MERİÇ KARA İLE PANDEMİ ÜZERİNE KISA KISA
MERİÇ KARA İLE PANDEMİ ÜZERİNE KISA KISA
MERİÇ KARA İLE PANDEMİ ÜZERİNE KISA KISA
MERİÇ KARA İLE PANDEMİ ÜZERİNE KISA KISA
MERİÇ KARA İLE PANDEMİ ÜZERİNE KISA KISA
MERİÇ KARA İLE PANDEMİ ÜZERİNE KISA KISA

MERİÇ KARA İLE PANDEMİ ÜZERİNE KISA KISA

TASARIM   23.10.2020

Konumuz: Pandemi

Konuğumuz: Meriç Kara (Tasarımcı)

 

Salgın sürecinde yeniden düşündüklerimiz, farkına vardıklarımız arasında yaşantımızın bundan sonrasını en fazla etkileyecek olan nedir sence?

Ortak paylaşılan nesneler ve mekânlara olan yaklaşımımız değişti. Ortak paylaşılan nesneler derken bankamatikten de bahsediyorum, ‘cafe’deki çay bardağından da, toplu taşımadan da... Bu konularda tam da bir bilinçlenme başlamışken ve dünyaya, çevreye daha fazla duyarlılık için ikna çalışmaları devam ederken, bu durum ani olarak ortaya çıkan bireysel hijyene dikkat gereğiyle hazırlıksız şekilde bir gerilemeye uğradı. Ambalaj girmeyen şeyler bile ambalajlandı; insanlar bol bol kullanıp atmaya başladı.

Ama ‘upcycle’ konusunda biraz umut belirdi diye düşünüyorum. Hâlâ dünyada var olan ve vazgeçtiğimiz bir takım objeler var. Belki yakında ‘function follows form’ bir konu olabilir. Üretimin azalmasıyla var olanları dönüştürme arayışı artarsa eğer, bu neye uygun acaba diye bakıp formları fonksiyonları açısından ikinci bir değerlendirmeye alabiliriz; sürprizli sonuçlar olabilir.

Bir taraftan da etrafımızdaki kişisel alanımız büyüdü. Dışarı çıktığımızda boşluklu ve havalı alana, evin içindeyse dolanabilecek alana ihtiyaç duyduk. Bu durum, etrafımızı çevreleyen eşyaları bir kenara itti. Aldıklarımız gözden geçti, ekonomik kontrol ve -bahsettiğim bu alan kaygısıyla- bir sorgulama başladı. Elzem olmayan ihtiyaçlarımızı duraklattık. Sadece açık alanda olmanın ve onun ulaşılabilirliğinin değerini anladık.

Evimiz, ev alanımız, evde zaman geçirebilmek ve oradan ulaşabileceklerimizin değeri arttı. Daha çok kendi başımızın çaresine bakabilir olduk. Ev değişti, kapı sınırı derinleşti, balkonlar mahalleyle sosyalleşme alanı oldu. Evde ‘online’ öğrenmeyi öğrendik. Eksikleri tamamlamamız için yeni çıkan app’leri kullanmaya başladık. Bu iki boyutta derinleşebilmeye çabalıyoruz şu an.

İnternet çok daha fazla önem kazandı, whatsapp ve zoom gibi aplikasyonlar yaş sınırını bir anda aştı. İletişim ve aktiviteler mekândan bağımsızlaştı, arka planımıza istediğimiz mekânı yerleştirebilir olduk, ki bu da bir çeşit gizlilik ayarı tabi ki. Bu süreçte online ortamlara da fazla parmak izi bırakmış olabiliriz. Bunlar çok da hoşlanmadığımız şeyler aslında.

Görüşmelerimiz için kadraj, evde en iyi internet çeken nokta, duruma uygun arka planlar ‘buluşma’ lokasyonunu etkiledi. Ama en azından bu bağımsızlaşmayla gerçekten seçtiğimiz bir yerden çalışıyor olmak hızlı bir şekilde kabul gördü, tatil beldeleri ve yazlıklarda daha uzun zaman geçirilebildi ve bu da aslında bize hayatta güzel bir seçme şansı sundu.  Şehir sınırından çıkınca alanlar genişlemeye başlıyor ve bazı yerlerde zaman daha tatlı geçiyor, aktiviteler değişiyor.

Jestler üzerine kafa yorduğunu biliyorum. Pandemi dönemli hayatımıza yeni giren jestler oldu. Kimi alışkanlıklar mecburiyetlerin doğurduğu koşullarla  şekilleniyor ve gündelik hayata yerleşiyor. Bu dönemi bu açıdan nasıl değerlendiriyorsun? Bir tasarımcı için bunun nasıl bir düşündürücü yanı var?

Dışarıdayken insanların yüzlerini, dudaklarını görmeden iletişim kuruyoruz, belki her söyleneni anlamayıp daha çok el kol işaretleri kullanıyoruz. Dirsek ya da ayakla değerek selamlaşıp, kapıları ayak ve kol yardımıyla açıyoruz. Bedenimizle temas ettiğimiz her şey daha dikkat edilir oldu. Şimdi ödemeyi kartla tuşsuz yapabiliyoruz. Bu işlemler arttıkça düğmeler azalacak örneğin. Temizlenmesi daha kolay olan yüzeyler öne çıktıkça dokular değişecek. Dijitale kaymak, telefonların daha fazla kumanda görevi görmesi de bazı işlemlerde ve mekânlarda kaçınılmaz görünüyor. Bunların hepsi veri. Bazıları için acil uygulamaya geçmek gerekirken bazıları için de izleme dönemi.

Bu süreçte insan olmayan canlılarla ve hatta daha geniş anlamda objelerin de olduğu çevre ile olan ilişkimizi de tartışmaya başladık. Bu farkındalık, düşündüğümüz, konuştuğumuz, tartıştığımız bu konular fiziksel çevreyle, objelerle ilişkimize nasıl yansır sence?

Ev ve dışarısı arasındaki sınır, tanıdık ve tanıdık olmayan, ‘benim’ ve ‘diğerlerinin’ arasındaki sınır çok keskinleşti, kalın bir bariyer var arada. Ellerimizin değdiği her şeyi fark ediyoruz şu an. Yanımızda dezenfektan ve maske taşıyoruz devamlı, bu bile büyük değişiklik. Evde kendimizi daha rahat hissetme duygusunun arttığını düşünüyorum. Dışarıdaki tedirginlik kapıdan girince bitiyor, savunma düşüyor. Dışardaki şeyler belki daha görsel bir şekilde varlığını sürdürürken ve biz de o şekilde iletişim kurarken, evdekilere daha çok sarılacağız; yani dışarda daha soğuk evde ise daha sıcak bir ilişki söz konusu. Ama daha önce bahsettiklerime bakınca irdelemek için çok alan var; gereklilik derecesi, alan ihtiyacı, üretim ve çevre ilişkisi, onarım imkanları, dünyayı ve kurallarını anlayabilmek, dönüştürebilmek, sağlık, hijyen, ortak kullanılan her tür nesne, iletişim ve hayatımıza yeni katılanlar gibi.

Peki, sonuçta bizi bu noktaya ne getirdi, buradan ne çıkarır? 

Bu sorduğun soruyu düşünmek çıkarır; "Ne oldu, bu süreçte iyi olan neydi?" gibi sorular sormak…

Acele etmemek gerekiyor. Normal sandığımıza geri dönmek için acele ettikçe, yeni koşulları anlayıp kendimizi güncellemediğimiz ve her şey aynıymış da kısa bir ara vermişiz gibi yaptığımız sürece çok ilerleyemeyeceğiz ve başımıza gelenleri değerlendiremeyeceğiz gibi görünüyor. Bilinç ve başkalarının haklarına saygıyla da bir sürü şey çözülebiliyor aslında.

Röportaj: Bahar Turkay

#Meriç Kara #tasarım #pandemi #COVID-19 #sosyal mesafe #Sosyal izolasyon #upcycled


Sayfanın Başına Dön