün son halinin doğru bir proje olduğu kanaatindeyim. Hayata geçen bu öneride, ziyaretçinin yolculuğu giriş yapısından başlayan çelik merdivenin fuayeye ulaşması ile başlar. Burada İstanbul’un su yolları tarihini anlatan bir sergiyle karşılaşılır. Sarnıcın derinliklerine doğru ilerledikçe güzergah, yapının farklı açılarının deneyimlenebilmesine olanak tanımaktadır. Buraya nereden ve nasıl geldiği bilinmeyen Medusa başlı sütunlara ulaşıldığında, gidiş yolculuğu sonlanmış, dönüş yolculuğu ise başlamış olur. Dönüş yolculuğunda ilerledikçe sahneye dönüşen platform mekânın çeşitli etkinliklere ev sahipliği yapmasına olanak tanır.

4. Yeni tasarımı ile daha zengin bir içerik sunan sarnıç için ziyaretçilere nasıl bir mekan deneyimi sunmayı hedeflediniz? 

Sarnıç 1500lü yıllarda Pierre Gilles tarafında keşfediliyor ve keşfinde şu cümleyi kuruyor.

“Ev sahibesi ile merdivenlerden aşağı indim, kendimi su ile dolmuş bir sütun ormanında buldum”

Sarnıç’taki mekan deneyimi daha çok kişisel bir yolculuk olarak tanımlanabilir. Sanki Sarnıç bizi, bilinmeyen bir dünyanın keşfine götürüyor. Kişinin o mekanı nasıl yaşadığı ve algıladığıyla ilgili bir durum. Kamu, bu gibi tarihi mekanları dinleyip, onlara sahip çıkarsa bu yapılar gelecek nesillere daha sağlıklı ve güvenli olarak taşınabilir. Bahsettiğimiz yapılar dünya mirası, çok özel yapılar.

5. Mekanda farklı renklerden oluşan, yapının mimarisine ve eserlere dikkat çeken güçlü bir ışık senaryosu gözlemliyoruz. Bizi bu ışık senaryosu hakkında bilgilendirir misiniz?

Şu an gördüğünüz ışık senaryosu açılış için mapping çerçevesinde geliştirilen geçici bir ışık şovu.

Işık bu yapı için esas. Ziyaretçilerin açılış sergisinden sonra göreceği Adriano Caputo ile birlikte tasarlanan başka bir ışık senaryosu ile bir yolculuk temasında bahsedebiliriz. Önerilen ışık senaryosunda bir yolculuk teması var. Ziyaretçi bu yolculukta 2 boyutlu dünyadan 3 boyutlu dünyaya, doğudan batıya geçerken kademeli şekilde azalan bir aydınlatma kurgusu hissediyor. Aydınlatmalar genellikle sütunların arkasına tek taraflı olarak zemine yerleştirildi. Bu sayede ziyaretçi yolculuğa başladığında 2 boyutlu bir dünya ile karşılaşıyor. Bizans ve minyatür sanatına atıfta bulunan bu 2 boyutlu gezintide Medusa heykellerine geldiğinde yol ziyaretçiyi geri döndürüyor ve 3 boyutlu bir dünyaya geçiriyor. Böylelikle sütunlar bütün ihtişamıyla kişinin karşısına çıkıyor ve Rönesansın 3 boyutlu dünyasına atıfta bulunuyor.

Sarnıçtayken yerin altında farklı bir dünyayı deneyimliyoruz. Anadolu’dan esinlendiğimiz renklerle, önce gün ışığı, sonrasında turkuaz, ardından da turkuaz ve amberle baş başa kalıyoruz. Adeta yer ile gök yer değiştiriyor. Romalı aydınlatma tasarım stüdyosu Studio Illumina’dan tasarımcı Adriano Caputo ve Tepta Aydınlatma’nın bu süreçte çok büyük emeği var.

6. Bugünden sonrasında sarnıçta nasıl etkinlikler, programlar olacak, neler göreceğiz?

Geçmişte sanatsal ve bilimsel otoriteler tarafından alınan bazı önemli prensip kararları var. Özellikle Tarihi Yarımadada bulunan yorgun ve yıpranmış tarihi eserlerde önemli sanat etkinliklerin yapılmaması gerektiği gibi. Bugün ise Sarnıç, Kültür A.Ş. idaresinde birtakım etkinliklere ev sahipliği yapacak gibi gözüküyor, son yapılan kapsamlı restorasyon ve güçlendirme çalışmaları bunu mümkün kılabiliyor. Ancak yapılacak sanatsal etkinliklerin sarnıca özgü olması gerektiğini düşünüyorum, bu anlamda çok seçici olmak gerekiyor. Bu konu ile ilgili ilk fikrimiz sorulduğunda, dijital sanat eserlerinin sarnıcın atmosferine daha uygun bulduğumuzu söylemiştik. 2003 yılında yapılmış olan İstanbul bienali kapsamında Yerebatan Sarnıcında sergilenen Jennifer Steinkamp’ın işinden çok etkilendiğimi söyleyebilirim. Ancak aydınlatma projesi ortaya çıktığında kendimizce hayranı olduğumuz ve davet etmek istediğimiz Bill Viola, Bill Fontana gibi dünya çapındaki sanatçıların işlerini nereye koyacağımızı bilemedik. Sarnıcın özgün hali her zamanki gibi olağanüstüydü. Umarım burada ses, müzik, görsel sanat gibi etkinlikler ortak bir akılla zaman zaman izleyici ile buluşur ve sarnıç bizlere unutamayacağımız anlar yaşatmaya devam eder.

 

  • Proje Adı: Yerebatan Sarnıcı İç Mekan Tasarımı
  • Proje Yeri:Fatih / İstanbul
  • Proje Ofisi: Atelye70 ve Insula Architettura e Ingegneria
  • Tasarım Ekibi:
    • Atelye70: Doğu Kaptan, Marco Lombardini, Seray Doğan, Fatma Gençdoğuş, Murat Er, Gizem Bakioğlu, Musa Beyzade,Erkan Göray
    • Insula architettura e ingegneria: Eugenio Cipollone, Paolo Diglio, Roberto Lorenzotti, Paolo Orsini
  • Aydınlatma Tasarımı:
    • Studioillumina: Adriano Caputo, Federica Cammarota, , Katia Ferrulli, Francesca Campagna, Filippo Marai, Paolo Di Pasquale
  • Grafik Tasarım: Alametifarika – KenarKöşe – Fika
#Yerebatan Sarnıcı #Doğu Kaptan #röportaj #mimari #tasarım


Sayfanın Başına Dön