THE LIBERLAND: METAVERSE DÜNYASINDA BİR SİBER KENT

Giderek daha fazla tasarımcı ve kullanıcının katıldığı metaverse dünyası, fiziksel dünyanın sınırlarının yetmediği yerlere gitmeyi, tasarımda özgürleşmeyi sağlarken aynı zamanda dünyanın her yerinden insanlara erişime açık olarak evrensel bir platform yaratmayı sağlıyor. Ünlü mimarlık stüdyosu Zaha Hadid Architects (ZHA) de metaverse dünyasına girip kendi siber ve fütüristik kentini yaratıyor.

Bu kent, insanların avatarlarıyla dijital şehire erişebilecekleri, kripto para birimi ile arazi satın alabilecekleri ve hatta bu dijital kentteki sergilerden NFT satın alabilecekleri The Liberland isimli bir siber-şehir. Dijital evrende kendi başına işleyen şehrin, kendi kendini yönetecek olması 2015 yılında Çek Vít Jedlicka tarafından Sırbistan ve Hırvatistan arasında küçük bir ada üzerine inşa edilen ve kendi özerkliğini ilan eden özgür Liberland Cumhuriyeti'ne atıfta bulunuyor. Mimarlar, kentsel özyönetimi teşvik eden hiper-gerçekçi semtlerin ve kentsel planlamanın yokluğu sayesinde, topluluğa verilen serbest bir keşif süreci aracılığıyla siber kentte kendiliğinden düzen oluşturmaya izin veren bölgelerin ortaya çıktığını söylüyor. Proje, kentsel tasarımın geleceğini hayal ettirirken, aynı zamanda toplumu evrensel refaha iten, ilerici ve dönüştürücü bir kavram olarak işliyor.

Bu sanal kenti inceleyecek olursak, öncelikle ZHA’nın karakteristik kıvrımlı, akışkan formları fütüristik bir atmosfer yaratıyor. Gerçek hayatta yer çekimine karşı koyamayacak strüktürler, konstrüksyonu mümkün olmayan elemanlar, havada asılı kalan çatılar, içlerindeki kullanıcı sayısına göre genişleyip küçülebilen konferans salonları burada özgürce bir araya geliyor. Bunun yanı sıra siber kentteki yapılar ZHA ‘nın  gerçek hayattaki Haydar Aliyev Kültür Binası gibi bazı ikonik tasarımlarını anımsatıyor.

Mimarlık stüdyosu, metaverse’deki gelişmelerin yalnızca dijital ve parametrik tasarımı geliştirmekle kalmayıp, aynı zamanda fiziksel mimariyi de zenginleştireceğini tahmin ettiklerini ve insanlığın fiziksel bedenlere sahip olduğu sürece fiziksel ortamlara ihtiyaç duyulacağını bu yüzden yakın gelecekte tasarım topluluğunun hem gerçek hem de sanal yapılar üretmeye devam edeceği hibrit bir dünya hayal ettiklerini söylüyor.