BİR GAZİANTEP HİKAYESİ: HIŞVAHAN
BİR GAZİANTEP HİKAYESİ: HIŞVAHAN
BİR GAZİANTEP HİKAYESİ: HIŞVAHAN
BİR GAZİANTEP HİKAYESİ: HIŞVAHAN
BİR GAZİANTEP HİKAYESİ: HIŞVAHAN
BİR GAZİANTEP HİKAYESİ: HIŞVAHAN
BİR GAZİANTEP HİKAYESİ: HIŞVAHAN
BİR GAZİANTEP HİKAYESİ: HIŞVAHAN
BİR GAZİANTEP HİKAYESİ: HIŞVAHAN
BİR GAZİANTEP HİKAYESİ: HIŞVAHAN
BİR GAZİANTEP HİKAYESİ: HIŞVAHAN
BİR GAZİANTEP HİKAYESİ: HIŞVAHAN
BİR GAZİANTEP HİKAYESİ: HIŞVAHAN
BİR GAZİANTEP HİKAYESİ: HIŞVAHAN
BİR GAZİANTEP HİKAYESİ: HIŞVAHAN
BİR GAZİANTEP HİKAYESİ: HIŞVAHAN
BİR GAZİANTEP HİKAYESİ: HIŞVAHAN
BİR GAZİANTEP HİKAYESİ: HIŞVAHAN
BİR GAZİANTEP HİKAYESİ: HIŞVAHAN
BİR GAZİANTEP HİKAYESİ: HIŞVAHAN

BİR GAZİANTEP HİKAYESİ: HIŞVAHAN

MİMARİ   16.05.2021

Hışvahan mekân tasarımı ile, MIMARSIV tarafından düzenlenen ARCHIST İç Mimarlık yarışmasının ‘ticari konaklama alanı’ kategorisinin kazananı olan GEO_ID kurucu ortağı Tuğçe Rizeli Bilgi sorularımızı yanıtladı.

Hışvahan projesi ile Archist 2020'de konaklama alanı kategorisinde ödül aldınız. Projenin öne çıkan tasarım unsurları nelerdir?

Hışvahan Gaziantep’te pamukların toplandığı eski bir han. Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesi’nde ‘Antep’in en meşhur hanı’ tanımıyla geçtiğini biliyoruz. İsmini İpekyolu üzerinde bulunması, pamuk tüccarlarına hizmet vermesi ve yakın çevresinde kumaşlar dokunmasına ithafen almış; pamuk kozası(hışva) deposu (han). Yüzyıllar boyunca kervansaray olarak kullanılmış yapının restorasyonu biz projeye başladığımızda tamamlanmıştı ve mekân bir avlu etrafında yerleşmiş odalar ve bir restorandan oluşuyordu. Avludan içeri girdiğiniz anda kendinizi masalsı bir mekânda buluyordunuz. Biz de iç mekân tasarımına Gaziantep’in tarihi ve çevresel verilerini, renklerini ve zanaat kültürünü katarak bu masalsılığı güçlendirmek istedik.

Gaziantep’te gerçekleştirebileceğimiz imalatlardan yola çıkarak projeyi tasarladığımızı söylemek yanlış olmaz. Bölgenin gündelik yaşam kültüründe sıklıkla kullanılan objelerin projeye dahil edilmesine önem verdik. İstanbul’un pek çok bölgesinde unutulmuş olan ancak Antep’te devam eden bakır işçiliği, sedef kakmacılığı, tekstil ve deri üretimi projede yerini buldu. Örneğin sedef kaplı sehpalar ve bakır tepsiler gibi nesneler farklı kombinasyonlarda kullanılarak yerel ustalar tarafından üretildi. Kullandığımız malzemelerin neredeyse tümünü Gaziantep’ten seçtik, oradaki ustalara ürettirdik ve bölgedeki el sanatlarından yararlandık. Benzer durum ürettiğimiz desenler için de geçerli, örneğin Roma dönemine ait Zeugma Şehri kalıntıları ve antik mozaik tasarımları burada projeye ilhan veren unsurlar arasında; doku ve desenler mikro ve makro ölçeklerde yeniden üretilerek revaklarda mekân bölücüleri olarak kullanıldı. Sehpa ve puflar bakırdan üretilmiş hanın yanı başında bulunan Bakırcılar Çarşısında üretildi.

Çevresindeki birçok yerel üretim biçimi ve kültürel katmanını içeren Hışvahan, sonuç olarak kendi özgün kimliğini inşa etti ve bağlamı içerisinde anlamlı, çağdaş bir niş oluşturduğunu düşünüyoruz.

Mekânların bulunduğu coğrafyanın tasarımda, kullandığınız malzemelerde, form ve renkler üzerinde nasıl bir etkisi oluyor? Bu etki Gaziantep’in yerel kimliğinden ötürü Hışvahan’da çok belirgin elbette ama diğer projelerinizde bu etki nasıl kendini gösteriyor?

Projelerimize önce hikayesini yazarak başlamayı tercih ediyoruz. Kullanıcıyı, mekâna girdiği andan itibaren içinde belli bir histe tutacak bir hikâye. Referanslarda mekânın bulunduğu bölge kimi zaman etkili olabiliyor, ancak bazen de hiç ilham alamadığımız yerlerde çalışıyoruz. Örneğin Maxx Royal Kemer projesini çalışırken, Antalya Kemer’den çok araştırma yapmamıza rağmen kuvvetli bir referans almadık ve sıfırdan bir hikâye oluşturduk. Ancak Hışvahan projesinde bütün hikâye zaten önümüzdeydi. Han’a eski çarşının, baharatçıların, zanaatçıların içinden geçerek varıyorsunuz ve bütün o renklerin arasından yürürken bir tarafta bir usta bakır dövüyor, diğer yanda biri sedef kakma yapıyor, etrafta gümüşçüler var… Hikâyenin içindesiniz. Otel de bu hikâyeyi sonlandıran, hatta anlamlandıran nokta oldu.

Bulunduğu yerin yola çıkan tasarımlarımızdan biri de Archist’te finale kaldığımız diğer projemiz, Bebek Otelidir. Burası pek çok kişinin yıllar boyu bir sürü anı biriktirdiği bir otel. Tasarım sürecinde de çok fazla anıyla karşılaştık. Dolayısıyla o hatıraları ezmemeye, saygı duymaya ve hatta sahip çıkmaya çok dikkat ettik. Mekânı tamamen yenilense de kimliğini kaybetmedi. Amacımız insanların Bebek Otel’e girdiklerinde, yenilenmiş olduğunu fark etmeleri, ancak bir taraftan da ‘tanıdığımız, bildiğimiz yer’ duygusuna kapılmalarıydı.

Projelerin her birinin kendine özgü kimlikleri var elbette. Ancak yarattığınız mekânların ortaya çıkardığı veya yaşattığı duyguya baktığımızda, o mekânlardaki deneyimini tarif eden ortak bir yan var mı?

Hikâyenin biçimlendirdiği bir atmosfer yaratmaya çok özen gösteriyoruz. Özellikle otel gibi büyük ölçekli projelerde, misafirlerin içeri girdiği andan itibaren, odalarında, restorana gittiklerinde veya sahile indiklerinde kendilerini aynı hikâyenin içinde bulması, bir masalın kahramanı gibi hissetmesi ve bütün yapının içinde aynı hissin devam etmesi bizim için önemli. Tasarım dili olarak bunun üzerine gidiyoruz.

Ağırlıklı olarak otel ve restoran projeleri üzerinde çalışıyoruz. Ve bu mekânlar birden çok kullanıcının aynı anda deneyimlediği yerler. Herkes kendini görünür kılmak, orada bulunduğunu hissetmek istiyor. Biz de tasarım aşamasında oluşturduğumuz hikayeyle birlikte kullanıcının görünür kılınmasını hedefliyoruz.

Sizce mekânların cinsiyeti var mı peki?

Kesinlikle var… Ve bu bizim tasarım aşamasında göz önünde bulundurduğumuz bir konu. Mekânın işlevine, bulunduğu yere veya yapının mimarisine göre dengede tutmaya çalıştığımız bir alan.

Maxx Royal projesinde örneğin maskülen bir mimari söz konusuydu, o nedenle iç mimaride daha feminen olmaya çalıştık. Hışvahan’ın da çok feminen bir mekân olduğunu söyleyebiliriz. Ancak tam aksine çok maskülen bir tasarım diline sahip olan tasarımlarımız da var elbette.

#Hışvahan #Gaziantep #archist


Sayfanın Başına Dön